Sureler
Mealler
Önceki
Sâd Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Bu kitabın indirilişi, mağlup edilemeyen bir güce sahip ve herşeyi yerli yerince yapan Allah tarafındandır.
2 Ey peygamber! Biz sana bu kitabı değişmez bir gerçek olarak indirdik, artık sen de O'nun dini üzerinde yaşayarak bütün özünü O'na bağla ve yalnızca O'na kulluk et.
3 Dikkat edin, hakiki kulluk yalnızca Allah'a olur. Allah'ın dışında canlı veya cansız başkalarını dost ve koruyucu kabul edenler: “Biz bunlara, sırf bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” derler. Şüphesiz Allah, kıyamet günü onlara, arasında gerçeklerden sapıttıkları her konuda, mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, yalan söyleyen ve kendisinden gelen gerçekleri örtbas etmekte ileri giden hiçbir kimseyi, doğru yola iletmez.
4 Eğer Allah bir evlat edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediği herhangi birini evlat seçebilirdi. Fakat O, her türlü eksikliğin üstünde ve ötesindedir. O bütün varlıklar üzerinde, mutlak otorite sahibi tek Allah'tır.
5 O gökleri ve yeri şaşmaz bir düzen ve değişmez bir gerçek üzere yaratmıştır. O geceyi gündüzün üstüne bürüyüp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne geçirip sarıyor. Güneşi ve ayı, kendi kanunlarına tabi tutmuştur. Herbiri O'nun tarafından belirlenen bir süre içinde akıp gitmektedir. İyi bilin ki, O en yüce iktidar sahibi olan ve çok bağışlayandır.
6 O sizin hepinizi, birtek candan yaratmıştır ve ondan da eşini var etmiştir ve sizin için hayvanlardan dört türden koyun, keçi, sığır, deve sekiz çift ikram ve ihsan etmiştir. O sizi analarınızın karınlarında, üç kat karanlık içinde peşpeşe yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, hükümranlık O'nundur, O'ndan başka gerçek ilah yoktur. Buna rağmen nasıl oluyor da, O'na kulluktan başka ilahlara çevriliyorsunuz.
7 Eğer Allah'tan gelen gerçekleri örtbas ederseniz, bilin ki Allah sizin hiçbirinize muhtaç değildir. O kullarının kendisinden gönderilen gerçekleri örtbas etmesine ve böylece kâfir olmasına razı olmaz. Ama eğer şükrederseniz, sizden razı olur. Hiç kimse, kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Sonra hepiniz Rabbinize döneceksiniz. O yaptıklarınızın içyüzünü, size bir bir haber verecektir. Çünkü O, insanların kalplerinde olan herşeyi bilendir.
8 İşte böyle, insanın başına bir bela geldimi, Rabbine yönelerek yardım için O'na yalvarır. Fakat O'nun rahmetiyle bir nimete kavuşunca da, önceden yalvarıp yakardığını unutarak başka güçleri Allah'a rakip çıkarır ve böylece başkalarını O'nun yolundan saptırır… Bu şekilde günah işleyenlere de ki: “Bu inkârınızla kısa bir müddet keyif sürün bakalım, ama sonunda ateşi hak edenlerden olacaksınız.
9 Bu tip kimseler mi hayırlıdır, yoksa gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman kimse mi hayırlıdır?” De ki: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bu gerçeği ancak kavrama yeteneği olanlar anlar ve hatırlarlar.”
10 De ki Allah şöyle buyuruyor: “Ey inanan kullarım! Yolunuzu yordamınızı Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Bu dünyada iyi şeyler için gayret edenleri, güzel bir son beklemektedir. Allah'ın arzı geniştir, öyleyse küfür diyarından iman yurduna göç edin. Hicret esnasında ve diğer tüm güçlüklere göğüs gerenlere mükafatları tartılmaksızın, ölçülmeksizin, hesapsızca bol bol verilir.
11 Ey Muhammed! de ki: Şüphe yok bana O'nun dininde, özümü yalnız O'na bağlayarak Allah'a kulluk etmem emredildi.
12 Ve O'na teslim olanların ilki olmakla da emrolundum.
13 Ve de ki: Eğer Rabbime karşı gelecek olursam, korkunç bir günün azabından korkarım.
14 De ki: Dinimde özüm O'na bağlı, yalnız Allah'a kulluk ederim ben.
15 Siz de ey günahkarlar! Allah'ın dışında dilediğinize kulluk edin. De ki: Gerçekten zarar ve ziyana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini zarara sokanlardır. Dikkat edin, budur apaçık zarar ve ziyan.
16 Onların üzerlerini ateşten örtüler sarar, altlarında da kat kat ateşten tabakalar vardır. Allah kullarının kalbine işte böylece kıyamet korkusu salar. Ey kullarım! Öyleyse yolunuzu benim kitabım vasıtasıyla bulun.
17 İnsan ve cin şeytanlarının güçlerine ve putlara tapmaktan kaçınıp, Allah'a yönelip O'na sığınanlar için müjdeler vardır. Kullarımı müjdele.
18 O kullarım ki, söylenen her sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın dosdoğru yola eriştirdiği bunlardır ve gerçekten de aklı başında olanlar bunlardır.
19 Allah tarafından hakkında azap hükmü gerçekleşmiş olan kimseyi, sen doğru yola getirebilir misin? Ve sen ateşi hak eden kimseyi kurtarabilir misin?
20 Buna karşılık yollarını Allah ve kitabı vasıtasıyla bulanlar, öteki dünyada üst üste bina edilmiş, altlarından ırmaklar akan yüksek köşklere sahip olacaklardır. Bu Allah'ın verdiği sözdür, Allah sözünden caymaz.
21 Görmezler mi göklerden yağmur indiren ve onu su kaynakları şeklinde yeryüzünde akıtıp duran Allah'tır ve sonra onunla çeşitli renklerde bitkiler yetiştiren, sonra da onları kurutan O'dur. O zaman sen, ekinlerin sarardığını görürsün, sonra da onları kuruyup ufalanmış çer çöp haline sokar. Şüphesiz ki bunda aklı başında olanlar için ibret ve öğüt vardır.
22 Allah kimin göğsünü İslâm'a açmışsa, artık o Rabbinden bir nur, bir aydınlık üzeredir değil mi? Bunun için kalpleri Allah'ı anmaya karşı katılaşmış olanların vay haline, onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
23 Allah, sözün en güzelini bir kitap halinde indirmiştir. Bir kısmı bir kısmına benzer. Çelişkisiz, bıktırıp usandırmayan tekrarlarla doludur ki, Rablerine derin saygı göstermekte olanlar, tehdid ve korkutucu ayetlerini okuduklarında, derileri ürperir. Rahmet ayetlerini okuduklarında ise, tenleri ve kalpleri Allah'ın zikrine yatışıp, yumuşar, sakinleşir. İşte Allah'ın rehberliği böyledir, doğruya yönelmek isteyeni bu kitapla doğru yola istediği şekilde eriştirir. Kim de şaşkınlık ve sapıklık içinde kalmayı isterse, ona da doğru yol gösterecek yoktur.
24 Yüzünü cehennemin şiddetli azabına karşı kalkan yapan kimse, yani çaresiz kalmış kimseler, hertürlü azaptan emin olan kimseler gibi olur mu? O gün yaratılış gayesi dışında yaşayanlara, hayatta iken kazandıklarınızın cezasını şimdi tadın bakalım denilecektir.
25 Onlardan öncekiler de peygamberleri ve Allah'tan gelen gerçekleri yalanlamışlardı da, azap hiç anlamadıkları ve ummadıkları yerden gelip çatıverdi onlara.
26 Ve Allah böylece onlara bu dünyada da rezilliği ve perişanlığı tattırmıştı. Ama günahkarların öteki dünyadaki azapları daha büyük olacaktır, keşke bunu bir bilselerdi.
27 İşte biz bu Kur'ân'da üzerinde düşünsünler diye, insanların önüne her çeşit örnek getirmekteyiz.
28 İnsanlar yollarını kendisiyle bulsunlar diye, Kur'ân'ı Arap diliyle ve her türlü pürüz ve eğriliklerden uzak olarak vahyettik.
29 Bu amaçla Allah size bir olay anlatmaktadır: Birbiriyle geçinemeyen bir kaç ortak kişinin kölesi olan adamla yani müşrik biriyle, yalnız bir kişiye bağlı olan köle yani bir mü'min içinde bulundukları şartlar açısından bu iki adam eşit olabilir mi? Hayır, tek Allah'a inananla, pek çok putlara tapan bir olmaz. Tüm eksiksiz övgüler Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bu gerçeği bilmezler.
30 Ey Muhammed! Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölüp gidecekler,
31 sonra kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda karşı karşıya gelecek ve davalaşacaksınız.
32 Allah hakkında yalan uydurandan ve doğru olan Kur'ân kendisine gelince, O'nu yalan sayandan daha zalim, yani yaratılış gayesi dışında hareket eden kim olabilir? Kâfirlere cehennemde yer mi yok?
33 Doğruyu getiren peygamber ve O'nu tasdik edip peşinden giden mü'minlere gelince, işte yollarını Allah ile bulanlar bunlardır.
34 Onlara Rableri katında diledikleri herşey var. İşte budur iyilik edenlerin mükafatı.
35 Böylece Allah, işledikleri kötülükleri siler ve onları hayatta iken yaptıkları en güzel şeylere göre ödüllendirir.
36 Allah kuluna kafi değil mi? Ama seni O'nun yerine kulluk yaptıkları hayali, sahte ilahlarla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa, artık onu yola getiren bulunmaz.
37 Allah kimi de doğru yola yöneltirse, onu da saptıran olmaz. Allah güçlü, kuvvetli, her zaman üstün gelen ve kötülüklerin hesabını gören değil midir?
38 Allah'tan başka güçleri ilahlaştıranlara: “Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorarsan, “Elbette Allah” derler. De ki: “Allah'ı bırakıp, taptıklarınızın ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, bu hayali güçler O'nun vereceği zararı önleyebilirler mi? Yahut bana bir rahmet kapısı açmayı dilese, O'nun rahmetini benden yasaklayabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter, O'nun varlığına inananlar, yalnızca O'na sığınıp dayansınlar.”
39 De ki: “Ey gerçekleri inkâr eden kavmim! Elinizden gelen herşeyi yapın, ben de Allah yolunda gayret göstermeye devam edeceğim, yakında göreceksiniz
40 aşağılatıcı azap kime gelecek ve devamlı azabı kim hak edecek bileceksiniz.
41 Şüphesiz biz, insanlığın kurtuluşu için, gerçekleri ortaya koyan bu kitabı sana indirdik, kim buna sarılarak doğru yola ulaşmayı seçerse, kendisi için doğru yolu bulur. Kim de doğru yoldan saparsa, yine kendi zararına sapmış olur. Sen onların yapacakları tercihlerden ve sonucundan sorumlu değilsin.
42 Allah ruhları ölümleri anında alır, henüz ölmemiş olanları da uyku halinde ölü gibi yapar. O böylece ölümlerine hükmettiklerini hayattan koparır, diğerlerini de kendisinin koyduğu bir zamana kadar bırakıverir. Şüphe yok ki bütün bunlarda, gerçekten düşünenler için öğütler ve ibretler vardır.
43 Ama onlar, Allah'ın yanısıra hayali şefaatçilere de kulluk yapmayı tercih ederler. De ki: “Nasıl olur ilahlaştırdığınız her türlü şeylerin hiçbir şeye gücü yetmese ve hiçbir şeyi anlamasalarda mı, bunlardan şefaat bekleyeceksiniz?”
44 De ki: “Şefaat hakkını verme yetkisi, yalnız Allah'a aittir. Gökler ve yer üzerindeki hakimiyet de yalnız O'nundur ve sonunda O'na döndürüleceksiniz.”
45 Her ne zaman Allah'ın birliği anılır ve O'nun bir tek olduğu anlatılırsa, öteki dünyaya inanmayanların kalpleri nefretle tiksinir. Halbuki O'nun yanı sıra başka tanrılaştırılanlar anıldığı zaman ise, yüzleri güler ve neşelenirler.
46 De ki: “Ey Allah'ım, ey gökleri ve yeri yaratan, ey yaratılmış varlıkların kavramaktan aciz oldukları şeyleri de, akıl ve duyularıyla görüp gözleyebildiklerini de bilen sensin. Farklı görüş ve iddialarda bulundukları şeyler hakkında, kulların arasında sen hüküm vereceksin.”
47 Yaratılış gayesi dışında yaşayanlar, eğer yeryüzündeki herşeye ve O'nunla birlikte bir misline daha sahip olsalardı, onu kıyamet günü başlarına gelecek korkunç bela için fidye olarak verirlerdi. Çünkü o gün onların hiç hesaplamadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılıverecek.
48 Böylece o gün, kazandıkları kötülükler ortaya çıkmıştır ve alay ettikleri şey de başlarına gelmiştir.
49 İşte böyle, insanın başına bir bela geldiğinde, bize yardım için yalvarır, fakat ona tarafımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman kendi kendine, bütün bunlar bana bilgim yüzünden verilmiştir der. Hayır, o nimet ve başa gelenlerin hepsi bir imtihandır, fakat onların çoğu bu imtihan gerçeğini bilmezler.
50 Onlardan önce yaşamış olanların çoğu da kendi kendilerine aynı şeyi söylemişlerdi, ama elde ettikleri şeyler kendilerine bir yarar sağlamadı.
51 Derken kazandıkları, elde ettikleri şeylerin kötülükleri başlarına geldi. Ve bu gün yaratılış gayesi dışında yaşayanların başlarına da aynı şey gelecek, kazandıkları kötülükler de kendilerine çarpacaktır. Ve onlar bizim vereceğimiz azabın önüne de geçebilecek değillerdir.
52 Bilmezler mi ki Allah, dilediğine bol rızık verir, dilediğine de az. Doğrusu bunda inanan insanlar için, nice dersler ve ibretler vardır.
53 De ki: Allah şöyle buyuruyor: “Ey nefislerine uyup da sınırlarımı aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, Allah bütün günahlarınızı bağışlar, şüphe yok ki O, çok bağışlayan ve çok acıyandır.”
54 Size azap gelip çatmadan, Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.
55 Bu azap siz farkında olmadan, aniden başınıza gelmeden önce, Rabbiniz tarafından size indirilmiş olan en güzel kitaba uyun.
56 Kişinin yana yakıla şöyle diyeceği gün: “Allah'a karşı kullukta yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun bana, doğrusu ben Allah'ın diniyle alay edenlerdendim.
57 Veya gerçekten Allah beni doğru yola iletseydi, O'na karşı sorumluluk bilinci duyanlardan biri olurdum” diyeceği,
58 yahut kendisini bekleyen azabı gördüğünde, “Bir kere daha dünyaya dönmeye imkan olsaydı, mutlaka iyilik edenlerden olurdum” demeden önce.
59 O zaman Allah şu cevabı verecektir. Mesajlarım sana ulaştığı halde, sen onları yalanladın ve bir gurur ve kibire kapıldın ve benden gelen gerçekleri örtbas edenlerden oldun.
60 İşte böyle, kıyamet günü Allah hakkında yalan uyduranların yüzlerinin acıdan ve mahcubiyetten dolayı, kapkara kesildiğini görürsün. Büyüklük taslayanlar için, cehennem uygun bir yer değil mi?
61 Ama Allah kendisine karşı sorumluluk bilinci duyanları kurtuluşlarına sebeb olan şeyle kurtarır, onlar bir kötülüğe uğramazlar ve mahzun da olmazlar.
62 Allah herşeyin yaratıcısıdır ve herşeyin koruyucusu ve yöneticisidir.
63 Göklerin ve yerin anahtar ve kilitleri O'ndadır. Allah'ın mesajlarını inkâr edenlere gelince, kaybedenler işte onlardır.
64 De ki: “Siz ey doğru ile eğriden habersiz olan bilgisizler! Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?”
65 Halbuki ey insanoğlu! Sana ve senden öncekilere peygamberler vasıtasıyla vahyedilmiştir ki: “Allah'tan başkalarına ilahlık yakıştırırsan, bütün yaptıkların boşa gider ve öteki dünyada da, mutlaka zarara uğrayanlardan olursun.”
66 Hayır, sen yalnız Allah'a kulluk etmeli ve O'na şükredenlerden olmalısın.
67 Allah'tan başkasına kulluk edenler, Allah'ı gerçek bir şekilde tanıyamadılar. Yeryüzü bunca genişliğine ve büyüklüğüne rağmen, kıyamet günü O'nun eli altında olacaktır, gökler de O'nun sağ eliyle toplanıp, dürülecektir. O her türlü eksikliğin üstünde ve ötesindedir. O'na koştukları bütün eş ve ortaklardan da üstündür ve herşeyin kat kat üstündedir.
68 O gün sû'ra üflenecek ve yerde, gökte ne varsa, hepsi Allah'ın hariç tutmak istedikleri dışında düşüp bayılacaklar, sonra yeniden bir daha üflenecek, o zaman tüm ölenler hepsi dirilmiş, ne olacak diye bakınıp duracaklar.
69 O gün yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak, herkesin işlediğinin hesabı bulunan kitap ortaya konulacak, tüm peygamberler ve tüm şahitler de getirilerek aralarında adaletle hükmolunacak ve kimseye haksızlık edilmeyecektir.
70 Çünkü herkes yapmış olduğu iyi veya kötü herşeyin karşılığını, tam olarak bulacaktır. Allah onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.
72 Ve onlara: “Artık ebedi olarak kalacağınız cehennemin kapılarından girin içeri!” denilecektir. Büyüklük taslayanlar için ne kötü bir yerdir orası.
73 Yol ve yordamlarını Rablerinin kitabı vasıtasıyla bulanlar da bölük bölük cennete gönderileceklerdir. Oraya vardıklarında kapıları açılmış olacaktır ve oranın bekçileri onlara: “Selam size, hoş geldiniz, iyi ettiniz, ne hoşsunuz, işte buyurun içinde temelli ve ebedi kalacağınız bu cennete girin!” diyeceklerdir.
74 Onlar da: “Tüm eksiksiz övgüler O Allah'a ki, verdiği cennet sözünü bize gerçekleştirdi, bizi bu yere varis kıldı, biz de bu cennetlerde istediğimiz yerde yerleşip, konaklayabiliyoruz!” diyeceklerdir. Allah yolunda çaba sarfedenlerin ödülü ne güzeldir.
75 Ve meleklerin, Rablerinin yüceliğini hamd ile andıklarını ve arşın çevresinde dönmekte olduklarını görürsün. O gün tüm insanlar arasında, gerçek adaletle hükmolunmuştur ve: “Alemlerin Rabbine hamdolsun” denilecektir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ 1
اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصاً لَهُ الدّ۪ينَۜ 2
اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ 3
لَوْ اَرَادَ اللّٰهُ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَداً لَاصْطَفٰى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۙ سُبْحَانَهُۜ هُوَ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ 4
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۚ يُكَوِّرُ الَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ اَلَا هُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ 5
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۜ يَخْلُقُكُمْ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقاً مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ ف۪ي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ 6
اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ 7
وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُن۪يباً اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُٓوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَاداً لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَل۪يلاًۗ اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ 8
اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِداً وَقَٓائِماً يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟ 9
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌۜ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ 10
قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصاً لَهُ الدّ۪ينَۙ 11
وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِم۪ينَ 12
قُلْ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ 13
قُلِ اللّٰهَ اَعْبُدُ مُخْلِصاً لَهُ د۪ين۪يۙ 14
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِه۪ۜ قُلْ اِنَّ الْخَاسِر۪ينَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْل۪يهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ 15
لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۜ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِه۪ عِبَادَهُۜ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ 16
وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ 17
اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ 18
اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ 19
لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌۙ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ الْم۪يعَادَ 20
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَلَكَهُ يَنَاب۪يعَ فِي الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِه۪ زَرْعاً مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَـتَرٰيهُ مُصْفَراًّ ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَاماًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ۟ 21
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ 22
اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَاباً مُتَشَابِهاً مَثَانِيَۗ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْۚ ثُمَّ تَل۪ينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْد۪ي بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ 23
اَفَمَنْ يَتَّق۪ي بِوَجْهِه۪ سُٓوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَق۪يلَ لِلظَّالِم۪ينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ 24
كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ 25
فَاَذَاقَهُمُ اللّٰهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ 26
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۚ 27
قُرْاٰناً عَرَبِياًّ غَيْرَ ذ۪ي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ 28
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً رَجُلاً ف۪يهِ شُرَكَٓاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلاً سَلَماً لِرَجُلٍۜ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلاًۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۚ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 29
اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَۘ 30
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ۟ 31
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ 32
وَالَّذ۪ي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ 33
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الْمُحْسِن۪ينَۚ 34
لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذ۪ي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذ۪ي كَانُوا يَعْمَلُونَ 35
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ 36
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّۜ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَز۪يزٍ ذِي انْتِقَامٍ 37
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ 38
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۚ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ 39
مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ 40
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ۟ 41
اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ ح۪ينَ مَوْتِهَا وَالَّت۪ي لَمْ تَمُتْ ف۪ي مَنَامِهَاۚ فَيُمْسِكُ الَّت۪ي قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 42
اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَٓاءَۜ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَعْقِلُونَ 43
قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعاًۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 44
وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِۚ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ 45
قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ 46
وَلَوْ اَنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ مِنْ سُٓوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ 47
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ 48
فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّـمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 49
قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ 50
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ 51
اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟ 52
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعاًۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ 53
وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ 54
وَاتَّبِعُٓوا اَحْسَنَ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَۙ 55
اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ 56
اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰين۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَۙ 57
اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ 58
بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ 59
وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذ۪ينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّر۪ينَ 60
وَيُنَجِّي اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْۘ لَا يَمَسُّهُمُ السُّٓوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ 61
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ 62
لَهُ مَقَال۪يدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟ 63
قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَأْمُرُٓونّ۪ٓي اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ 64
وَلَقَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ 65
بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ 66
وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۗ وَالْاَرْضُ جَم۪يعاً قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ 67
وَنُفِـخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۚ ثُمَّ نُفِـخَ ف۪يهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ 68
وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَج۪ٓيءَ بِالنَّبِيّ۪نَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ 69
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ۟ 70
وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَراًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُـهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ 71
ق۪يلَ ادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ 72
وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَراًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ 73
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَٓاءُۚ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَ 74
وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَٓافّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 75
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ
Bu kitabın indirilişi, mağlup edilemeyen bir güce sahip ve herşeyi yerli yerince yapan Allah tarafındandır.
1
اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصاً لَهُ الدّ۪ينَۜ
Ey peygamber! Biz sana bu kitabı değişmez bir gerçek olarak indirdik, artık sen de O'nun dini üzerinde yaşayarak bütün özünü O'na bağla ve yalnızca O'na kulluk et.
2
اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
Dikkat edin, hakiki kulluk yalnızca Allah'a olur. Allah'ın dışında canlı veya cansız başkalarını dost ve koruyucu kabul edenler: “Biz bunlara, sırf bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” derler. Şüphesiz Allah, kıyamet günü onlara, arasında gerçeklerden sapıttıkları her konuda, mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, yalan söyleyen ve kendisinden gelen gerçekleri örtbas etmekte ileri giden hiçbir kimseyi, doğru yola iletmez.
3
لَوْ اَرَادَ اللّٰهُ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَداً لَاصْطَفٰى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۙ سُبْحَانَهُۜ هُوَ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Eğer Allah bir evlat edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediği herhangi birini evlat seçebilirdi. Fakat O, her türlü eksikliğin üstünde ve ötesindedir. O bütün varlıklar üzerinde, mutlak otorite sahibi tek Allah'tır.
4
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۚ يُكَوِّرُ الَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ اَلَا هُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ
O gökleri ve yeri şaşmaz bir düzen ve değişmez bir gerçek üzere yaratmıştır. O geceyi gündüzün üstüne bürüyüp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne geçirip sarıyor. Güneşi ve ayı, kendi kanunlarına tabi tutmuştur. Herbiri O'nun tarafından belirlenen bir süre içinde akıp gitmektedir. İyi bilin ki, O en yüce iktidar sahibi olan ve çok bağışlayandır.
5
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۜ يَخْلُقُكُمْ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقاً مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ ف۪ي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ
O sizin hepinizi, birtek candan yaratmıştır ve ondan da eşini var etmiştir ve sizin için hayvanlardan dört türden koyun, keçi, sığır, deve sekiz çift ikram ve ihsan etmiştir. O sizi analarınızın karınlarında, üç kat karanlık içinde peşpeşe yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, hükümranlık O'nundur, O'ndan başka gerçek ilah yoktur. Buna rağmen nasıl oluyor da, O'na kulluktan başka ilahlara çevriliyorsunuz.
6
اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Eğer Allah'tan gelen gerçekleri örtbas ederseniz, bilin ki Allah sizin hiçbirinize muhtaç değildir. O kullarının kendisinden gönderilen gerçekleri örtbas etmesine ve böylece kâfir olmasına razı olmaz. Ama eğer şükrederseniz, sizden razı olur. Hiç kimse, kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Sonra hepiniz Rabbinize döneceksiniz. O yaptıklarınızın içyüzünü, size bir bir haber verecektir. Çünkü O, insanların kalplerinde olan herşeyi bilendir.
7
وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُن۪يباً اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُٓوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَاداً لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَل۪يلاًۗ اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ
İşte böyle, insanın başına bir bela geldimi, Rabbine yönelerek yardım için O'na yalvarır. Fakat O'nun rahmetiyle bir nimete kavuşunca da, önceden yalvarıp yakardığını unutarak başka güçleri Allah'a rakip çıkarır ve böylece başkalarını O'nun yolundan saptırır… Bu şekilde günah işleyenlere de ki: “Bu inkârınızla kısa bir müddet keyif sürün bakalım, ama sonunda ateşi hak edenlerden olacaksınız.
8
اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِداً وَقَٓائِماً يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟
Bu tip kimseler mi hayırlıdır, yoksa gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman kimse mi hayırlıdır?” De ki: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bu gerçeği ancak kavrama yeteneği olanlar anlar ve hatırlarlar.”
9
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌۜ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ
De ki Allah şöyle buyuruyor: “Ey inanan kullarım! Yolunuzu yordamınızı Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Bu dünyada iyi şeyler için gayret edenleri, güzel bir son beklemektedir. Allah'ın arzı geniştir, öyleyse küfür diyarından iman yurduna göç edin. Hicret esnasında ve diğer tüm güçlüklere göğüs gerenlere mükafatları tartılmaksızın, ölçülmeksizin, hesapsızca bol bol verilir.
10
قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصاً لَهُ الدّ۪ينَۙ
Ey Muhammed! de ki: Şüphe yok bana O'nun dininde, özümü yalnız O'na bağlayarak Allah'a kulluk etmem emredildi.
11
وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِم۪ينَ
Ve O'na teslim olanların ilki olmakla da emrolundum.
12
قُلْ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
Ve de ki: Eğer Rabbime karşı gelecek olursam, korkunç bir günün azabından korkarım.
13
قُلِ اللّٰهَ اَعْبُدُ مُخْلِصاً لَهُ د۪ين۪يۙ
De ki: Dinimde özüm O'na bağlı, yalnız Allah'a kulluk ederim ben.
14
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِه۪ۜ قُلْ اِنَّ الْخَاسِر۪ينَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْل۪يهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ
Siz de ey günahkarlar! Allah'ın dışında dilediğinize kulluk edin. De ki: Gerçekten zarar ve ziyana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini zarara sokanlardır. Dikkat edin, budur apaçık zarar ve ziyan.
15
لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۜ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِه۪ عِبَادَهُۜ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
Onların üzerlerini ateşten örtüler sarar, altlarında da kat kat ateşten tabakalar vardır. Allah kullarının kalbine işte böylece kıyamet korkusu salar. Ey kullarım! Öyleyse yolunuzu benim kitabım vasıtasıyla bulun.
16
وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ
İnsan ve cin şeytanlarının güçlerine ve putlara tapmaktan kaçınıp, Allah'a yönelip O'na sığınanlar için müjdeler vardır. Kullarımı müjdele.
17
اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
O kullarım ki, söylenen her sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın dosdoğru yola eriştirdiği bunlardır ve gerçekten de aklı başında olanlar bunlardır.
18
اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ
Allah tarafından hakkında azap hükmü gerçekleşmiş olan kimseyi, sen doğru yola getirebilir misin? Ve sen ateşi hak eden kimseyi kurtarabilir misin?
19
لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌۙ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ الْم۪يعَادَ
Buna karşılık yollarını Allah ve kitabı vasıtasıyla bulanlar, öteki dünyada üst üste bina edilmiş, altlarından ırmaklar akan yüksek köşklere sahip olacaklardır. Bu Allah'ın verdiği sözdür, Allah sözünden caymaz.
20
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَلَكَهُ يَنَاب۪يعَ فِي الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِه۪ زَرْعاً مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَـتَرٰيهُ مُصْفَراًّ ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَاماًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ۟
Görmezler mi göklerden yağmur indiren ve onu su kaynakları şeklinde yeryüzünde akıtıp duran Allah'tır ve sonra onunla çeşitli renklerde bitkiler yetiştiren, sonra da onları kurutan O'dur. O zaman sen, ekinlerin sarardığını görürsün, sonra da onları kuruyup ufalanmış çer çöp haline sokar. Şüphesiz ki bunda aklı başında olanlar için ibret ve öğüt vardır.
21
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Allah kimin göğsünü İslâm'a açmışsa, artık o Rabbinden bir nur, bir aydınlık üzeredir değil mi? Bunun için kalpleri Allah'ı anmaya karşı katılaşmış olanların vay haline, onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
22
اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَاباً مُتَشَابِهاً مَثَانِيَۗ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْۚ ثُمَّ تَل۪ينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْد۪ي بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Allah, sözün en güzelini bir kitap halinde indirmiştir. Bir kısmı bir kısmına benzer. Çelişkisiz, bıktırıp usandırmayan tekrarlarla doludur ki, Rablerine derin saygı göstermekte olanlar, tehdid ve korkutucu ayetlerini okuduklarında, derileri ürperir. Rahmet ayetlerini okuduklarında ise, tenleri ve kalpleri Allah'ın zikrine yatışıp, yumuşar, sakinleşir. İşte Allah'ın rehberliği böyledir, doğruya yönelmek isteyeni bu kitapla doğru yola istediği şekilde eriştirir. Kim de şaşkınlık ve sapıklık içinde kalmayı isterse, ona da doğru yol gösterecek yoktur.
23
اَفَمَنْ يَتَّق۪ي بِوَجْهِه۪ سُٓوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَق۪يلَ لِلظَّالِم۪ينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ
Yüzünü cehennemin şiddetli azabına karşı kalkan yapan kimse, yani çaresiz kalmış kimseler, hertürlü azaptan emin olan kimseler gibi olur mu? O gün yaratılış gayesi dışında yaşayanlara, hayatta iken kazandıklarınızın cezasını şimdi tadın bakalım denilecektir.
24
كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Onlardan öncekiler de peygamberleri ve Allah'tan gelen gerçekleri yalanlamışlardı da, azap hiç anlamadıkları ve ummadıkları yerden gelip çatıverdi onlara.
25
فَاَذَاقَهُمُ اللّٰهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Ve Allah böylece onlara bu dünyada da rezilliği ve perişanlığı tattırmıştı. Ama günahkarların öteki dünyadaki azapları daha büyük olacaktır, keşke bunu bir bilselerdi.
26
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۚ
İşte biz bu Kur'ân'da üzerinde düşünsünler diye, insanların önüne her çeşit örnek getirmekteyiz.
27
قُرْاٰناً عَرَبِياًّ غَيْرَ ذ۪ي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
İnsanlar yollarını kendisiyle bulsunlar diye, Kur'ân'ı Arap diliyle ve her türlü pürüz ve eğriliklerden uzak olarak vahyettik.
28
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً رَجُلاً ف۪يهِ شُرَكَٓاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلاً سَلَماً لِرَجُلٍۜ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلاًۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۚ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Bu amaçla Allah size bir olay anlatmaktadır: Birbiriyle geçinemeyen bir kaç ortak kişinin kölesi olan adamla yani müşrik biriyle, yalnız bir kişiye bağlı olan köle yani bir mü'min içinde bulundukları şartlar açısından bu iki adam eşit olabilir mi? Hayır, tek Allah'a inananla, pek çok putlara tapan bir olmaz. Tüm eksiksiz övgüler Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bu gerçeği bilmezler.
29
اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَۘ
Ey Muhammed! Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölüp gidecekler,
30
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ۟
sonra kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda karşı karşıya gelecek ve davalaşacaksınız.
31
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ
Allah hakkında yalan uydurandan ve doğru olan Kur'ân kendisine gelince, O'nu yalan sayandan daha zalim, yani yaratılış gayesi dışında hareket eden kim olabilir? Kâfirlere cehennemde yer mi yok?
32
وَالَّذ۪ي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Doğruyu getiren peygamber ve O'nu tasdik edip peşinden giden mü'minlere gelince, işte yollarını Allah ile bulanlar bunlardır.
33
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الْمُحْسِن۪ينَۚ
Onlara Rableri katında diledikleri herşey var. İşte budur iyilik edenlerin mükafatı.
34
لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذ۪ي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذ۪ي كَانُوا يَعْمَلُونَ
Böylece Allah, işledikleri kötülükleri siler ve onları hayatta iken yaptıkları en güzel şeylere göre ödüllendirir.
35
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ
Allah kuluna kafi değil mi? Ama seni O'nun yerine kulluk yaptıkları hayali, sahte ilahlarla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa, artık onu yola getiren bulunmaz.
36
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّۜ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَز۪يزٍ ذِي انْتِقَامٍ
Allah kimi de doğru yola yöneltirse, onu da saptıran olmaz. Allah güçlü, kuvvetli, her zaman üstün gelen ve kötülüklerin hesabını gören değil midir?
37
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Allah'tan başka güçleri ilahlaştıranlara: “Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorarsan, “Elbette Allah” derler. De ki: “Allah'ı bırakıp, taptıklarınızın ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, bu hayali güçler O'nun vereceği zararı önleyebilirler mi? Yahut bana bir rahmet kapısı açmayı dilese, O'nun rahmetini benden yasaklayabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter, O'nun varlığına inananlar, yalnızca O'na sığınıp dayansınlar.”
38
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۚ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ
De ki: “Ey gerçekleri inkâr eden kavmim! Elinizden gelen herşeyi yapın, ben de Allah yolunda gayret göstermeye devam edeceğim, yakında göreceksiniz
39
مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ
aşağılatıcı azap kime gelecek ve devamlı azabı kim hak edecek bileceksiniz.
40
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ۟
Şüphesiz biz, insanlığın kurtuluşu için, gerçekleri ortaya koyan bu kitabı sana indirdik, kim buna sarılarak doğru yola ulaşmayı seçerse, kendisi için doğru yolu bulur. Kim de doğru yoldan saparsa, yine kendi zararına sapmış olur. Sen onların yapacakları tercihlerden ve sonucundan sorumlu değilsin.
41
اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ ح۪ينَ مَوْتِهَا وَالَّت۪ي لَمْ تَمُتْ ف۪ي مَنَامِهَاۚ فَيُمْسِكُ الَّت۪ي قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Allah ruhları ölümleri anında alır, henüz ölmemiş olanları da uyku halinde ölü gibi yapar. O böylece ölümlerine hükmettiklerini hayattan koparır, diğerlerini de kendisinin koyduğu bir zamana kadar bırakıverir. Şüphe yok ki bütün bunlarda, gerçekten düşünenler için öğütler ve ibretler vardır.
42
اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَٓاءَۜ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَعْقِلُونَ
Ama onlar, Allah'ın yanısıra hayali şefaatçilere de kulluk yapmayı tercih ederler. De ki: “Nasıl olur ilahlaştırdığınız her türlü şeylerin hiçbir şeye gücü yetmese ve hiçbir şeyi anlamasalarda mı, bunlardan şefaat bekleyeceksiniz?”
43
قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعاًۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
De ki: “Şefaat hakkını verme yetkisi, yalnız Allah'a aittir. Gökler ve yer üzerindeki hakimiyet de yalnız O'nundur ve sonunda O'na döndürüleceksiniz.”
44
وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِۚ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Her ne zaman Allah'ın birliği anılır ve O'nun bir tek olduğu anlatılırsa, öteki dünyaya inanmayanların kalpleri nefretle tiksinir. Halbuki O'nun yanı sıra başka tanrılaştırılanlar anıldığı zaman ise, yüzleri güler ve neşelenirler.
45
قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
De ki: “Ey Allah'ım, ey gökleri ve yeri yaratan, ey yaratılmış varlıkların kavramaktan aciz oldukları şeyleri de, akıl ve duyularıyla görüp gözleyebildiklerini de bilen sensin. Farklı görüş ve iddialarda bulundukları şeyler hakkında, kulların arasında sen hüküm vereceksin.”
46
وَلَوْ اَنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ مِنْ سُٓوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
Yaratılış gayesi dışında yaşayanlar, eğer yeryüzündeki herşeye ve O'nunla birlikte bir misline daha sahip olsalardı, onu kıyamet günü başlarına gelecek korkunç bela için fidye olarak verirlerdi. Çünkü o gün onların hiç hesaplamadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılıverecek.
47
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Böylece o gün, kazandıkları kötülükler ortaya çıkmıştır ve alay ettikleri şey de başlarına gelmiştir.
48
فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّـمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
İşte böyle, insanın başına bir bela geldiğinde, bize yardım için yalvarır, fakat ona tarafımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman kendi kendine, bütün bunlar bana bilgim yüzünden verilmiştir der. Hayır, o nimet ve başa gelenlerin hepsi bir imtihandır, fakat onların çoğu bu imtihan gerçeğini bilmezler.
49
قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Onlardan önce yaşamış olanların çoğu da kendi kendilerine aynı şeyi söylemişlerdi, ama elde ettikleri şeyler kendilerine bir yarar sağlamadı.
50
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ
Derken kazandıkları, elde ettikleri şeylerin kötülükleri başlarına geldi. Ve bu gün yaratılış gayesi dışında yaşayanların başlarına da aynı şey gelecek, kazandıkları kötülükler de kendilerine çarpacaktır. Ve onlar bizim vereceğimiz azabın önüne de geçebilecek değillerdir.
51
اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟
Bilmezler mi ki Allah, dilediğine bol rızık verir, dilediğine de az. Doğrusu bunda inanan insanlar için, nice dersler ve ibretler vardır.
52
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعاًۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ
De ki: Allah şöyle buyuruyor: “Ey nefislerine uyup da sınırlarımı aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, Allah bütün günahlarınızı bağışlar, şüphe yok ki O, çok bağışlayan ve çok acıyandır.”
53
وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
Size azap gelip çatmadan, Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.
54
وَاتَّبِعُٓوا اَحْسَنَ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَۙ
Bu azap siz farkında olmadan, aniden başınıza gelmeden önce, Rabbiniz tarafından size indirilmiş olan en güzel kitaba uyun.
55
اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ
Kişinin yana yakıla şöyle diyeceği gün: “Allah'a karşı kullukta yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun bana, doğrusu ben Allah'ın diniyle alay edenlerdendim.
56
اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰين۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَۙ
Veya gerçekten Allah beni doğru yola iletseydi, O'na karşı sorumluluk bilinci duyanlardan biri olurdum” diyeceği,
57
اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ
yahut kendisini bekleyen azabı gördüğünde, “Bir kere daha dünyaya dönmeye imkan olsaydı, mutlaka iyilik edenlerden olurdum” demeden önce.
58
بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
O zaman Allah şu cevabı verecektir. Mesajlarım sana ulaştığı halde, sen onları yalanladın ve bir gurur ve kibire kapıldın ve benden gelen gerçekleri örtbas edenlerden oldun.
59
وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذ۪ينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّر۪ينَ
İşte böyle, kıyamet günü Allah hakkında yalan uyduranların yüzlerinin acıdan ve mahcubiyetten dolayı, kapkara kesildiğini görürsün. Büyüklük taslayanlar için, cehennem uygun bir yer değil mi?
60
وَيُنَجِّي اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْۘ لَا يَمَسُّهُمُ السُّٓوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Ama Allah kendisine karşı sorumluluk bilinci duyanları kurtuluşlarına sebeb olan şeyle kurtarır, onlar bir kötülüğe uğramazlar ve mahzun da olmazlar.
61
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ
Allah herşeyin yaratıcısıdır ve herşeyin koruyucusu ve yöneticisidir.
62
لَهُ مَقَال۪يدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟
Göklerin ve yerin anahtar ve kilitleri O'ndadır. Allah'ın mesajlarını inkâr edenlere gelince, kaybedenler işte onlardır.
63
قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَأْمُرُٓونّ۪ٓي اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
De ki: “Siz ey doğru ile eğriden habersiz olan bilgisizler! Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?”
64
وَلَقَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Halbuki ey insanoğlu! Sana ve senden öncekilere peygamberler vasıtasıyla vahyedilmiştir ki: “Allah'tan başkalarına ilahlık yakıştırırsan, bütün yaptıkların boşa gider ve öteki dünyada da, mutlaka zarara uğrayanlardan olursun.”
65
بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
Hayır, sen yalnız Allah'a kulluk etmeli ve O'na şükredenlerden olmalısın.
66
وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۗ وَالْاَرْضُ جَم۪يعاً قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah'tan başkasına kulluk edenler, Allah'ı gerçek bir şekilde tanıyamadılar. Yeryüzü bunca genişliğine ve büyüklüğüne rağmen, kıyamet günü O'nun eli altında olacaktır, gökler de O'nun sağ eliyle toplanıp, dürülecektir. O her türlü eksikliğin üstünde ve ötesindedir. O'na koştukları bütün eş ve ortaklardan da üstündür ve herşeyin kat kat üstündedir.
67
وَنُفِـخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۚ ثُمَّ نُفِـخَ ف۪يهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ
O gün sû'ra üflenecek ve yerde, gökte ne varsa, hepsi Allah'ın hariç tutmak istedikleri dışında düşüp bayılacaklar, sonra yeniden bir daha üflenecek, o zaman tüm ölenler hepsi dirilmiş, ne olacak diye bakınıp duracaklar.
68
وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَج۪ٓيءَ بِالنَّبِيّ۪نَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
O gün yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak, herkesin işlediğinin hesabı bulunan kitap ortaya konulacak, tüm peygamberler ve tüm şahitler de getirilerek aralarında adaletle hükmolunacak ve kimseye haksızlık edilmeyecektir.
69
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ۟
Çünkü herkes yapmış olduğu iyi veya kötü herşeyin karşılığını, tam olarak bulacaktır. Allah onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.
70
وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَراًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُـهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ
Ve onlara: “Artık ebedi olarak kalacağınız cehennemin kapılarından girin içeri!” denilecektir. Büyüklük taslayanlar için ne kötü bir yerdir orası.
71
ق۪يلَ ادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
Yol ve yordamlarını Rablerinin kitabı vasıtasıyla bulanlar da bölük bölük cennete gönderileceklerdir. Oraya vardıklarında kapıları açılmış olacaktır ve oranın bekçileri onlara: “Selam size, hoş geldiniz, iyi ettiniz, ne hoşsunuz, işte buyurun içinde temelli ve ebedi kalacağınız bu cennete girin!” diyeceklerdir.
72
وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَراًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ
Onlar da: “Tüm eksiksiz övgüler O Allah'a ki, verdiği cennet sözünü bize gerçekleştirdi, bizi bu yere varis kıldı, biz de bu cennetlerde istediğimiz yerde yerleşip, konaklayabiliyoruz!” diyeceklerdir. Allah yolunda çaba sarfedenlerin ödülü ne güzeldir.
73
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَٓاءُۚ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَ
Ve meleklerin, Rablerinin yüceliğini hamd ile andıklarını ve arşın çevresinde dönmekte olduklarını görürsün. O gün tüm insanlar arasında, gerçek adaletle hükmolunmuştur ve: “Alemlerin Rabbine hamdolsun” denilecektir.
74
وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَٓافّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 74

Filename: views/sure_view.php

Line Number: 347

Backtrace:

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/views/sure_view.php
Line: 347
Function: _error_handler

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/libraries/Template.php
Line: 222
Function: view

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/controllers/Sureler.php
Line: 83
Function: render

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/index.php
Line: 315
Function: require_once

75

Sureler

Mealler
Sâd Suresi
Önceki