Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ansızın kopacak kıyâmet kopunca.
2 Kopacağına dâir söylenen sözlerde yalan yok.
3 Halkı alçaltır, yüceltir.
4 Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsılınca.
5 Ve dağlar, paramparça olunca.
6 Dağılmış zerre zerre toz haline gelince.
7 Artık üç bölük olursunuz siz.
8 Sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli.
9 Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.
10 Ve bir de ileri geçenler ki herkesi geçmişlerdir.
11 Onlardır mâbutlarına yaklaştırılanlar.
12 Naîm cennetlerinde.
13 Öncekilerin bir çoğu.
14 Sonra gelenlerdense azı onlardan.
15 Altınlarla, mücevherlerle bezenmiş tahtlarda otururlar.
16 Onlara yaslanırlar, birbirlerine karşı.
17 İhtiyarlamıyan delikanlı hizmetçiler dolaşır etraflarında.
18 Kaynağından doldurulmuş şaraplarla dolu taslarla ve ibriklerle ve kadehlerle.
19 O şaraptan başları da ağrımaz ve sarhoş da olmazlar.
20 Beğendikleri meyvelerden.
21 İstedikleri kuş etlerinden sunulur onlara.
22 Ve onlara kara gözlü hûriler de var ki.
23 Sanki haznelerde saklanmış inciler.
24 Yaptıklarına karşılık.
25 Orada boş ve çirkin bir söz de duymazlar, günaha âit bir söz de.
26 Ancak, esenlik size, esenlik denir.
27 Ve sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli.
28 Dikensiz sedir ağaçlarıyla.
29 Ve meyveleri birbirine yaslanıp istiflenmiş muz ağaçlarıyla dolu bir yerdedir onlar.
30 Ve uzayıp giden bir gölgelik.
31 Ve çağlaya çağlaya akan sular.
32 Ve birçok meyveler.
33 Ne biter, zamanları geçer, ne yiyene yeme denir, yeter.
34 ve yüksek döşekler.
35 Şüphe yok ki biz, onların eşlerini de yeniden yarattık.
36 Onları, kız oğlan kız olarak halkettik.
37 Cilveli, şirin sözlü, eşlerine âşık ve onlarla yaşıt kıldık.
38 Sağ taraf ehli için.
39 Onlarda, evvelkilerden de birçok topluluk var.
40 Ve sonra gelenlerden de birçok topluluk.
41 Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.
42 Onlar, iliklere kadar işleyen bir sam yeli içinde, kaynar sular içmedeler.
43 Ve karardıkça kararan bir dumanın gölgesindeler.
44 Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var.
45 Bundan önce onlar, nîmetler içindeydi.
46 Ve büyük günahları yapmada ısrâr ederlerdi.
47 Ve biz derlerdi, ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı dirileceğiz?
48 Yoksa önceden gelip geçen atalarımız mı dirilecek?
49 De ki: Şüphe yok, öncekiler de, sonra gelenler de.
50 Elbette bilinen günün muayyen ve mukadder vaktinde toplanacaksınız.
51 Sonra da siz ey yalanlayan sapıklar, şüphe yok ki.
52 Zakkum ağacının meyvesinden yiyeceksiniz elbet.
53 Derken karınlar, dolup şişecek.
54 Derken üstüne, kaynar su içeceksiniz.
55 Derken susuzluk illetine uğrayıp içecek, içecek de kanmayacaksınız.
56 Budur cezâ günü ziyâfetleri.
57 Biz yarattık sizi, hâlâ mı gerçeklemezsiniz?
58 Görmez misiniz rahîmlere döktüğünüz bir katre suyu?
59 Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa biz mi yaratmadayız?
60 Biz takdîr ettik aranızda ölümü ve kimse geçemez önümüze bizim.
61 Sizin gibi bir topluluk yaratıp yerinize geçirmek istersek ve sizi de, bilmediğiniz bir şekle döndürmeyi dilersek.
62 Ve andolsun ki ilk yaratılışı biliyorsunuz, biliyorsunuz da ne diye düşünmüyorsunuz?
63 Görmez misiniz ektiğiniz tohumu?
64 Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa biz mi bitirmedeyiz?
65 Dilersek elbette onu kurutup çer çöp haline getirirdik de şaşırır kalır, nâdim olur dururdunuz.
66 Gerçekten de biz derdiniz, ziyan ettik.
67 Hayır, biz mahrûm olduk.
68 Görmez misiniz içtiğiniz suyu?
69 Siz mi yağdırıyorsunuz onu buluttan, yoksa biz mi yağdırmadayız?
70 Dileseydik onu tuzlu, acı bir su hâline getirirdik, hâlâ mı şükretmezsiniz?
71 Görmez misiniz çakmakla çakıp yaktığınız ateşi?
72 Siz mi onun ağacını meydana getiriyorsunuz, yoksa biz mi meydana getirmedeyiz?
73 Biz onu, cehennem ateşini bir andırma ve çöllerde konup göçenlere bir fayda olarak halkettik.
74 Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzîh et onu.
75 Andolsun yıldızların yerlerine.
76 Ve şüphe yok ki bu, elbette pek büyük bir anttır bilseniz.
77 Şüphe yok ki bu, pek güzel ve şerefli Kur'ân'dır.
78 Saklanmış bir kitapta.
79 Ona, temiz olanlardan başkaları dokunamaz.
80 Alemlerin Rabbinden indirilmiştir.
81 Artık siz, bu sözü mü yalanlayacaksınız?
82 Ve o kitaptan nasîbiniz, yalnız onu yalanlamaktan ibâret mi olacak?
83 Hani can gırtlağa gelince.
84 Siz de o sırada bakar durursunuz.
85 Ve biz, ona sizden daha yakınız ve fakat göremezsiniz.
86 İnanmıyorsanız, cezâ görmeyeceğinizi sanıyorsanız.
87 O gırtlağa gelen canı geri çevirin bakalım doğru söylüyorsanız.
88 Artık o kişi yakınlaştırılanlardansa.
89 Artık ona huzur ve rahat ve rızık ve Naîm cenneti.
90 Ve ama sağ taraf ehlindense.
91 Artık esenlik sana sağ taraf ehlinden.
92 Ve ama yalanlayan sapıklardansa.
93 Kaynar suyla ziyâfet ona.
94 Ve cehenneme atılma.
95 Şüphe yok ki bu, haktır, gerçeğin ta kendisidir.
96 Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzîh et onu.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ 2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ 3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ 4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ 5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ 6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ 7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ 10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ 11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ 15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ 16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ 17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ 19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ 20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ 22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ 23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ 25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً 26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ 27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ 28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ 29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ 30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ 31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ 32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ 33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ 34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ 35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ 36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ 37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ 38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ 41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ 42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ 43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ 44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ 45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ 46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ 48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ 49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ 50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ 51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ 52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ 53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ 54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ 55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ 57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ 58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ 59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ 60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ 61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ 62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ 63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ 64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ 65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ 66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ 68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ 69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ 70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ 71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ 72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ 73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ 74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ 75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ 76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ 77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ 78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ 79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ 81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ 83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ 84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ 85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ 86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ 89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ 90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ 91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ 93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ 94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ 95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 96
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
Ansızın kopacak kıyâmet kopunca.
1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ
Kopacağına dâir söylenen sözlerde yalan yok.
2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
Halkı alçaltır, yüceltir.
3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ
Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsılınca.
4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ
Ve dağlar, paramparça olunca.
5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ
Dağılmış zerre zerre toz haline gelince.
6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ
Artık üç bölük olursunuz siz.
7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
Sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli.
8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.
9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ
Ve bir de ileri geçenler ki herkesi geçmişlerdir.
10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ
Onlardır mâbutlarına yaklaştırılanlar.
11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Naîm cennetlerinde.
12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Öncekilerin bir çoğu.
13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Sonra gelenlerdense azı onlardan.
14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ
Altınlarla, mücevherlerle bezenmiş tahtlarda otururlar.
15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ
Onlara yaslanırlar, birbirlerine karşı.
16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
İhtiyarlamıyan delikanlı hizmetçiler dolaşır etraflarında.
17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Kaynağından doldurulmuş şaraplarla dolu taslarla ve ibriklerle ve kadehlerle.
18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
O şaraptan başları da ağrımaz ve sarhoş da olmazlar.
19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Beğendikleri meyvelerden.
20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
İstedikleri kuş etlerinden sunulur onlara.
21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
Ve onlara kara gözlü hûriler de var ki.
22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
Sanki haznelerde saklanmış inciler.
23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Yaptıklarına karşılık.
24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ
Orada boş ve çirkin bir söz de duymazlar, günaha âit bir söz de.
25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً
Ancak, esenlik size, esenlik denir.
26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
Ve sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli.
27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
Dikensiz sedir ağaçlarıyla.
28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
Ve meyveleri birbirine yaslanıp istiflenmiş muz ağaçlarıyla dolu bir yerdedir onlar.
29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
Ve uzayıp giden bir gölgelik.
30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
Ve çağlaya çağlaya akan sular.
31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
Ve birçok meyveler.
32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
Ne biter, zamanları geçer, ne yiyene yeme denir, yeter.
33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
ve yüksek döşekler.
34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Şüphe yok ki biz, onların eşlerini de yeniden yarattık.
35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ
Onları, kız oğlan kız olarak halkettik.
36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
Cilveli, şirin sözlü, eşlerine âşık ve onlarla yaşıt kıldık.
37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟
Sağ taraf ehli için.
38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Onlarda, evvelkilerden de birçok topluluk var.
39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Ve sonra gelenlerden de birçok topluluk.
40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.
41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
Onlar, iliklere kadar işleyen bir sam yeli içinde, kaynar sular içmedeler.
42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
Ve karardıkça kararan bir dumanın gölgesindeler.
43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var.
44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Bundan önce onlar, nîmetler içindeydi.
45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
Ve büyük günahları yapmada ısrâr ederlerdi.
46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
Ve biz derlerdi, ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı dirileceğiz?
47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
Yoksa önceden gelip geçen atalarımız mı dirilecek?
48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
De ki: Şüphe yok, öncekiler de, sonra gelenler de.
49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Elbette bilinen günün muayyen ve mukadder vaktinde toplanacaksınız.
50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ
Sonra da siz ey yalanlayan sapıklar, şüphe yok ki.
51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ
Zakkum ağacının meyvesinden yiyeceksiniz elbet.
52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ
Derken karınlar, dolup şişecek.
53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ
Derken üstüne, kaynar su içeceksiniz.
54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ
Derken susuzluk illetine uğrayıp içecek, içecek de kanmayacaksınız.
55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
Budur cezâ günü ziyâfetleri.
56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟
Biz yarattık sizi, hâlâ mı gerçeklemezsiniz?
57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ
Görmez misiniz rahîmlere döktüğünüz bir katre suyu?
58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa biz mi yaratmadayız?
59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ
Biz takdîr ettik aranızda ölümü ve kimse geçemez önümüze bizim.
60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ
Sizin gibi bir topluluk yaratıp yerinize geçirmek istersek ve sizi de, bilmediğiniz bir şekle döndürmeyi dilersek.
61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
Ve andolsun ki ilk yaratılışı biliyorsunuz, biliyorsunuz da ne diye düşünmüyorsunuz?
62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ
Görmez misiniz ektiğiniz tohumu?
63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa biz mi bitirmedeyiz?
64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Dilersek elbette onu kurutup çer çöp haline getirirdik de şaşırır kalır, nâdim olur dururdunuz.
65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ
Gerçekten de biz derdiniz, ziyan ettik.
66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Hayır, biz mahrûm olduk.
67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ
Görmez misiniz içtiğiniz suyu?
68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
Siz mi yağdırıyorsunuz onu buluttan, yoksa biz mi yağdırmadayız?
69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Dileseydik onu tuzlu, acı bir su hâline getirirdik, hâlâ mı şükretmezsiniz?
70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ
Görmez misiniz çakmakla çakıp yaktığınız ateşi?
71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ
Siz mi onun ağacını meydana getiriyorsunuz, yoksa biz mi meydana getirmedeyiz?
72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ
Biz onu, cehennem ateşini bir andırma ve çöllerde konup göçenlere bir fayda olarak halkettik.
73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟
Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzîh et onu.
74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ
Andolsun yıldızların yerlerine.
75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ
Ve şüphe yok ki bu, elbette pek büyük bir anttır bilseniz.
76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ
Şüphe yok ki bu, pek güzel ve şerefli Kur'ân'dır.
77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ
Saklanmış bir kitapta.
78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ
Ona, temiz olanlardan başkaları dokunamaz.
79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Alemlerin Rabbinden indirilmiştir.
80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ
Artık siz, bu sözü mü yalanlayacaksınız?
81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Ve o kitaptan nasîbiniz, yalnız onu yalanlamaktan ibâret mi olacak?
82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ
Hani can gırtlağa gelince.
83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ
Siz de o sırada bakar durursunuz.
84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ
Ve biz, ona sizden daha yakınız ve fakat göremezsiniz.
85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ
İnanmıyorsanız, cezâ görmeyeceğinizi sanıyorsanız.
86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
O gırtlağa gelen canı geri çevirin bakalım doğru söylüyorsanız.
87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Artık o kişi yakınlaştırılanlardansa.
88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ
Artık ona huzur ve rahat ve rızık ve Naîm cenneti.
89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ
Ve ama sağ taraf ehlindense.
90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
Artık esenlik sana sağ taraf ehlinden.
91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Ve ama yalanlayan sapıklardansa.
92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ
Kaynar suyla ziyâfet ona.
93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ
Ve cehenneme atılma.
94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ
Şüphe yok ki bu, haktır, gerçeğin ta kendisidir.
95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzîh et onu.
96

Sureler

Mealler
Hadid Suresi
Sonraki