Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 O gerçek hadise gerçekleştiğinde,
2 Onun vukuunu yalanlayacak kimse olmaz.
3 O kimini alçaltır, kimini yüceltir.
4 Yer şiddetle sarsıldığında,
5 Dağlar paramparça olduğunda,
6 Toz olup uçuştuğunda,
7 Siz üç sınıfa ayrılmışsınızdır.
8 Ashab-ı Yemin ki ne mutlu kimselerdir.
9 Ashab-ı Şimal ki ne bedbaht kimselerdir.
10 Öne geçenler de hepsinden ileridir.
11 İşte onlar Allah katında yakınlık sahibidirler.
12 Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.
13 Onların birçoğu öncekilerdendir.
14 Birazı da sonrakilerdendir.
15 Mücevheratla süslü tahtlar üzerindedirler.
16 Onlara kurulmuş, karşılıklı oturmaktadırlar.
17 Etraflarında hiç yaşlanmayan çocuklar dolaşır:
18 Pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehlerle.
19 O şaraptan ne başları ağrır, ne sarhoş olurlar.
20 Ve beğendikleri meyvelerle,
21 Ve canlarının çektiği kuş etleriyle.
22 Bir de güzel gözlü eşler vardır:
23 Saklı inciler gibi.
24 Bütün bunlar, onların yaptıklarına bir ödüldür.
25 Orada boş veya günah bir söz işitmezler.
26 İşittikleri hep esenlik, hep esenliktir.
27 Ashab-ı Yemin ki ne mutlu kimselerdir.
28 Dikensiz ağaçlar,
29 Salkımlarla dolu muz ağaçları arasındadırlar.
30 Sürekli gölgeler altında,
31 Çağlayan su başlarında,
32 Pek çok meyveler arasındadırlar.
33 Ki ne arkası kesilir, ne de onlardan esirgenir.
34 Yüksek döşekler üstündedirler.
35 Biz o kadınları yeni bir yaratışla yaratmışızdır.
36 Ve onları bakire yapmışızdır:
37 Eşlerine âşık, hep bir yaşta.
38 Bütün bunlar Ashab-ı Yemin için.
39 Onların birçoğu öncekilerdendir.
40 Birçoğu da sonrakilerdendir.
41 Bir de Ashab-ı Şimal var ki, ne bedbahttır onlar.
42 İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler.
43 Kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
44 Bir gölge ki ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur.
45 Çünkü onlar evvelce varlık içinde şımarmışlardı.
46 O büyük günahta ısrar ediyorlardı.
47 Ve diyorlardı ki: 'Biz ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra tekrar mı diriltilecekmişiz?
48 'Ya evvelki atalarımız, onlar da mı?'
49 De ki: Öncekiler ve sonrakiler,
50 Belirlenmiş olan o malûm günde hepiniz toplanacaksınız.
51 Sonra da, ey yalanlayıcı sapıklar!
52 O zakkum ağacından yiyeceksiniz.
53 Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
54 Üstüne de kaynar su içeceksiniz.
55 Susamış devenin içişiyle içeceksiniz.
56 Onların hesap günündeki ikramları işte budur.
57 Sizi Biz yarattık; hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
58 Gördünüz mü döktüğünüz meniyi?
59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Biz miyiz yaratan?
60 Aranızda ölümü takdir eden Biziz. Kimse Bizi alıkoyacak değildir:
61 Ne yerinize benzerlerinizi getirmekten, ne de bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi tekrar yaratmaktan.
62 İlk yaratılışınızı biliyorsunuz; öyleyse niçin hâlâ düşünmezsiniz?
63 Gördünüz mü ektiklerinizi?
64 Siz mi o ekinleri bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz bitiren?
65 Dileseydik onu kupkuru çöp yapardık da geveler dururdunuz:
66 'Mahvolduk, borca battık,
67 'Biz mahrum kaldık' diye.
68 Gördünüz mü içtiğiniz suyu?
69 Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz indiren?
70 Dileseydik onu acı bir su yapardık; öyleyse niçin hâlâ şükretmezsiniz?
71 Gördünüz mü tutuşturduğunuz ateşi?
72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratan?
73 Biz onu bir ibret yaptık ve tutuşturanlar için yararlı kıldık.
74 Öyleyse Ulu Rabbinin adını kusurdan ve ortaktan tenzih et.
75 Yemin ederim yıldızların düştüğü yerlere.
76 Bu bir yemin ki, bilseniz, pek büyüktür.
77 Bu çok şerefli bir Kur'ân'dır.
78 O korunmuş bir kitaptadır.
79 Tertemiz olanlardan başkası ona dokunmasın.
80 O Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
81 Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
82 Ondan nasibinizi, onu yalanlamaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
83 Peki, ya can boğaza gelip dayandığında?
84 O vakit siz bakar, durursunuz.
85 Biz ise ona sizden daha yakınızdır; ama siz görmezsiniz.
86 Madem hesaba çekilmeyeceksiniz:
87 Geri çevirin çıkan canı, eğer doğru söylüyorsanız.
88 Fakat o Allah katında yakınlık sahibi olanlardan ise,
89 Ölüm onun için rahat, güzel kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu Cennet demektir.
90 Eğer Ashab-ı Yeminden ise,
91 Selâm olsun sana Ashab-ı Yeminden.
92 Ama Allah'ın âyetlerini yalanlayan sapıklardan ise,
93 Ona kaynar sudan bir ikram,
94 Ve Cehenneme atılmak vardır.
95 İşte bu kesin ve kuşkusuz gerçeğin tâ kendisidir.
96 Öyleyse Ulu Rabbinin adını kusurdan ve ortaktan tenzih et.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ 2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ 3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ 4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ 5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ 6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ 7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ 10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ 11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ 15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ 16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ 17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ 19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ 20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ 22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ 23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ 25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً 26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ 27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ 28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ 29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ 30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ 31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ 32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ 33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ 34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ 35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ 36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ 37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ 38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ 41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ 42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ 43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ 44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ 45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ 46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ 48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ 49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ 50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ 51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ 52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ 53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ 54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ 55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ 57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ 58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ 59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ 60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ 61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ 62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ 63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ 64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ 65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ 66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ 68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ 69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ 70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ 71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ 72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ 73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ 74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ 75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ 76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ 77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ 78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ 79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ 81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ 83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ 84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ 85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ 86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ 89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ 90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ 91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ 93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ 94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ 95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 96
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
O gerçek hadise gerçekleştiğinde,
1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ
Onun vukuunu yalanlayacak kimse olmaz.
2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
O kimini alçaltır, kimini yüceltir.
3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ
Yer şiddetle sarsıldığında,
4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ
Dağlar paramparça olduğunda,
5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ
Toz olup uçuştuğunda,
6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ
Siz üç sınıfa ayrılmışsınızdır.
7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
Ashab-ı Yemin ki ne mutlu kimselerdir.
8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Ashab-ı Şimal ki ne bedbaht kimselerdir.
9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ
Öne geçenler de hepsinden ileridir.
10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ
İşte onlar Allah katında yakınlık sahibidirler.
11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.
12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Onların birçoğu öncekilerdendir.
13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Birazı da sonrakilerdendir.
14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ
Mücevheratla süslü tahtlar üzerindedirler.
15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ
Onlara kurulmuş, karşılıklı oturmaktadırlar.
16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
Etraflarında hiç yaşlanmayan çocuklar dolaşır:
17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehlerle.
18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
O şaraptan ne başları ağrır, ne sarhoş olurlar.
19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Ve beğendikleri meyvelerle,
20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
Ve canlarının çektiği kuş etleriyle.
21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
Bir de güzel gözlü eşler vardır:
22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
Saklı inciler gibi.
23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Bütün bunlar, onların yaptıklarına bir ödüldür.
24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ
Orada boş veya günah bir söz işitmezler.
25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً
İşittikleri hep esenlik, hep esenliktir.
26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
Ashab-ı Yemin ki ne mutlu kimselerdir.
27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
Dikensiz ağaçlar,
28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
Salkımlarla dolu muz ağaçları arasındadırlar.
29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
Sürekli gölgeler altında,
30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
Çağlayan su başlarında,
31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
Pek çok meyveler arasındadırlar.
32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
Ki ne arkası kesilir, ne de onlardan esirgenir.
33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
Yüksek döşekler üstündedirler.
34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Biz o kadınları yeni bir yaratışla yaratmışızdır.
35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ
Ve onları bakire yapmışızdır:
36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
Eşlerine âşık, hep bir yaşta.
37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟
Bütün bunlar Ashab-ı Yemin için.
38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Onların birçoğu öncekilerdendir.
39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Birçoğu da sonrakilerdendir.
40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
Bir de Ashab-ı Şimal var ki, ne bedbahttır onlar.
41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler.
42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
Kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
Bir gölge ki ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur.
44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Çünkü onlar evvelce varlık içinde şımarmışlardı.
45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
O büyük günahta ısrar ediyorlardı.
46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
Ve diyorlardı ki: 'Biz ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra tekrar mı diriltilecekmişiz?
47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
'Ya evvelki atalarımız, onlar da mı?'
48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
De ki: Öncekiler ve sonrakiler,
49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Belirlenmiş olan o malûm günde hepiniz toplanacaksınız.
50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ
Sonra da, ey yalanlayıcı sapıklar!
51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ
O zakkum ağacından yiyeceksiniz.
52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ
Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ
Üstüne de kaynar su içeceksiniz.
54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ
Susamış devenin içişiyle içeceksiniz.
55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
Onların hesap günündeki ikramları işte budur.
56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟
Sizi Biz yarattık; hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ
Gördünüz mü döktüğünüz meniyi?
58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Biz miyiz yaratan?
59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ
Aranızda ölümü takdir eden Biziz. Kimse Bizi alıkoyacak değildir:
60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ
Ne yerinize benzerlerinizi getirmekten, ne de bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi tekrar yaratmaktan.
61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
İlk yaratılışınızı biliyorsunuz; öyleyse niçin hâlâ düşünmezsiniz?
62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ
Gördünüz mü ektiklerinizi?
63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Siz mi o ekinleri bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz bitiren?
64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Dileseydik onu kupkuru çöp yapardık da geveler dururdunuz:
65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ
'Mahvolduk, borca battık,
66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
'Biz mahrum kaldık' diye.
67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ
Gördünüz mü içtiğiniz suyu?
68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz indiren?
69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Dileseydik onu acı bir su yapardık; öyleyse niçin hâlâ şükretmezsiniz?
70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ
Gördünüz mü tutuşturduğunuz ateşi?
71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratan?
72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ
Biz onu bir ibret yaptık ve tutuşturanlar için yararlı kıldık.
73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟
Öyleyse Ulu Rabbinin adını kusurdan ve ortaktan tenzih et.
74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ
Yemin ederim yıldızların düştüğü yerlere.
75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ
Bu bir yemin ki, bilseniz, pek büyüktür.
76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ
Bu çok şerefli bir Kur'ân'dır.
77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ
O korunmuş bir kitaptadır.
78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ
Tertemiz olanlardan başkası ona dokunmasın.
79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
O Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ
Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Ondan nasibinizi, onu yalanlamaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ
Peki, ya can boğaza gelip dayandığında?
83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ
O vakit siz bakar, durursunuz.
84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ
Biz ise ona sizden daha yakınızdır; ama siz görmezsiniz.
85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ
Madem hesaba çekilmeyeceksiniz:
86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Geri çevirin çıkan canı, eğer doğru söylüyorsanız.
87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Fakat o Allah katında yakınlık sahibi olanlardan ise,
88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ
Ölüm onun için rahat, güzel kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu Cennet demektir.
89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ
Eğer Ashab-ı Yeminden ise,
90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
Selâm olsun sana Ashab-ı Yeminden.
91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Ama Allah'ın âyetlerini yalanlayan sapıklardan ise,
92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ
Ona kaynar sudan bir ikram,
93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ
Ve Cehenneme atılmak vardır.
94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ
İşte bu kesin ve kuşkusuz gerçeğin tâ kendisidir.
95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
Öyleyse Ulu Rabbinin adını kusurdan ve ortaktan tenzih et.
96

Sureler

Mealler
Hadid Suresi
Sonraki