Sureler
Mealler
Sonraki
Necm Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Andolsun; Tur'a.
2 Satır satır dizilmiş kitaba;
3 Yayılmış ince deri üzerine.
4 Ma'mur eve.
5 Yükseltilmiş tavana.
6 Dolan denize.
7 Muhakkak Rabbının azabı vuku bulacaktır.
8 Onu engelleyecek yoktur.
9 O gün; gök, sarsıldıkça sarsılır,
10 Dağlar, yürüdükçe yürür.
11 İşte o gün; yalanlayanların vay haline.
12 Onlar ki; daldıkları batıl içinde oyalanıp durmaktadırlar.
13 O gün; cehennem ateşine itildikçe itilirler.
14 Yalanlayıp durduğunuz ateş, işte budur.
15 Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz?
16 Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de artık birdir. Çünkü siz; ancak yapmakta olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
17 Muhakkak ki muttakiler; cennetler ve nimetlerdedirler.
18 Rabblarının kendilerine verdikleriyle mutlu olarak. Rabbları onları cehennem azabından da korumuştur.
19 İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.
20 Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak. Ve onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirdik.
21 İman edip de soyları da imanda kendilerine tabi olanlar; onlara, soylarını da kattık. Onların işlediklerinden hiç bir şey eksiltmedik. Herkes kazandığı ile bağlıdır.
22 Onlara, diledikleri meyve ve etten bol bol vermişizdir.
23 Orada öyle bir kadehi devrederler ki; onda, bir saçmalama ve günaha sokma yoktur.
24 Sedefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendileri için etraflarında döner.
25 Birbirlerine dönüp sorarlar:
26 Derler ki: Gerçekten biz, bundan önce ailelerimiz arasında korku içindeydik.
27 Allah; bize, lutfetti de bizi gözeneklere işleyen o Semum azabından korudu.
28 Gerçekten biz, bundan önce de O'na dua ediyorduk. Muhakkak ki O'dur O Berr, Rahim.
29 Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.
30 Yoksa derler mi ki: Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.
31 De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
32 Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?
33 Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
34 Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.
35 Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?
36 Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.
37 Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya işe hakim olanlar onlar mıdır?
38 Yoksa, üzerine çıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsinler.
39 Yoksa, kızlar O'nundur da, oğullar sizin öyle mi?
40 Yoksa, sen, kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
41 Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?
42 Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar küfredenlerdir.
43 Yoksa, onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir.
44 Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: Birbiri üstüne yığılmış buluttur, derler.
45 Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.
46 O gün; tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da görmezler.
47 Muhakkak ki o zulmedenlere; bundan başka da azab vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
48 Rabbının hükmüne sabret. Şüphesiz sen, Bizim gözetimimiz altındasın. Kalkacağın zaman da Rabbını hamd ile tesbih et.
49 Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da tesbih et.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالطُّورِۙ 1
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍۙ 2
ف۪ي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ 3
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ 4
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ 5
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ 6
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌۙ 7
مَا لَهُ مِنْ دَافِـعٍۙ 8
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْراًۙ 9
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْراًۜ 10
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ 11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ 12
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعاًّۜ 13
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ 14
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ 15
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 16
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ 17
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ 18
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ 19
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ 20
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ 21
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ 22
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْساً لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ 23
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ 24
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 25
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ 26
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ 27
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟ 28
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ 29
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ 30
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ 31
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ 32
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ 33
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ 34
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ 35
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ 36
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ 37
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ 38
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَـكُمُ الْبَنُونَۜ 39
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ 40
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ 41
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْداًۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ 42
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 43
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفاً مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطاً يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ 44
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ 45
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ 46
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَاباً دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 47
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ 48
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ 49
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالطُّورِۙ
Andolsun; Tur'a.
1
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍۙ
Satır satır dizilmiş kitaba;
2
ف۪ي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ
Yayılmış ince deri üzerine.
3
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ
Ma'mur eve.
4
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ
Yükseltilmiş tavana.
5
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ
Dolan denize.
6
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌۙ
Muhakkak Rabbının azabı vuku bulacaktır.
7
مَا لَهُ مِنْ دَافِـعٍۙ
Onu engelleyecek yoktur.
8
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْراًۙ
O gün; gök, sarsıldıkça sarsılır,
9
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْراًۜ
Dağlar, yürüdükçe yürür.
10
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ
İşte o gün; yalanlayanların vay haline.
11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ
Onlar ki; daldıkları batıl içinde oyalanıp durmaktadırlar.
12
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعاًّۜ
O gün; cehennem ateşine itildikçe itilirler.
13
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
Yalanlayıp durduğunuz ateş, işte budur.
14
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz?
15
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de artık birdir. Çünkü siz; ancak yapmakta olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
16
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ
Muhakkak ki muttakiler; cennetler ve nimetlerdedirler.
17
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ
Rabblarının kendilerine verdikleriyle mutlu olarak. Rabbları onları cehennem azabından da korumuştur.
18
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ
İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.
19
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ
Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak. Ve onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirdik.
20
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ
İman edip de soyları da imanda kendilerine tabi olanlar; onlara, soylarını da kattık. Onların işlediklerinden hiç bir şey eksiltmedik. Herkes kazandığı ile bağlıdır.
21
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Onlara, diledikleri meyve ve etten bol bol vermişizdir.
22
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْساً لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ
Orada öyle bir kadehi devrederler ki; onda, bir saçmalama ve günaha sokma yoktur.
23
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ
Sedefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendileri için etraflarında döner.
24
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Birbirlerine dönüp sorarlar:
25
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ
Derler ki: Gerçekten biz, bundan önce ailelerimiz arasında korku içindeydik.
26
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ
Allah; bize, lutfetti de bizi gözeneklere işleyen o Semum azabından korudu.
27
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟
Gerçekten biz, bundan önce de O'na dua ediyorduk. Muhakkak ki O'dur O Berr, Rahim.
28
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ
Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.
29
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ
Yoksa derler mi ki: Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.
30
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ
De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
31
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ
Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?
32
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ
Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
33
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ
Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.
34
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ
Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?
35
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ
Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.
36
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ
Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya işe hakim olanlar onlar mıdır?
37
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ
Yoksa, üzerine çıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsinler.
38
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَـكُمُ الْبَنُونَۜ
Yoksa, kızlar O'nundur da, oğullar sizin öyle mi?
39
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْراً فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ
Yoksa, sen, kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
40
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ
Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?
41
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْداًۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ
Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar küfredenlerdir.
42
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Yoksa, onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir.
43
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفاً مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطاً يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ
Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: Birbiri üstüne yığılmış buluttur, derler.
44
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ
Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.
45
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ
O gün; tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da görmezler.
46
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَاباً دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Muhakkak ki o zulmedenlere; bundan başka da azab vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
47
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ
Rabbının hükmüne sabret. Şüphesiz sen, Bizim gözetimimiz altındasın. Kalkacağın zaman da Rabbını hamd ile tesbih et.
48
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da tesbih et.
49

Sureler

Mealler
Necm Suresi
Sonraki