Sureler
Mealler
Sonraki
Neml Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ta, Sin, Mim.
2 Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri
3 Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü'min olmıyacaklar diye
4 Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır
5 Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar
6 Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek
7 Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz.
8 Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü'min olmadı
9 Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm
10 Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi
11 Fir'avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı?
12 Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler
13 ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver
14 Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler
15 Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur
16 Haydin Fir'avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz
17 Beni İsraili bizimle beraber salıver
18 Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın
19 Hem de o yaptığın fi'li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin
20 O vakıt, dedi: o fi'li yaptım şaşkınlardandım
21 Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı
22 O başıma kakdığın bir ni'met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır.
23 Fir'avn, rabbülâlemin de nedir? dedi
24 Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi
25 Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi
26 Rabbınızın ve evvelki atalarınızın rabbı dedi
27 Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi
28 Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi
29 Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim
30 Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse de mi?
31 Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen
32 Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi
33 Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi
34 Etrafındaki cem'ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz
35 Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz?
36 Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla
37 Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler
38 Bu suretle ma'lûm bir gün miykat ta'yin olunarak sihirbazlar cemolundu
39 Ve halka siz toplu musunuz denildi
40 Sanırız bizler sihirbazlara tabi' olacağız şayed onlar olursa galibler
41 Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler
42 Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz
43 Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız
44 Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler
45 Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor
46 Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar
47 «iyman ettik rabbül'âlemîne
48 Musâ ve Hârunun rabbına» dediler
49 Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta'lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim.
50 Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz
51 Her halde biz mü'minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz.
52 Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta'kıb edileceksiniz
53 Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi
54 Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler
55 Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar
56 Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem'ıyyet bulunuyoruz, diyordu
57 Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan
58 Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık
59 Ve onları Beni İsraile miras kıldık
60 Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu
61 Vaktâ ki iki cem'ıyyet biribirine göründü Musânın eshabı yakalandık dediler
62 Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir
63 Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi
64 Ötekileri de buraya yanaştırmıştık
65 Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık
66 Sonra da ötekileri gark ettik
67 Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
68 Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
69 Onlara İbrahimin kıssasını da oku
70 O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi
71 Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız
72 Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi?
73 Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi
74 Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı
75 Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı
76 (76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
77 (76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
78 O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder
79 Ve o ki bana o, yedirir, o içirir,
80 Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir
81 Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir
82 Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afiv buyurmasını niyaz ederim
83 Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur
84 Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle
85 Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle
86 Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi
87 Ve utandırma beni ba's olunacakları gün
88 O gün ki ne mal faide verir ne oğullar,
89 Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka
90 Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış
91 Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır
92 (92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
93 (92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
94 Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır
95 (95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
96 (95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
97 Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz
98 Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk
99 Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
100 Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var
101 Ne de yakın bir sadîk
102 Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü'minlerden olsa idik
103 Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
104 Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
105 Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
106 O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
107 Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim
108 Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin
109 Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
110 Gelin Allahdan korkun bana itaat edin
111 A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o erzail düşmüş?
112 Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış
113 Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir
114 Hem ben iyman edenleri koğmaya me'mur değilim
115 Ben ancak açık, bir nezirim
116 And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın
117 Yâ rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler
118 Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver
119 Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık
120 Sonra da arkasından kalanları garkettik
121 Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
122 ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm
123 Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti
124 O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
125 Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim
126 Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
127 Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
128 Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz?
129 Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız
130 Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz
131 Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin
132 O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyurdu
133 En'am, oğullar
134 Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba'lar ile size imdad buyurmakta
135 Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum
136 Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir
137 Bu sırf eskilerin âdeti
138 Biz ta'zib olunmayız
139 Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
140 Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
141 Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti
142 O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız?
143 Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim
144 Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
145 Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
146 Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız?
147 O Cennetler, pınarlar
148 Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde
149 Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz
150 Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin
151 İtaat etmeyin o kimselere ki
152 yeryüzünü fesada verirler de islâh etmezler
153 Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin
154 Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen
155 Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı, size de ma'lûm bir günün şirb hakkı
156 Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar
157 Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular
158 Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
159 Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
160 Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
161 O vakıt ki kardeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
162 Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim
163 Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin
164 Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
165 Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?
166 Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz
167 And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın
168 Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim
169 Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et
170 Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik
171 ancak bir acüze kaldı
172 Sonra geridekileri hep tedmir eyledik
173 Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru
174 Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
175 Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
176 Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti
177 O Vakit ki Şuayb onlara demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız?
178 Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim
179 Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
180 Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
181 Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın
182 Ve doğru terazi ile tartın
183 Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin
184 O sizi ve sizden evvelki cibilleti yaratan hâlıktan korkun
185 Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin
186 Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz
187 Üzerimize Semâdan bir kıt'ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen
188 Rabbım a'lemdir, dedi: yaptıklarınıza
189 Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi
190 Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
191 Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
192 Ve hakıkat bu (kur'an) rabbül'âlemînin şübhesiz bir tenzilidir
193 Onu Ruhı emîn indirdi
194 Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın
195 Açık parlak bir Arabi lisan ile
196 Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var
197 Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi
198 Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de
199 o kendilerine kıraet etse idi yine iyman etmiyeceklerdi
200 Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.
201 İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar
202 Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken
203 Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?
204 Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı?
205 Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek
206 Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa
207 O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır
208 Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur
209 İhtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir
210 Ve bunu Şeytanlar indirmedi
211 Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez?
212 Onlar işitmekten sureti kat'ıyyede azledilmişlerdir
213 Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta'zib edileceklerden olmıyasın
214 Hem en yakın hısımlarını inzar et
215 Ve sana ittiba' eden mü'minlere kanadını indir
216 Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriyim de!
217 Ve o, azîz rahime mütevekkil ol
218 O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni
219 Ve secdekârlar içinde dolaşmanı
220 Çünkü o öyle semi öyle alîmdir
221 Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler?
222 Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler
223 Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler
224 Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer
225 Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar
226 hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler
227 Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
طٰسٓمٓۜ 1
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ 2
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ اَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَ 3
اِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ اٰيَةً فَظَلَّتْ اَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِع۪ينَ 4
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِض۪ينَ 5
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْت۪يهِمْ اَنْبٰٓؤُ۬ا مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ 6
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ 7
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 8
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 9
وَاِذْ نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰٓى اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ 10
قَوْمَ فِرْعَوْنَۜ اَلَا يَتَّقُونَ 11
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُكَذِّبُونِۜ 12
وَيَض۪يقُ صَدْر۪ي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَان۪ي فَاَرْسِلْ اِلٰى هٰرُونَ 13
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَاَخَافُ اَنْ يَقْتُلُونِۚ 14
قَالَ كَلَّاۚ فَاذْهَبَا بِاٰيَاتِنَٓا اِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ 15
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ 16
اَنْ اَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ 17
قَالَ اَلَمْ نُرَبِّكَ ف۪ينَا وَل۪يداً وَلَبِثْتَ ف۪ينَا مِنْ عُمُرِكَ سِن۪ينَ 18
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّت۪ي فَعَلْتَ وَاَنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ 19
قَالَ فَعَلْتُـهَٓا اِذاً وَاَنَا۬ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۜ 20
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ ل۪ي رَبّ۪ي حُكْماً وَجَعَلَن۪ي مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ 21
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ 22
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَم۪ينَ 23
قَالَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 24
قَالَ لِمَنْ حَوْلَـهُٓ اَلَا تَسْتَمِعُونَ 25
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 26
قَالَ اِنَّ رَسُولَكُمُ الَّـذ۪ٓي اُرْسِلَ اِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ 27
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ 28
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهاً غَيْر۪ي لَاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُون۪ينَ 29
قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُب۪ينٍ 30
قَالَ فَأْتِ بِه۪ٓ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ 31
فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُب۪ينٌۚ 32
وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟ 33
قَالَ لِلْمَلَأِ حَوْلَـهُٓ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَل۪يمٌۙ 34
يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ 35
قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ 36
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ 37
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِم۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍۙ 38
وَق۪يلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَۙ 39
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ 40
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ 41
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ 42
قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ 43
فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ 44
فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ 45
فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۙ 46
قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ 47
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ 48
قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ 49
قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ 50
اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟ 51
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ٓي اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ 52
فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۚ 53
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَل۪يلُونَۙ 54
وَاِنَّهُمْ لَنَا لَـغَٓائِظُونَۙ 55
وَاِنَّا لَجَم۪يعٌ حَاذِرُونَۜ 56
فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 57
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 58
كَذٰلِكَۜ وَاَوْرَثْنَاهَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ 59
فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ 60
فَلَمَّا تَـرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ 61
قَالَ كَلَّاۚ اِنَّ مَعِيَ رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ 62
فَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَۜ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظ۪يمِۚ 63
وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَر۪ينَۚ 64
وَاَنْجَيْنَا مُوسٰى وَمَنْ مَعَهُٓ اَجْمَع۪ينَۚ 65
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَۜ 66
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 67
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 68
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ اِبْرٰه۪يمَۢ 69
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا تَعْبُدُونَ 70
قَالُوا نَعْبُدُ اَصْنَاماً فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِف۪ينَ 71
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ اِذْ تَدْعُونَۙ 72
اَوْ يَنْفَعُونَكُمْ اَوْ يَضُرُّونَ 73
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا كَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ 74
قَالَ اَفَرَاَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ 75
اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمُ الْاَقْدَمُونَ 76
فَاِنَّهُمْ عَدُوٌّ ل۪ٓي اِلَّا رَبَّ الْعَالَم۪ينَۙ 77
اَلَّذ۪ي خَلَقَن۪ي فَهُوَ يَهْد۪ينِۙ 78
وَالَّذ۪ي هُوَ يُطْعِمُن۪ي وَيَسْق۪ينِۙ 79
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ 80
وَالَّذ۪ي يُم۪يتُن۪ي ثُمَّ يُحْي۪ينِۙ 81
وَالَّـذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 82
رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْماً وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ 83
وَاجْعَلْ ل۪ي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِر۪ينَۙ 84
وَاجْعَلْن۪ي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّع۪يمِۙ 85
وَاغْفِرْ لِاَب۪ٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 86
وَلَا تُخْزِن۪ي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ 87
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ 88
اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ 89
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَۙ 90
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِلْغَاو۪ينَۙ 91
وَق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ 92
مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ اَوْ يَنْتَصِرُونَۜ 93
فَكُبْكِبُوا ف۪يهَا هُمْ وَالْغَاوُ۫نَۙ 94
وَجُنُودُ اِبْل۪يسَ اَجْمَعُونَۜ 95
قَالُوا وَهُمْ ف۪يهَا يَخْتَصِمُونَۙ 96
تَاللّٰهِ اِنْ كُنَّا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۙ 97
اِذْ نُسَوّ۪يكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ 98
وَمَٓا اَضَلَّـنَٓا اِلَّا الْمُجْرِمُونَ 99
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِع۪ينَۙ 100
وَلَا صَد۪يقٍ حَم۪يمٍ 101
فَلَوْ اَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ 102
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 103
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 104
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ 105
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ نُوحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ 106
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 107
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 108
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ 109
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۜ 110
قَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْاَرْذَلُونَۜ 111
قَالَ وَمَا عِلْم۪ي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ 112
اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ 113
وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 114
اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۜ 115
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُوم۪ينَۜ 116
قَالَ رَبِّ اِنَّ قَوْم۪ي كَذَّبُونِۚ 117
فَافْتَحْ بَيْن۪ي وَبَيْنَهُمْ فَتْحاً وَنَجِّن۪ي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ 118
فَاَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۚ 119
ثُمَّ اَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاق۪ينَۜ 120
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 121
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 122
كَذَّبَتْ عَادٌۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ 123
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ هُودٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ 124
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 125
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 126
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ 127
اَتَبْنُونَ بِكُلِّ ر۪يعٍ اٰيَةً تَعْبَثُونَۙ 128
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِـعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَۚ 129
وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّار۪ينَۚ 130
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 131
وَاتَّقُوا الَّـذ۪ٓي اَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَۚ 132
اَمَدَّكُمْ بِاَنْعَامٍ وَبَن۪ينَۙ 133
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 134
اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍۜ 135
قَالُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْنَٓا اَوَعَظْتَ اَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظ۪ينَۙ 136
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ 137
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَۚ 138
فَكَذَّبُوهُ فَاَهْلَكْنَاهُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 139
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 140
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَل۪ينَۚ 141
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ صَالِحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ 142
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 143
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 144
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ 145
اَتُتْرَكُونَ ف۪ي مَا هٰهُنَٓا اٰمِن۪ينَۙ 146
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 147
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَض۪يمٌۚ 148
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً فَارِه۪ينَۚ 149
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 150
وَلَا تُط۪يعُٓوا اَمْرَ الْمُسْرِف۪ينَۙ 151
اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ 152
قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۚ 153
مَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۚ فَأْتِ بِاٰيَةٍ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ 154
قَالَ هٰذِه۪ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍۚ 155
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُٓوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ 156
فَعَقَرُوهَا فَاَصْبَحُوا نَادِم۪ينَۙ 157
فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 158
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 159
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ 160
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ 161
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 162
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 163
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ 164
اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ 165
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ 166
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ 167
قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ 168
رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ 169
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ 170
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَۚ 171
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ 172
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ 173
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 174
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 175
كَذَّبَ اَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِ الْمُرْسَل۪ينَۚ 176
اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ 177
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 178
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ 179
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ 180
اَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِر۪ينَۚ 181
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَق۪يمِۚ 182
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَۚ 183
وَاتَّقُوا الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْاَوَّل۪ينَۜ 184
قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۙ 185
وَمَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَاِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِب۪ينَۚ 186
فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ 187
قَالَ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ 188
فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِۜ اِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ 189
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ 190
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 191
وَاِنَّهُ لَتَنْز۪يلُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ 192
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَم۪ينُۙ 193
عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ 194
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ 195
وَاِنَّهُ لَف۪ي زُبُرِ الْاَوَّل۪ينَ 196
اَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ اٰيَةً اَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمٰٓؤُ۬ا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ 197
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلٰى بَعْضِ الْاَعْجَم۪ينَۙ 198
فَقَرَاَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ مُؤْمِن۪ينَۜ 199
كَذٰلِكَ سَلَكْنَاهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۜ 200
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۙ 201
فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ 202
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَۜ 203
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ 204
اَفَرَاَيْتَ اِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِن۪ينَۙ 205
ثُمَّ جَٓاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَۙ 206
مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ 207
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ 208
ذِكْرٰى۠ۛ وَمَا كُنَّا ظَالِم۪ينَ 209
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاط۪ينُ 210
وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُمْ وَمَا يَسْتَط۪يعُونَۜ 211
اِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَۜ 212
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ 213
وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ 214
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 215
فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ 216
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَز۪يزِ الرَّح۪يمِۙ 217
اَلَّذ۪ي يَرٰيكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ 218
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِد۪ينَ 219
اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ 220
هَلْ اُنَبِّئُكُمْ عَلٰى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاط۪ينُۜ 221
تَنَزَّلُ عَلٰى كُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ 222
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَاَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَۜ 223
وَالشُّعَرَٓاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُ۫نَۜ 224
اَلَمْ تَرَ اَنَّهُمْ ف۪ي كُلِّ وَادٍ يَه۪يمُونَۙ 225
وَاَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَۙ 226
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُواۜ وَسَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ 227
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
طٰسٓمٓۜ
Ta, Sin, Mim.
1
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ
Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri
2
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ اَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَ
Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü'min olmıyacaklar diye
3
اِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ اٰيَةً فَظَلَّتْ اَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِع۪ينَ
Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır
4
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِض۪ينَ
Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar
5
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْت۪يهِمْ اَنْبٰٓؤُ۬ا مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek
6
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ
Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz.
7
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü'min olmadı
8
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm
9
وَاِذْ نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰٓى اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ
Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi
10
قَوْمَ فِرْعَوْنَۜ اَلَا يَتَّقُونَ
Fir'avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı?
11
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُكَذِّبُونِۜ
Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler
12
وَيَض۪يقُ صَدْر۪ي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَان۪ي فَاَرْسِلْ اِلٰى هٰرُونَ
ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver
13
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَاَخَافُ اَنْ يَقْتُلُونِۚ
Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler
14
قَالَ كَلَّاۚ فَاذْهَبَا بِاٰيَاتِنَٓا اِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ
Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur
15
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
Haydin Fir'avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz
16
اَنْ اَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ
Beni İsraili bizimle beraber salıver
17
قَالَ اَلَمْ نُرَبِّكَ ف۪ينَا وَل۪يداً وَلَبِثْتَ ف۪ينَا مِنْ عُمُرِكَ سِن۪ينَ
Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın
18
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّت۪ي فَعَلْتَ وَاَنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
Hem de o yaptığın fi'li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin
19
قَالَ فَعَلْتُـهَٓا اِذاً وَاَنَا۬ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۜ
O vakıt, dedi: o fi'li yaptım şaşkınlardandım
20
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ ل۪ي رَبّ۪ي حُكْماً وَجَعَلَن۪ي مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ
Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı
21
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ
O başıma kakdığın bir ni'met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır.
22
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَم۪ينَ
Fir'avn, rabbülâlemin de nedir? dedi
23
قَالَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi
24
قَالَ لِمَنْ حَوْلَـهُٓ اَلَا تَسْتَمِعُونَ
Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi
25
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
Rabbınızın ve evvelki atalarınızın rabbı dedi
26
قَالَ اِنَّ رَسُولَكُمُ الَّـذ۪ٓي اُرْسِلَ اِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi
27
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi
28
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهاً غَيْر۪ي لَاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُون۪ينَ
Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim
29
قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُب۪ينٍ
Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse de mi?
30
قَالَ فَأْتِ بِه۪ٓ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen
31
فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُب۪ينٌۚ
Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi
32
وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi
33
قَالَ لِلْمَلَأِ حَوْلَـهُٓ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَل۪يمٌۙ
Etrafındaki cem'ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz
34
يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz?
35
قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ
Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla
36
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ
Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler
37
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِم۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍۙ
Bu suretle ma'lûm bir gün miykat ta'yin olunarak sihirbazlar cemolundu
38
وَق۪يلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَۙ
Ve halka siz toplu musunuz denildi
39
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ
Sanırız bizler sihirbazlara tabi' olacağız şayed onlar olursa galibler
40
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْراً اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ
Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler
41
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذاً لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ
Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz
42
قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ
Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız
43
فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler
44
فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ
Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor
45
فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۙ
Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar
46
قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
«iyman ettik rabbül'âlemîne
47
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ
Musâ ve Hârunun rabbına» dediler
48
قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ
Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta'lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim.
49
قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ
Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz
50
اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ۟
Her halde biz mü'minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz.
51
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ٓي اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta'kıb edileceksiniz
52
فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۚ
Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi
53
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَل۪يلُونَۙ
Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler
54
وَاِنَّهُمْ لَنَا لَـغَٓائِظُونَۙ
Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar
55
وَاِنَّا لَجَم۪يعٌ حَاذِرُونَۜ
Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem'ıyyet bulunuyoruz, diyordu
56
فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan
57
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık
58
كَذٰلِكَۜ وَاَوْرَثْنَاهَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ
Ve onları Beni İsraile miras kıldık
59
فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ
Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu
60
فَلَمَّا تَـرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ
Vaktâ ki iki cem'ıyyet biribirine göründü Musânın eshabı yakalandık dediler
61
قَالَ كَلَّاۚ اِنَّ مَعِيَ رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ
Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir
62
فَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَۜ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظ۪يمِۚ
Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi
63
وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَر۪ينَۚ
Ötekileri de buraya yanaştırmıştık
64
وَاَنْجَيْنَا مُوسٰى وَمَنْ مَعَهُٓ اَجْمَع۪ينَۚ
Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık
65
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَۜ
Sonra da ötekileri gark ettik
66
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
67
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
68
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ اِبْرٰه۪يمَۢ
Onlara İbrahimin kıssasını da oku
69
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا تَعْبُدُونَ
O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi
70
قَالُوا نَعْبُدُ اَصْنَاماً فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِف۪ينَ
Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız
71
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ اِذْ تَدْعُونَۙ
Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi?
72
اَوْ يَنْفَعُونَكُمْ اَوْ يَضُرُّونَ
Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi
73
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا كَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı
74
قَالَ اَفَرَاَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ
Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı
75
اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمُ الْاَقْدَمُونَ
(76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
76
فَاِنَّهُمْ عَدُوٌّ ل۪ٓي اِلَّا رَبَّ الْعَالَم۪ينَۙ
(76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
77
اَلَّذ۪ي خَلَقَن۪ي فَهُوَ يَهْد۪ينِۙ
O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder
78
وَالَّذ۪ي هُوَ يُطْعِمُن۪ي وَيَسْق۪ينِۙ
Ve o ki bana o, yedirir, o içirir,
79
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ
Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir
80
وَالَّذ۪ي يُم۪يتُن۪ي ثُمَّ يُحْي۪ينِۙ
Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir
81
وَالَّـذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afiv buyurmasını niyaz ederim
82
رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْماً وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ
Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur
83
وَاجْعَلْ ل۪ي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِر۪ينَۙ
Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle
84
وَاجْعَلْن۪ي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّع۪يمِۙ
Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle
85
وَاغْفِرْ لِاَب۪ٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi
86
وَلَا تُخْزِن۪ي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ
Ve utandırma beni ba's olunacakları gün
87
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ
O gün ki ne mal faide verir ne oğullar,
88
اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ
Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka
89
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَۙ
Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış
90
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِلْغَاو۪ينَۙ
Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır
91
وَق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ
(92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
92
مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ اَوْ يَنْتَصِرُونَۜ
(92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
93
فَكُبْكِبُوا ف۪يهَا هُمْ وَالْغَاوُ۫نَۙ
Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır
94
وَجُنُودُ اِبْل۪يسَ اَجْمَعُونَۜ
(95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
95
قَالُوا وَهُمْ ف۪يهَا يَخْتَصِمُونَۙ
(95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
96
تَاللّٰهِ اِنْ كُنَّا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۙ
Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz
97
اِذْ نُسَوّ۪يكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk
98
وَمَٓا اَضَلَّـنَٓا اِلَّا الْمُجْرِمُونَ
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
99
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِع۪ينَۙ
Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var
100
وَلَا صَد۪يقٍ حَم۪يمٍ
Ne de yakın bir sadîk
101
فَلَوْ اَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ
Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü'minlerden olsa idik
102
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
103
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
104
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
105
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ نُوحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
106
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim
107
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin
108
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
109
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۜ
Gelin Allahdan korkun bana itaat edin
110
قَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْاَرْذَلُونَۜ
A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o erzail düşmüş?
111
قَالَ وَمَا عِلْم۪ي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ
Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış
112
اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ
Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir
113
وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Hem ben iyman edenleri koğmaya me'mur değilim
114
اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۜ
Ben ancak açık, bir nezirim
115
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُوم۪ينَۜ
And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın
116
قَالَ رَبِّ اِنَّ قَوْم۪ي كَذَّبُونِۚ
Yâ rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler
117
فَافْتَحْ بَيْن۪ي وَبَيْنَهُمْ فَتْحاً وَنَجِّن۪ي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ
Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver
118
فَاَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۚ
Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık
119
ثُمَّ اَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاق۪ينَۜ
Sonra da arkasından kalanları garkettik
120
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
121
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm
122
كَذَّبَتْ عَادٌۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti
123
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ هُودٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
124
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim
125
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
126
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
127
اَتَبْنُونَ بِكُلِّ ر۪يعٍ اٰيَةً تَعْبَثُونَۙ
Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz?
128
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِـعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَۚ
Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız
129
وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّار۪ينَۚ
Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz
130
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin
131
وَاتَّقُوا الَّـذ۪ٓي اَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَۚ
O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyurdu
132
اَمَدَّكُمْ بِاَنْعَامٍ وَبَن۪ينَۙ
En'am, oğullar
133
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba'lar ile size imdad buyurmakta
134
اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍۜ
Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum
135
قَالُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْنَٓا اَوَعَظْتَ اَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظ۪ينَۙ
Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir
136
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Bu sırf eskilerin âdeti
137
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَۚ
Biz ta'zib olunmayız
138
فَكَذَّبُوهُ فَاَهْلَكْنَاهُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
139
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
140
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti
141
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ صَالِحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız?
142
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim
143
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
144
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
145
اَتُتْرَكُونَ ف۪ي مَا هٰهُنَٓا اٰمِن۪ينَۙ
Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız?
146
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
O Cennetler, pınarlar
147
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَض۪يمٌۚ
Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde
148
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً فَارِه۪ينَۚ
Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz
149
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin
150
وَلَا تُط۪يعُٓوا اَمْرَ الْمُسْرِف۪ينَۙ
İtaat etmeyin o kimselere ki
151
اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
yeryüzünü fesada verirler de islâh etmezler
152
قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۚ
Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin
153
مَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۚ فَأْتِ بِاٰيَةٍ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen
154
قَالَ هٰذِه۪ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍۚ
Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı, size de ma'lûm bir günün şirb hakkı
155
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُٓوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar
156
فَعَقَرُوهَا فَاَصْبَحُوا نَادِم۪ينَۙ
Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular
157
فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
158
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
159
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
160
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
O vakıt ki kardeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
161
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim
162
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin
163
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
164
اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ
Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?
165
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz
166
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ
And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın
167
قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ
Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim
168
رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ
Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et
169
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik
170
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَۚ
ancak bir acüze kaldı
171
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ
Sonra geridekileri hep tedmir eyledik
172
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَراًۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru
173
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
174
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
175
كَذَّبَ اَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti
176
اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
O Vakit ki Şuayb onlara demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız?
177
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim
178
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
179
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
180
اَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِر۪ينَۚ
Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın
181
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَق۪يمِۚ
Ve doğru terazi ile tartın
182
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَۚ
Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin
183
وَاتَّقُوا الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْاَوَّل۪ينَۜ
O sizi ve sizden evvelki cibilleti yaratan hâlıktan korkun
184
قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۙ
Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin
185
وَمَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَاِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِب۪ينَۚ
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz
186
فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفاً مِنَ السَّمَٓاءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَۜ
Üzerimize Semâdan bir kıt'ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen
187
قَالَ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Rabbım a'lemdir, dedi: yaptıklarınıza
188
فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِۜ اِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi
189
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
190
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
191
وَاِنَّهُ لَتَنْز۪يلُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
Ve hakıkat bu (kur'an) rabbül'âlemînin şübhesiz bir tenzilidir
192
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَم۪ينُۙ
Onu Ruhı emîn indirdi
193
عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ
Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın
194
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ
Açık parlak bir Arabi lisan ile
195
وَاِنَّهُ لَف۪ي زُبُرِ الْاَوَّل۪ينَ
Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var
196
اَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ اٰيَةً اَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمٰٓؤُ۬ا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ
Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi
197
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلٰى بَعْضِ الْاَعْجَم۪ينَۙ
Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de
198
فَقَرَاَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ مُؤْمِن۪ينَۜ
o kendilerine kıraet etse idi yine iyman etmiyeceklerdi
199
كَذٰلِكَ سَلَكْنَاهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۜ
Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.
200
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۙ
İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar
201
فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ
Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken
202
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَۜ
Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?
203
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı?
204
اَفَرَاَيْتَ اِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِن۪ينَۙ
Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek
205
ثُمَّ جَٓاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَۙ
Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa
206
مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ
O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır
207
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ
Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur
208
ذِكْرٰى۠ۛ وَمَا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
İhtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir
209
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاط۪ينُ
Ve bunu Şeytanlar indirmedi
210
وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُمْ وَمَا يَسْتَط۪يعُونَۜ
Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez?
211
اِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَۜ
Onlar işitmekten sureti kat'ıyyede azledilmişlerdir
212
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ
Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta'zib edileceklerden olmıyasın
213
وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ
Hem en yakın hısımlarını inzar et
214
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّـبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Ve sana ittiba' eden mü'minlere kanadını indir
215
فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ
Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriyim de!
216
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَز۪يزِ الرَّح۪يمِۙ
Ve o, azîz rahime mütevekkil ol
217
اَلَّذ۪ي يَرٰيكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ
O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni
218
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِد۪ينَ
Ve secdekârlar içinde dolaşmanı
219
اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Çünkü o öyle semi öyle alîmdir
220
هَلْ اُنَبِّئُكُمْ عَلٰى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاط۪ينُۜ
Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler?
221
تَنَزَّلُ عَلٰى كُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ
Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler
222
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَاَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَۜ
Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler
223
وَالشُّعَرَٓاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُ۫نَۜ
Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer
224
اَلَمْ تَرَ اَنَّهُمْ ف۪ي كُلِّ وَادٍ يَه۪يمُونَۙ
Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar
225
وَاَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَۙ
hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler
226
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُواۜ وَسَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ
Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar
227

Sureler

Mealler
Neml Suresi
Sonraki