Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 410
51. Ve andolsun ki bir rüzgâr yolladık da nebatları sararmış gördüler mi ardından hemen nankörlüğe başlarlar.
52. Hiç şüphe yok ki sen, sesini duyuramazsın ölüye ve ardına dönüp giderlerken dâvetini duyuramazsın sağırlara.
53. Ve sen, körleri sapıklıklarından döndürüp doğru yola sevkedemezsin. Sen, ancak delillerimize inananlara duyurursun; gerçekten de onlardır Müslüman olanlar.
54. Öyle bir Allah'tır ki sizi zayıf bir sudan yaratmıştır, sonra bir zayıflık olan çocukluk çağından çıkarıp güç, kuvvet vermiştir size, sonra kuvvetli çağdan gene bir zayıflık çağına ve ihtiyarlık yaşına getirmiştir sizi; yaratır ne dilerse ve odur bilen, gücü yeten.
55. Ve kıyâmetin koptuğu gün suçlular, ancak bir an yatıp eğlendiklerine and içerler; işte böyle asılsız şeylere kapılıyordu onlar.
56. Kendilerine bilgi ve inanç verilenlerse derler ki: Andolsun ki siz, Allah'ın takdîri ne kadarsa, tâ tekrar dirileceğiniz güne dek yatıp eğlendiniz, gerçekten de budur tekrar dirileceğiniz gün ve fakat siz bilmiyorsunuz.
57. Bir gündür o gün ki kendilerine zulmedenlerin özürleri de kabûl edilmeyecek o gün, tövbe edip yaptıklarından vazgeçmeleri de istenmeyecek artık.
58. Ve biz, bu Kur'ân'da, insanlara her çeşit örneği getirdik ve sen, onlara bir delil göstersen: Siz derler, ancak aslı olmayan şeyleri öne sürenlersiniz.
59. İşte, Allah, bilmeyenlerin gönüllerini, bu çeşit mühürler.
60. Dayan, şüphe yok ki Allah'ın vaadi gerçektir ve adamakıllı inanmayanlar, sakın senin gayretini hafifletip gevşetmesin.