Sâffât Suresi - الصَّاۤفَّاتِ


Sâffât Suresi 182 ayettir. Nüzulü Medine'de olup 56. sure olarak inmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de 446 sayfa numarasında yer almaktadır.



Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.
Sureler
Mealler

Tüm Sureler
Önceki
Yâsin Suresi
Sonraki
Sâd Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 And olsun sıralar halinde dizenlere,
2 İtekleyip sürenlere,
3 Ve mesajı okuyanlara...
4 Ki sizin Tanrınız birdir.
5 Göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Rabbidir, doğuların Rabbidir.
6 Biz en aşağıdaki göğü gezegenler ile süsleyip,
7 Her türlü inatçı şeytana karşı bir koruma yaptık.
8 Yüce topluluğu dinleyemezler; her yandan atılırlar.
9 Kovulurlar; sürekli bir azabı hakketmişlerdir.
10 Bir söz kapan olursa, onu, delici bir ışın izler.
11 Sor onlara, 'Yaratılış bakımından onlar mı daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?' Onları yapışkan bir balçıktan yarattık.
12 Sen hayranlık duyarken onlar alay ediyorlar.
13 Kendilerine hatırlatıldığında öğüt almıyorlar.
14 Bir delil gördüklerinde onu alaya alıyorlar.
15 Derler, 'Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir.'
16 'Ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi diriltilecekmişiz?'
17 'Hatta bizden önceki atalarımız da mı?'
18 De ki, 'Evet, hem de horlanarak.'
19 O, bir tek dokunmadır. O zaman (kalkıp) bakınırlar.
20 'Vay halimize!' derler, 'Bu Yargı Günüdür.'
21 Bu, sizin yalanlamış olduğunuz karar günüdür.
22 Zalimleri toplayın. Eşlerini ve,
23 ALLAH'tan başka taptıklarını... Onlara cehennemin yolunu gösterin.
24 Ve durdurun onları; sorguya çekileceklerdir.
25 'Neden bir birinize yardım etmiyorsunuz?'
26 Hayır, o gün tümüyle teslim olmuşlardır.
27 Dönüp birbirlerini sorgularlar.
28 'Siz bize sağ yanımızdan yaklaşıyordunuz,' derler.
29 Derler ki, 'Aslında siz inanmış kimseler değildiniz.'
30 'Bizim sizin üzerinizde her hangi bir gücümüz yoktu. Aksine siz azmış bir topluluktunuz.'
31 'Rabbimizin hakkımızdaki sözü gerçekleşti, artık tadacağız.'
32 'Biz azmıştık. Sizi de azdırdık.'
33 Böylece, o gün onlar azabta ortaktırlar.
34 Biz suçlulara böyle yaparız.
35 Kendilerine 'La ilahe illa ALLAH' denildiğinde büyükleniyorlardı.
36 'Tanrılarımızı deli bir şair için mi terkedeceğiz?' diyorlardı.
37 Doğrusu, o, gerçeği getirmiş ve elçileri doğrulamıştır. Yine O diriltecektir. O her türlü yaratmayı bilendir.
38 Siz elbette acı azabı tadacaksınız.
39 Sadece yapmış olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz.
40 Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları hariç.
41 Onlar bilinen bir rızkı haketmişlerdir.
42 Meyvelerle ağırlanacaklardır.
43 Nimet cennetlerinde.
44 Karşılıklı koltuklar üzerinde.
45 Onlara pınarlardan doldurulmuş kadehler sunulur.
46 Durudur, içenlere zevk ve lezzet verir.
47 Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk vardır.
48 Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel eşler...
49 Kornumuş yumurtalar gibidirler.
50 Birbirlerine dönüp soruşurlar.
51 İçlerinden biri der ki, 'Benim bir arkadaşım vardı.'
52 'Şöyle konuşurdu, 'Sen de doğruluyor musun?' '
53 ' 'Biz toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi dirileceğiz?' '
54 (Yanındakilere,) 'Bakar mısınız?' der.
55 Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur.
56 'ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin,' der.
57 'Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum.'
58 '(Sana göre), biz öldüğümüzde,'
59 'İlk ölüm hariç, cezalandırılmayacaktık hani?'
60 İşte büyük zafer budur.
61 Çalışanlar bunun için çalışmalı.
62 Bu mu daha iyi bir duraktır, yoksa zakkum ağacı mı?
63 Biz onu zalimler için bir test kıldık.
64 O, cehennemin dibinden çıkan bir ağaçtır.
65 Tomurcukları şeytanların başı gibidir.
66 Onlar ondan yiyerek karınlarını doyuracaklar.
67 Bunun üstüne onlar için cehennemi bir kokteyl vardır.
68 Sonra dönüşleri yine cehennemedir.
69 Onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
70 Ve onların izlerini körükörüne izliyorlardı.
71 Kendilerinden önce de niceleri aynı şekilde sapmıştı.
72 İçlerinden uyarıcılar göndermiştik.
73 Uyarılanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.
74 Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.
75 Nuh bize seslenmişti de ne güzel karşılık vermiştik.
76 Onu ve ailesini o büyük felaketten kurtarmıştık.
77 Onun soyunu ise yaşattık.
78 Ve biz onu daha sonrakiler için bıraktık.
79 Tarih boyunca Nuh'a selam.
80 Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.
81 O, bizim inanan kullarımızdandı.
82 Sonra diğerlerini boğduk.
83 İbrahim onun bir kolundan idi.
84 Rabbine tertemiz bir kalp ile gelmişti.
85 Babasına ve halkına, 'Neye tapıyorsunuz?' demişti.
86 'ALLAH'ın dışında, uyduruk tanrılar mı istiyorsunuz?'
87 'Evrenlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?'
88 Yıldızlara bir göz attı.
89 'Bıktım, yoruldum artık,' dedi.
90 Onlar da onu bırakıp gittiler.
91 Sonra, tanrılarına yöneldi ve 'Yemez misiniz?' dedi.
92 'Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?'
93 Ve üzerlerine yürüyüp tüm gücüyle vurdu.
94 Hemen ona doğru koşuştular
95 Dedi ki, 'Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?'.
96 'ALLAH, sizi de ve yaptığınız şeyleri de yaratandır.'
97 Dediler ki, 'Onun için bir yapı kurun ve onu ateşe atın.'
98 Onun için bir plan düşündüler, fakat biz onları altettik.
99 Dedi ki, 'Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterir.'
100 'Rabbim, bana erdemli birini bağışla.'
101 Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk bağışladık.
102 Onunla birlikte çalışma çağına varınca, 'Oğlum,' dedi, 'Rüyamda seni boğazlamam gerektiğini görüyorum. Ne düşünüyorsun?' 'Babacığım,' dedi, 'Sana emredileni uygula. ALLAH dilerse beni sabırlı bulacaksın.'
103 Böylece ikisi de teslim oldu ve onu alnı üzerine yıktı.
104 Kendisine, 'İbrahim!' diye seslendik,
105 'Sen rüyanı uyguladın.' İyileri böyle ödüllendiririz.
106 Gerçekten bu apaçık bir sınavdı.
107 Ve biz ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.
108 Sonrakiler için onun tarihini koruduk.
109 İbrahim'e selam olsun.
110 Biz iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
111 O, bizim inanan kullarımızdandı.
112 Ona İshak'ı müjdeledik, erdemlilerden bir peygamber olarak.
113 Ona da İshak'a da lütufta bulunduk. Kuşkusuz, ikisinin de soyundan hem iyi davrananlar var, hem kendisine zulmedenler.
114 Biz Musa'ya ve Harun'a iyilikte bulunmuştuk.
115 İkisini ve halklarını o büyük felaketten kurtardık.
116 Onlara yardım ettik de üstün geldiler.
117 Ve o ikisine apaçık anlaşılan kitabı verdik.
118 Her ikisini doğru yola ilettik.
119 O ikisinin tarihini sonrakiler için koruduk.
120 Musa'ya ve Harun'a selam (barış) olsun.
121 Biz, iyi davrananları işte böyle ödüllendiririz.
122 O ikisi bizim inanan kullarımızdandı.
123 İlyas elçilerden biriydi.
124 Halkına, 'Erdemli olmayacak mısınız?' dedi.
125 En güzel Yaratanı bırakıp Ba'le mi taparsınız?
126 ALLAH sizin ve geçmişteki atalarınızın Rabbidir.
127 Onu yalanladılar; onlar hesaba çekileceklerdir.
128 Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.
129 Sonrakiler için onun tarihini koruduk.
130 İlyasin'e salam olsun.
131 İyi davrananları biz böyle ödüllendiririz.
132 O bizim inanan kullarımızdandı.
133 Lut da elçilerden biriydi.
134 Onu ve ailesini topluca kurtardık.
135 Ancak geride kalan yaşlı kadın hariç.
136 Sonra diğerlerini yok ettik.
137 Siz yıkıntılarının yanından geçiyorsunuz; sabahleyin,
138 Ve geceleyin. Aklınızı kullanmaz mısınız?
139 Yunus da elçilerden biriydi.
140 Dolu bir gemiye kaçmıştı.
141 Karşı çıktı ve kayanlardan oldu.
142 Balık onu yuttu, bundan o sorumluydu.
143 (Tanrı'yı) anıp düşünmeseydi,
144 Diriliş Gününe kadar onun karnında kalacaktı.
145 Onu çöl gibi bir sahile attık, yorgun ve bitkin...
146 Ve onun için orada geniş yapraklı ağaç yetiştirdik.
147 Biz onu yüzbin veya daha çok kişiye gönderdik.
148 İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.
149 Sor onlara, kızları senin Rabbine, erkekleri kendilerine mi ayırıyorlar?'
150 Yoksa melekleri, onların gözü önünde dişi olarak mı yarattık?
151 Aslında onlar uydurdukları yüzünden diyorlar ki:
152 'ALLAH doğurdu.' Onlar yalancıdırlar.
153 Kızları erkeklere mi tercih etti?
154 Size ne oldu, nasıl karar veriyorsunuz?
155 Öğüt almaz mısınız?
156 Yoksa apaçık bir delile mi sahipsiniz?
157 Doğruysanız kitabınızı getirin.
158 Hatta O'nunla cinler arasında bir akrabalık uydurdular. Halbuki cinler sorguya çekileceklerini bilirler.
159 ALLAH onları yakıştırmalarından çok Yücedir.
160 Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.
161 Siz ve tapmakta olduklarınız,
162 O'na karşı kimseyi saptıramazsınız.
163 Ancak cehennemde yanacaklar hariç.
164 Her birimizin belli bir görevi vardır.
165 Biz, dizenleriz,
166 Biz, anıp yüceltenleriz.
167 Diyorlardı ki,
168 'Yanımızda öncekilerden bir uyarı bulunsaydı,'
169 'Kendimizi ALLAH'a adar, sadece O'na kul olurduk.'
170 Böylece onu inkar ettiler; ileride bilecekler.
171 Elçilikle görevli kullarımız için söz verilmiştir.
172 Onlar elbette zafere ulaşacaklar.
173 Bizim ordumuz kesinlikle üstün gelecektir.
174 Öyleyse bir süre için onlara aldırış etme.
175 Onları seyret; onlar da görecekler.
176 Azabımıza mı meydan okuyorlar?
177 Yurtlarına inince uyarılanların sabahı ne kötü olur!
178 Bir süreye kadar onlara aldırış etme.
179 Onları gözle; onlar da görecekler.
180 Üstünlük ve onurun sahibi olan Rabbin, onların nitelemelerinden çok yücedir.
181 Gönderilmiş elçilere selam olsun.
182 Evrenlerin Rabbi olan ALLAH'a övgüler olsun.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ 1
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراًۙ 2
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراًۙ 3
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ 4
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ 5
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ 6
وَحِفْظاً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ 7
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَأِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ 8
دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ 9
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ 10
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ 11
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ 12
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ 13
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ 14
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ 15
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 16
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ 17
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ 18
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ 19
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ 20
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟ 21
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ 22
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ 23
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ 24
مَا لَـكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ 25
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ 26
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 27
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ 28
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ 29
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْماً طَاغ۪ينَ 30
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ 31
فَاَغْوَيْنَا‌كُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ 32
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ 33
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ 34
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ 35
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ 36
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ 37
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ 38
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ 39
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 40
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ 41
فَوَا‌كِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ 42
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ 43
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ 44
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 45
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ 46
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ 47
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ 48
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ 49
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ 50
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ 51
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ 52
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ 53
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ 54
فَاطَّـلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ 55
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ 56
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ 57
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ 58
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ 59
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 60
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ 61
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلاً اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ 62
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ 63
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ 64
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ 65
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ 66
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْباً مِنْ حَم۪يمٍۚ 67
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ 68
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ 69
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ 70
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ 71
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ 72
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ 73
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟ 74
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ 75
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ 76
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ 77
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ 78
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ 79
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 80
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 81
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ 82
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ 83
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ 84
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ 85
اَئِفْكاً اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ 86
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ 87
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ 88
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ 89
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ 90
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ 91
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ 92
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْباً بِالْيَم۪ينِ 93
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ 94
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ 95
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ 96
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَاناً فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ 97
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ 98
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ 99
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ 100
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ 101
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ 102
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ 103
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ 104
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 105
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُا الْمُب۪ينُ 106
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ 107
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ 108
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ 109
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 110
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 111
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ 112
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟ 113
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ 114
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ 115
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ 116
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ 117
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ 118
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ 119
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ 120
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 121
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 122
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 123
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ 124
اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ 125
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 126
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ 127
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 128
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ 129
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْ‌يَاس۪ينَ 130
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 131
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ 132
وَاِنَّ لُوطاً لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 133
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ 134
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَ 135
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ 136
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ 137
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ 138
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ 139
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ 140
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ 141
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ 142
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ 143
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ 144
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ 145
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ 146
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ 147
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ 148
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ 149
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثاً وَهُمْ شَاهِدُونَ 150
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ 151
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ 152
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ 153
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ 154
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ 155
اَمْ لَـكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ 156
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 157
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَباًۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ 158
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ 159
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 160
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ 161
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ 162
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ 163
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ 164
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ 165
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ 166
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ 167
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 168
لَـكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ 169
فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ 170
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ 171
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ 172
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ 173
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ 174
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ 175
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ 176
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ 177
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ 178
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ 179
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ 180
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ 181
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 182
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ
And olsun sıralar halinde dizenlere,		 1
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراًۙ
İtekleyip sürenlere,		 2
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراًۙ
Ve mesajı okuyanlara...		 3
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ
Ki sizin Tanrınız birdir.		 4
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ
Göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Rabbidir, doğuların Rabbidir.		 5
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ
Biz en aşağıdaki göğü gezegenler ile süsleyip,		 6
وَحِفْظاً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ
Her türlü inatçı şeytana karşı bir koruma yaptık.		 7
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَأِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ
Yüce topluluğu dinleyemezler; her yandan atılırlar.		 8
دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ
Kovulurlar; sürekli bir azabı hakketmişlerdir.		 9
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
Bir söz kapan olursa, onu, delici bir ışın izler.		 10
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ
Sor onlara, 'Yaratılış bakımından onlar mı daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?' Onları yapışkan bir balçıktan yarattık.		 11
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ
Sen hayranlık duyarken onlar alay ediyorlar.		 12
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ
Kendilerine hatırlatıldığında öğüt almıyorlar.		 13
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ
Bir delil gördüklerinde onu alaya alıyorlar.		 14
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ
Derler, 'Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir.'		 15
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
'Ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi diriltilecekmişiz?'		 16
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ
'Hatta bizden önceki atalarımız da mı?'		 17
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ
De ki, 'Evet, hem de horlanarak.'		 18
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ
O, bir tek dokunmadır. O zaman (kalkıp) bakınırlar.		 19
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ
'Vay halimize!' derler, 'Bu Yargı Günüdür.'		 20
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟
Bu, sizin yalanlamış olduğunuz karar günüdür.		 21
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ
Zalimleri toplayın. Eşlerini ve,		 22
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ
ALLAH'tan başka taptıklarını... Onlara cehennemin yolunu gösterin.		 23
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ
Ve durdurun onları; sorguya çekileceklerdir.		 24
مَا لَـكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
'Neden bir birinize yardım etmiyorsunuz?'		 25
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Hayır, o gün tümüyle teslim olmuşlardır.		 26
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Dönüp birbirlerini sorgularlar.		 27
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ
'Siz bize sağ yanımızdan yaklaşıyordunuz,' derler.		 28
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ
Derler ki, 'Aslında siz inanmış kimseler değildiniz.'		 29
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْماً طَاغ۪ينَ
'Bizim sizin üzerinizde her hangi bir gücümüz yoktu. Aksine siz azmış bir topluluktunuz.'		 30
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ
'Rabbimizin hakkımızdaki sözü gerçekleşti, artık tadacağız.'		 31
فَاَغْوَيْنَا‌كُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ
'Biz azmıştık. Sizi de azdırdık.'		 32
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Böylece, o gün onlar azabta ortaktırlar.		 33
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ
Biz suçlulara böyle yaparız.		 34
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ
Kendilerine 'La ilahe illa ALLAH' denildiğinde büyükleniyorlardı.		 35
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ
'Tanrılarımızı deli bir şair için mi terkedeceğiz?' diyorlardı.		 36
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ
Doğrusu, o, gerçeği getirmiş ve elçileri doğrulamıştır. Yine O diriltecektir. O her türlü yaratmayı bilendir.		 37
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ
Siz elbette acı azabı tadacaksınız.		 38
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ
Sadece yapmış olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz.		 39
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları hariç.		 40
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ
Onlar bilinen bir rızkı haketmişlerdir.		 41
فَوَا‌كِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ
Meyvelerle ağırlanacaklardır.		 42
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ
Nimet cennetlerinde.		 43
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ
Karşılıklı koltuklar üzerinde.		 44
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Onlara pınarlardan doldurulmuş kadehler sunulur.		 45
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ
Durudur, içenlere zevk ve lezzet verir.		 46
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ
Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk vardır.		 47
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ
Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel eşler...		 48
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ
Kornumuş yumurtalar gibidirler.		 49
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ
Birbirlerine dönüp soruşurlar.		 50
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ
İçlerinden biri der ki, 'Benim bir arkadaşım vardı.'		 51
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ
'Şöyle konuşurdu, 'Sen de doğruluyor musun?' '		 52
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ
' 'Biz toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi dirileceğiz?' '		 53
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
(Yanındakilere,) 'Bakar mısınız?' der.		 54
فَاطَّـلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ
Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur.		 55
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ
'ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin,' der.		 56
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ
'Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum.'		 57
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ
'(Sana göre), biz öldüğümüzde,'		 58
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ
'İlk ölüm hariç, cezalandırılmayacaktık hani?'		 59
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
İşte büyük zafer budur.		 60
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ
Çalışanlar bunun için çalışmalı.		 61
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلاً اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
Bu mu daha iyi bir duraktır, yoksa zakkum ağacı mı?		 62
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ
Biz onu zalimler için bir test kıldık.		 63
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ
O, cehennemin dibinden çıkan bir ağaçtır.		 64
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ
Tomurcukları şeytanların başı gibidir.		 65
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ
Onlar ondan yiyerek karınlarını doyuracaklar.		 66
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْباً مِنْ حَم۪يمٍۚ
Bunun üstüne onlar için cehennemi bir kokteyl vardır.		 67
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ
Sonra dönüşleri yine cehennemedir.		 68
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ
Onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.		 69
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
Ve onların izlerini körükörüne izliyorlardı.		 70
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Kendilerinden önce de niceleri aynı şekilde sapmıştı.		 71
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ
İçlerinden uyarıcılar göndermiştik.		 72
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ
Uyarılanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.		 73
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟
Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.		 74
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ
Nuh bize seslenmişti de ne güzel karşılık vermiştik.		 75
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ
Onu ve ailesini o büyük felaketten kurtarmıştık.		 76
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ
Onun soyunu ise yaşattık.		 77
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ
Ve biz onu daha sonrakiler için bıraktık.		 78
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ
Tarih boyunca Nuh'a selam.		 79
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.		 80
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
O, bizim inanan kullarımızdandı.		 81
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Sonra diğerlerini boğduk.		 82
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ
İbrahim onun bir kolundan idi.		 83
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ
Rabbine tertemiz bir kalp ile gelmişti.		 84
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ
Babasına ve halkına, 'Neye tapıyorsunuz?' demişti.		 85
اَئِفْكاً اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ
'ALLAH'ın dışında, uyduruk tanrılar mı istiyorsunuz?'		 86
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
'Evrenlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?'		 87
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ
Yıldızlara bir göz attı.		 88
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ
'Bıktım, yoruldum artık,' dedi.		 89
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ
Onlar da onu bırakıp gittiler.		 90
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ
Sonra, tanrılarına yöneldi ve 'Yemez misiniz?' dedi.		 91
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ
'Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?'		 92
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْباً بِالْيَم۪ينِ
Ve üzerlerine yürüyüp tüm gücüyle vurdu.		 93
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Hemen ona doğru koşuştular		 94
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ
Dedi ki, 'Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?'.		 95
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
'ALLAH, sizi de ve yaptığınız şeyleri de yaratandır.'		 96
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَاناً فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ
Dediler ki, 'Onun için bir yapı kurun ve onu ateşe atın.'		 97
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْداً فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ
Onun için bir plan düşündüler, fakat biz onları altettik.		 98
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ
Dedi ki, 'Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterir.'		 99
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ
'Rabbim, bana erdemli birini bağışla.'		 100
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ
Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk bağışladık.		 101
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ
Onunla birlikte çalışma çağına varınca, 'Oğlum,' dedi, 'Rüyamda seni boğazlamam gerektiğini görüyorum. Ne düşünüyorsun?' 'Babacığım,' dedi, 'Sana emredileni uygula. ALLAH dilerse beni sabırlı bulacaksın.'		 102
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ
Böylece ikisi de teslim oldu ve onu alnı üzerine yıktı.		 103
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ
Kendisine, 'İbrahim!' diye seslendik,		 104
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
'Sen rüyanı uyguladın.' İyileri böyle ödüllendiririz.		 105
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُا الْمُب۪ينُ
Gerçekten bu apaçık bir sınavdı.		 106
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ
Ve biz ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.		 107
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Sonrakiler için onun tarihini koruduk.		 108
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ
İbrahim'e selam olsun.		 109
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Biz iyi davrananları böyle ödüllendiririz.		 110
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
O, bizim inanan kullarımızdandı.		 111
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Ona İshak'ı müjdeledik, erdemlilerden bir peygamber olarak.		 112
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟
Ona da İshak'a da lütufta bulunduk. Kuşkusuz, ikisinin de soyundan hem iyi davrananlar var, hem kendisine zulmedenler.		 113
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ
Biz Musa'ya ve Harun'a iyilikte bulunmuştuk.		 114
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ
İkisini ve halklarını o büyük felaketten kurtardık.		 115
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ
Onlara yardım ettik de üstün geldiler.		 116
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ
Ve o ikisine apaçık anlaşılan kitabı verdik.		 117
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ
Her ikisini doğru yola ilettik.		 118
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ
O ikisinin tarihini sonrakiler için koruduk.		 119
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ
Musa'ya ve Harun'a selam (barış) olsun.		 120
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Biz, iyi davrananları işte böyle ödüllendiririz.		 121
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
O ikisi bizim inanan kullarımızdandı.		 122
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
İlyas elçilerden biriydi.		 123
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ
Halkına, 'Erdemli olmayacak mısınız?' dedi.		 124
اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ
En güzel Yaratanı bırakıp Ba'le mi taparsınız?		 125
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
ALLAH sizin ve geçmişteki atalarınızın Rabbidir.		 126
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ
Onu yalanladılar; onlar hesaba çekileceklerdir.		 127
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.		 128
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ
Sonrakiler için onun tarihini koruduk.		 129
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْ‌يَاس۪ينَ
İlyasin'e salam olsun.		 130
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
İyi davrananları biz böyle ödüllendiririz.		 131
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
O bizim inanan kullarımızdandı.		 132
وَاِنَّ لُوطاً لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Lut da elçilerden biriydi.		 133
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَـهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Onu ve ailesini topluca kurtardık.		 134
اِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِر۪ينَ
Ancak geride kalan yaşlı kadın hariç.		 135
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Sonra diğerlerini yok ettik.		 136
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ
Siz yıkıntılarının yanından geçiyorsunuz; sabahleyin,		 137
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟
Ve geceleyin. Aklınızı kullanmaz mısınız?		 138
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Yunus da elçilerden biriydi.		 139
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ
Dolu bir gemiye kaçmıştı.		 140
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ
Karşı çıktı ve kayanlardan oldu.		 141
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ
Balık onu yuttu, bundan o sorumluydu.		 142
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ
(Tanrı'yı) anıp düşünmeseydi,		 143
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Diriliş Gününe kadar onun karnında kalacaktı.		 144
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ
Onu çöl gibi bir sahile attık, yorgun ve bitkin...		 145
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ
Ve onun için orada geniş yapraklı ağaç yetiştirdik.		 146
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ
Biz onu yüzbin veya daha çok kişiye gönderdik.		 147
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ
İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.		 148
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ
Sor onlara, kızları senin Rabbine, erkekleri kendilerine mi ayırıyorlar?'		 149
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثاً وَهُمْ شَاهِدُونَ
Yoksa melekleri, onların gözü önünde dişi olarak mı yarattık?		 150
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ
Aslında onlar uydurdukları yüzünden diyorlar ki:		 151
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
'ALLAH doğurdu.' Onlar yalancıdırlar.		 152
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ
Kızları erkeklere mi tercih etti?		 153
مَا لَـكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Size ne oldu, nasıl karar veriyorsunuz?		 154
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ
Öğüt almaz mısınız?		 155
اَمْ لَـكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ
Yoksa apaçık bir delile mi sahipsiniz?		 156
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Doğruysanız kitabınızı getirin.		 157
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَباًۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ
Hatta O'nunla cinler arasında bir akrabalık uydurdular. Halbuki cinler sorguya çekileceklerini bilirler.		 158
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
ALLAH onları yakıştırmalarından çok Yücedir.		 159
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.		 160
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ
Siz ve tapmakta olduklarınız,		 161
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ
O'na karşı kimseyi saptıramazsınız.		 162
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ
Ancak cehennemde yanacaklar hariç.		 163
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ
Her birimizin belli bir görevi vardır.		 164
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ
Biz, dizenleriz,		 165
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
Biz, anıp yüceltenleriz.		 166
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ
Diyorlardı ki,		 167
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْراً مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
'Yanımızda öncekilerden bir uyarı bulunsaydı,'		 168
لَـكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ
'Kendimizi ALLAH'a adar, sadece O'na kul olurduk.'		 169
فَـكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Böylece onu inkar ettiler; ileride bilecekler.		 170
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ
Elçilikle görevli kullarımız için söz verilmiştir.		 171
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ
Onlar elbette zafere ulaşacaklar.		 172
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
Bizim ordumuz kesinlikle üstün gelecektir.		 173
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ
Öyleyse bir süre için onlara aldırış etme.		 174
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Onları seyret; onlar da görecekler.		 175
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Azabımıza mı meydan okuyorlar?		 176
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ
Yurtlarına inince uyarılanların sabahı ne kötü olur!		 177
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ
Bir süreye kadar onlara aldırış etme.		 178
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Onları gözle; onlar da görecekler.		 179
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ
Üstünlük ve onurun sahibi olan Rabbin, onların nitelemelerinden çok yücedir.		 180
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ
Gönderilmiş elçilere selam olsun.		 181
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Evrenlerin Rabbi olan ALLAH'a övgüler olsun.		 182

Sureler

Mealler
Tüm Sureler
Yâsin Suresi
Önceki
Sâd Suresi
Sonraki