Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 (Müşrikler) hangi (büyük) şeyden birbirlerine soruyorlar?
2 (2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
3 (2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
4 Hayır, (ihtilâfa lüzum yok, iş dedikleri gibi değil). İleride (kıyamet günü, inkârlarının akıbetini) bilecekler.
5 Hayır hayır, ileride bilecekler.
6 Biz, yapmadık mı arzı bir döşek,
7 Dağları da birer kazık?
8 Sizleri de (erkek-dişi) çift çift yarattık.
9 Uykunuzu ise, bir dinlenme yaptık.
10 Geceyi bir örtü yaptık.
11 Gündüzü ise, geçim vakti kıldık.
12 Üstünüze, yedi sağlam gök bina ettik.
13 İçlerinde parıl parıl ışıldayan bir kandil (güneş) astık.
14 Rüzgârların sıkıştırıp yoğunlaştırdığı bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik;
15 Onunla çıkaralım diye, daneler, otlar,
16 Sarmaş dolaş bağlar, bahçeler...
17 Şüphesiz ki, (haklı ile haksızın ayırd edileceği) o fâsıl günü (kıyamet) muayyen bir vakit olmuştur.
18 Sûr’a üfürüleceği o gün, (mezarlardan kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz.
19 Bir de, sema açılmış da kapı kapı olmuştur.
20 Dağlar yürütülmüş de bir serap olmuştur, (yerlerinde yeller esmektedir).
21 Muhakkak ki cehennem, (melekler tarafından kâfirleri) bir gözetleme yeridir.
22 Kâfirler için bir dönüş yeridir.
23 Nice devirler boyunca içinde kalacaklar...
24 Orada ne bir serinlik tadacaklar ne de içilecek bir şey!
25 Bir kaynar su ve irin içecekler.
26 Bir ceza ki, (işledikleri amellere) uygun...
27 Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı,
28 Âyetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı.
29 Biz ise, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da) yazıp tesbit ettik.
30 (O kâfirlere şöyle denilir): Şimdi tadın, artık size azap artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.
31 Şüphesiz takva sahiblerine (her türlü kederden) kurtuluş (cennet) var.
32 Bahçeler var, üzümler var;
33 Aynı yaşta tomurcuk sîneliler,
34 Hem dolgun kadehler var...
35 Orada ne boş bir lâf işitilir, ne de bir yalan...
36 (Bu, takva sahiplerinin işledikleri güzel amellere) bir karşılık ki, Rabbinden, bir ihsandır; yeter mi yeter...
37 O, göklerle yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir; Rahmân’dır: O’na hiç bir sözde (ve itirazda) bulunamazlar.
38 O gün Cebrâil ve melekler saf halinde duracaklar. Rahmân’ın, kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başkaları bir kelime söyliyemiyecekler...
39 İşte bu kıyamet, çaresiz vuku bulacak gündür. Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol edinsin, (iman edip itaatten ayrılmasın).
40 Çünkü biz, size, (ahirette olacak) yakın bir azabı haber verdik. O gün kişi, ellerinin kazanıp öne (ahirete) gönderdiği amellere bakacak ve kâfir şöyle diyecektir: “- Ah ne olurdu, ben bir toprak olaydım!...”
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ 1
عَنِ النَّبَأِ الْعَظ۪يمِۙ 2
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ 3
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ 4
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ 5
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَاداًۙ 6
وَالْجِبَالَ اَوْتَاداًۖ 7
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجاًۙ 8
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ 9
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ 10
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ 11
وَبَنَيْنَا فَوْقَـكُمْ سَبْعاً شِدَاداًۙ 12
وَجَعَلْنَا سِرَاجاً وَهَّاجاًۖ 13
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ 14
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ 15
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ 16
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتاًۙ 17
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ 18
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ 19
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَـكَانَتْ سَرَاباًۜ 20
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ 21
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰباًۙ 22
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَاباًۚ 23
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْداً وَلَا شَرَاباًۙ 24
اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ 25
جَزَٓاءً وِفَاقاً 26
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ 27
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّاباًۜ 28
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَاباً 29
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَاباً۟ 30
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ مَفَازاًۙ 31
حَدَٓائِقَ وَاَعْنَاباًۙ 32
وَكَوَاعِبَ اَتْرَاباًۙ 33
وَكَأْساً دِهَاقاًۜ 34
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ 35
جَزَٓاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَٓاءً حِسَاباًۙ 36
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۙ الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَاباًۙ 37
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفاًّۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَاباً 38
ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ مَاٰباً 39
اِنَّٓا اَنْذَرْنَا‌كُمْ عَذَاباً قَر۪يباًۚ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْـكَافِرُ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ تُرَاباً 40
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ
(Müşrikler) hangi (büyük) şeyden birbirlerine soruyorlar?
1
عَنِ النَّبَأِ الْعَظ۪يمِۙ
(2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
2
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ
(2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
3
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ
Hayır, (ihtilâfa lüzum yok, iş dedikleri gibi değil). İleride (kıyamet günü, inkârlarının akıbetini) bilecekler.
4
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
Hayır hayır, ileride bilecekler.
5
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَاداًۙ
Biz, yapmadık mı arzı bir döşek,
6
وَالْجِبَالَ اَوْتَاداًۖ
Dağları da birer kazık?
7
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجاًۙ
Sizleri de (erkek-dişi) çift çift yarattık.
8
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ
Uykunuzu ise, bir dinlenme yaptık.
9
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ
Geceyi bir örtü yaptık.
10
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ
Gündüzü ise, geçim vakti kıldık.
11
وَبَنَيْنَا فَوْقَـكُمْ سَبْعاً شِدَاداًۙ
Üstünüze, yedi sağlam gök bina ettik.
12
وَجَعَلْنَا سِرَاجاً وَهَّاجاًۖ
İçlerinde parıl parıl ışıldayan bir kandil (güneş) astık.
13
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ
Rüzgârların sıkıştırıp yoğunlaştırdığı bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik;
14
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ
Onunla çıkaralım diye, daneler, otlar,
15
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ
Sarmaş dolaş bağlar, bahçeler...
16
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتاًۙ
Şüphesiz ki, (haklı ile haksızın ayırd edileceği) o fâsıl günü (kıyamet) muayyen bir vakit olmuştur.
17
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ
Sûr’a üfürüleceği o gün, (mezarlardan kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz.
18
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ
Bir de, sema açılmış da kapı kapı olmuştur.
19
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَـكَانَتْ سَرَاباًۜ
Dağlar yürütülmüş de bir serap olmuştur, (yerlerinde yeller esmektedir).
20
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ
Muhakkak ki cehennem, (melekler tarafından kâfirleri) bir gözetleme yeridir.
21
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰباًۙ
Kâfirler için bir dönüş yeridir.
22
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَاباًۚ
Nice devirler boyunca içinde kalacaklar...
23
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْداً وَلَا شَرَاباًۙ
Orada ne bir serinlik tadacaklar ne de içilecek bir şey!
24
اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ
Bir kaynar su ve irin içecekler.
25
جَزَٓاءً وِفَاقاً
Bir ceza ki, (işledikleri amellere) uygun...
26
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ
Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı,
27
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّاباًۜ
Âyetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı.
28
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَاباً
Biz ise, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da) yazıp tesbit ettik.
29
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَاباً۟
(O kâfirlere şöyle denilir): Şimdi tadın, artık size azap artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.
30
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ مَفَازاًۙ
Şüphesiz takva sahiblerine (her türlü kederden) kurtuluş (cennet) var.
31
حَدَٓائِقَ وَاَعْنَاباًۙ
Bahçeler var, üzümler var;
32
وَكَوَاعِبَ اَتْرَاباًۙ
Aynı yaşta tomurcuk sîneliler,
33
وَكَأْساً دِهَاقاًۜ
Hem dolgun kadehler var...
34
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ
Orada ne boş bir lâf işitilir, ne de bir yalan...
35
جَزَٓاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَٓاءً حِسَاباًۙ
(Bu, takva sahiplerinin işledikleri güzel amellere) bir karşılık ki, Rabbinden, bir ihsandır; yeter mi yeter...
36
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۙ الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَاباًۙ
O, göklerle yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir; Rahmân’dır: O’na hiç bir sözde (ve itirazda) bulunamazlar.
37
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفاًّۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَاباً
O gün Cebrâil ve melekler saf halinde duracaklar. Rahmân’ın, kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başkaları bir kelime söyliyemiyecekler...
38
ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ مَاٰباً
İşte bu kıyamet, çaresiz vuku bulacak gündür. Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol edinsin, (iman edip itaatten ayrılmasın).
39
اِنَّٓا اَنْذَرْنَا‌كُمْ عَذَاباً قَر۪يباًۚ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْـكَافِرُ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ تُرَاباً
Çünkü biz, size, (ahirette olacak) yakın bir azabı haber verdik. O gün kişi, ellerinin kazanıp öne (ahirete) gönderdiği amellere bakacak ve kâfir şöyle diyecektir: “- Ah ne olurdu, ben bir toprak olaydım!...”
40

Sureler

Mealler