Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Şahit olsun (muhatabın yüreğine) dalıp (küfrü oradan) şiddetle söküp atan (uyarı ayetleri)!
2 Ve (mü'min gönüllere) müjde dolu bir umudu usulca getirip bırakan (rahmet ayetleri)!
3 Ve (o umutla hayat denizine) açılıp yüzdükçe yüzen (mü'min)ler!
4 Ve (hayır yolunda) birbirleriyle yarışan öncüler!
5 Derken, onların peşinden işlerini yoluna koyan artçılar!
6 (Bunların her biri şahit olsun ki) o gün şiddetli bir sarsıcı herşeyi saracak;
7 daha büyük sarsıntılar birbirini kovalayacak;
8 (ve) kalpler çırpılmış (gibi) titreyecek;
9 onların gözleri yıkılmışlığı, bitmişliği temsil edecek.
10 (Hala) diyorlar ki: "Ne yani, şimdi biz yeniden eski halimize mi döneceğiz?
11 Tamamen çürüyüp bir külçe kemik haline gelsek de mi?"
12 (Ve) ekliyorlar: "O zaman desene bu ikinci bir hüsran olacak!"
13 Sözün özü: o (kalk emri), sert ve kesin bir komuttan ibarettir.
14 İşte o zaman onlar, faltaşı gibi açılmış gözlerle mahşer meydanında beliriverecek.
15 Musa'nın olayından haberin var mı?
16 Hani Rabbi, iki kat kutsal kılınmış bir vadide ona şöyle seslenmişti:
17 "Firavuna git, çünkü o haddini aştı;
18 ve ona de ki: "Arınmaya var mısın?
19 İmdi (cevabın evetse), ben seni Rabbine doğru yönelteceğim ve sen de kendine çekidüzen vereceksin!"
20 Nihayet ona o büyük mucizevi belgeyi gösterdi;
21 fakat o yalanladı ve sert çıktı;
22 sonra hışımla orayı terk etti;
23 derken (adamlarını) topladı ve bağırıp çağırdı;
24 üstelik (bir de) "Ben sizin en büyük rabbinizim!" dedi.
25 Sonunda Allah, onu ahiret ve dünya azabıyla (aleme) ibret olsun diye yakaladı.
26 Şüphesiz bunda Allah'a karşı içten bir saygı duyanlar için sayısız ibret vardır.
27 Yaratılış açısından siz mi daha sağlamsınız, yoksa gök kubbe mi? Göğü O inşa etti;
28 onu (içinde gök cisimleri) yüzecek şekilde O yükseltti ve dengeli bir iç düzene kavuşturdu;
29 onun gecesini adım adım O kararttı, aydınlığını kıvamında O çıkardı.
30 Ve onun ardından yeryüzünü yuvarlatarak bir düzene koydu;
31 orada suyunu ve bitki örtüsünü O çıkarttı;
32 ve dağları sağlamca O yerleştirdi;
33 siz ve hayvanlarınız için geçim aracı olsun diye.
34 O muazzam olay gerçekleştiği zaman;
35 (evet) işte o gün, insan neyin peşinden koştuğunu hatırlayacak;
36 zira gözleri faltaşı gibi açacak olan ateş, görme yeteneğine sahip herkesin gözüne sokulacak.
37 Ne var ki, işin sonunda haddini bilmeyen
38 ve dünya hayatını tercih edenler var ya:
39 işte onların varacağı yer gözleri faltaşı gibi açacak olan ateştir.
40 Ama Rabbinin yüce makamından korkan ve kendini nefsine (kulluktan) alıkoyan kimseler var ya:
41 işte onların varacağı yer de Cennet'dir.
42 (Ey Peygamber!) Sana "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye soruyorlar.
43 Sen nerde onun vaktini bilmek nerde!
44 Onun nihai ilmi Rabbine malum.
45 Sen sadece onun azametinden korkanlara hatırlatıcısın.
46 (Kafirler) bu hakikati bizzat gördükleri gün, onlara sanki (bu dünyada) bir akşam veya bir kuşluktan fazla kalmamışlar gibi gelecek.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ 1
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ 2
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ 3
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ 4
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ 5
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ 6
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ 7
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ 8
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ 9
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ 10
ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ 11
قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ 12
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ 13
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ 14
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ 15
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ 16
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ 17
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ 18
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ 19
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ 20
فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ 21
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ 22
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ 23
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ 24
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ 25
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟ 26
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠ 27
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ 28
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ 29
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ 30
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ 31
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ 32
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ 33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ 34
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ 35
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى 36
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ 37
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ 38
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ 39
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ 40
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ 41
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ 42
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ 43
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ 44
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ 45
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا 46
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ
Şahit olsun (muhatabın yüreğine) dalıp (küfrü oradan) şiddetle söküp atan (uyarı ayetleri)!
1
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ
Ve (mü'min gönüllere) müjde dolu bir umudu usulca getirip bırakan (rahmet ayetleri)!
2
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ
Ve (o umutla hayat denizine) açılıp yüzdükçe yüzen (mü'min)ler!
3
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ
Ve (hayır yolunda) birbirleriyle yarışan öncüler!
4
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ
Derken, onların peşinden işlerini yoluna koyan artçılar!
5
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ
(Bunların her biri şahit olsun ki) o gün şiddetli bir sarsıcı herşeyi saracak;
6
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ
daha büyük sarsıntılar birbirini kovalayacak;
7
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ
(ve) kalpler çırpılmış (gibi) titreyecek;
8
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ
onların gözleri yıkılmışlığı, bitmişliği temsil edecek.
9
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ
(Hala) diyorlar ki: "Ne yani, şimdi biz yeniden eski halimize mi döneceğiz?
10
ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ
Tamamen çürüyüp bir külçe kemik haline gelsek de mi?"
11
قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ
(Ve) ekliyorlar: "O zaman desene bu ikinci bir hüsran olacak!"
12
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ
Sözün özü: o (kalk emri), sert ve kesin bir komuttan ibarettir.
13
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ
İşte o zaman onlar, faltaşı gibi açılmış gözlerle mahşer meydanında beliriverecek.
14
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ
Musa'nın olayından haberin var mı?
15
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ
Hani Rabbi, iki kat kutsal kılınmış bir vadide ona şöyle seslenmişti:
16
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ
"Firavuna git, çünkü o haddini aştı;
17
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ
ve ona de ki: "Arınmaya var mısın?
18
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ
İmdi (cevabın evetse), ben seni Rabbine doğru yönelteceğim ve sen de kendine çekidüzen vereceksin!"
19
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ
Nihayet ona o büyük mucizevi belgeyi gösterdi;
20
فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ
fakat o yalanladı ve sert çıktı;
21
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ
sonra hışımla orayı terk etti;
22
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ
derken (adamlarını) topladı ve bağırıp çağırdı;
23
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ
üstelik (bir de) "Ben sizin en büyük rabbinizim!" dedi.
24
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ
Sonunda Allah, onu ahiret ve dünya azabıyla (aleme) ibret olsun diye yakaladı.
25
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟
Şüphesiz bunda Allah'a karşı içten bir saygı duyanlar için sayısız ibret vardır.
26
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠
Yaratılış açısından siz mi daha sağlamsınız, yoksa gök kubbe mi? Göğü O inşa etti;
27
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ
onu (içinde gök cisimleri) yüzecek şekilde O yükseltti ve dengeli bir iç düzene kavuşturdu;
28
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ
onun gecesini adım adım O kararttı, aydınlığını kıvamında O çıkardı.
29
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ
Ve onun ardından yeryüzünü yuvarlatarak bir düzene koydu;
30
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ
orada suyunu ve bitki örtüsünü O çıkarttı;
31
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ
ve dağları sağlamca O yerleştirdi;
32
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ
siz ve hayvanlarınız için geçim aracı olsun diye.
33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ
O muazzam olay gerçekleştiği zaman;
34
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ
(evet) işte o gün, insan neyin peşinden koştuğunu hatırlayacak;
35
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى
zira gözleri faltaşı gibi açacak olan ateş, görme yeteneğine sahip herkesin gözüne sokulacak.
36
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ
Ne var ki, işin sonunda haddini bilmeyen
37
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ
ve dünya hayatını tercih edenler var ya:
38
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ
işte onların varacağı yer gözleri faltaşı gibi açacak olan ateştir.
39
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ
Ama Rabbinin yüce makamından korkan ve kendini nefsine (kulluktan) alıkoyan kimseler var ya:
40
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ
işte onların varacağı yer de Cennet'dir.
41
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ
(Ey Peygamber!) Sana "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye soruyorlar.
42
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ
Sen nerde onun vaktini bilmek nerde!
43
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ
Onun nihai ilmi Rabbine malum.
44
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ
Sen sadece onun azametinden korkanlara hatırlatıcısın.
45
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا
(Kafirler) bu hakikati bizzat gördükleri gün, onlara sanki (bu dünyada) bir akşam veya bir kuşluktan fazla kalmamışlar gibi gelecek.
46

Sureler

Mealler
Abese Suresi
Sonraki