Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Andolsun o ardı ardına irsâl olunanlara;
2 Şiddetle esip de savuranlara;
3 Diriltip ayağa kaldıranlara;
4 Seçip ayıranlara;
5 Hatırlatıcıyı ilka edenlere (şuurda açığa çıkaran kuvveler. Mele-i Âlâ. Alûn melekler. "İlka" da, "likâ" da aynen "nefh" gibi derûndan zâhire ya da içten dışa doğru "şuurda" oluşan bir hâl, hissediştir. Ahfâ - Hafî {Sıfat tecellisi} - Sır {Esmâ tecellisi} - Ruh {Fuad - Esmâ mânâları yansıtıcısı} - Kalp {Şuur} - Nefs {Bilinç} sıralamasında, Ruh'tan kalbe yansımaları anlatır. "Halife - İnsan" bu mertebelerin tamamıdır ya da bu bütünlüğe "İnsan" adı verilmiştir; denebilir. Bundan yukarısının ise dile gelip anlatılması doğru değildir, denir. Allâhu âlem! A. H. )!
6 Özür (kabahati silmek için) yahut uyarı olmak üzere.
7 Vadolunduğunuz (bâ's) mutlaka gerçekleşecektir!
8 Yıldızlar silindiğinde (ışıkları görünmez olduğunda),
9 Semâ yarıldığında,
10 Dağlar savrulduğunda,
11 Rasûller (-Nebiler değil-) yeni işlevleri için yerlerini aldıklarında.
12 Hangi gün için ertelenmişlerdi?
13 Ayırt edilme süreci için!
14 Fasl (ayırt edilme) süreci nedir bilir misin?
15 O süreçte (ölümle birlikte başlayacak ikinci yaşam sürecini) yalanlayanların vay hâline!
16 Evvelkileri helâk etmedik mi?
17 Sonra, ardı sıra gelenleri de onlara tâbi ederiz (onlar da helâk olurlar).
18 İşte suçluları böyle yaparız!
19 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
20 Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
21 Onu güvenli bir mekânda (rahimde) oluşturduk;
22 Malûm bir kadere kadar!
23 Böylece biz takdir ettik! Ne güzel takdir edenleriz!
24 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
25 Arzı bir toplanma yeri kılmadık mı?
26 Diriler ve ölüler için!
27 Orada yüksek (haşmetli, azametli) sâbit dağlar oluşturduk ve size tatlı bir su içirdik.
28 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
29 Haydi, yalanlamakta olduğunuza gidin!
30 Haydi, üççatallı gölgeye gidin (Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım sizi, anlamında)!
31 Ne (ateşten) gölgelendirir ve ne de (renk renk) alevden kurtarır!
32 Muhakkak ki o saray gibi büyük kıvılcımlar atar!
33 Sanki o (kıvılcımlar) sarı dev halatlar gibidir!
34 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
35 Bu, konuşamayacakları gündür.
36 Onlara izin de verilmez ki mazeret beyan etsinler!
37 O süreci yalanlayanların vay hâline!
38 Bu ayırt etme sürecidir! Sizi ve öncekileri bir araya getirdik.
39 Eğer bir hileniz varsa, hadi bana bir hile yapın!
40 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
41 Muhakkak ki müttekîler (korunmuşlar), gölgelerin ve kaynakların içindedirler.
42 Canlarının çektiklerinden meyvelerle!
43 "Yaptığınız çalışmalardan dolayı afiyetle yeyin ve için!"
44 Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak'tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız!
45 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
46 "Yeyin ve azıcık keyif sürün (dünyada). . . Muhakkak ki siz suçlularsınız!"
47 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
48 Onlara (müşriklere): "Boyun eğin" denildiğinde, rükû etmezler!
49 O süreçte yalanlayanların vay hâline!
50 Artık Ondan (Kurân'ın verdiği bu büyük haberden) sonra hangi söze iman ederler?
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ 1
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ 2
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ 3
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ 4
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراًۙ 5
عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ 6
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ 7
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ 8
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ 9
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ 10
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ 11
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ 12
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ 13
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ 14
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 15
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ 16
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ 17
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ 18
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 19
اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ 20
فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ 21
اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ 22
فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ 23
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 24
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ 25
اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ 26
وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ 27
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 28
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۚ 29
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ 30
لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ 31
اِنَّهَا تَرْم۪ي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ 32
كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌۜ 33
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 34
هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ 35
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ 36
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 37
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّل۪ينَ 38
فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَك۪يدُونِ 39
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ۟ 40
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ 41
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 42
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 43
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ 44
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 45
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَل۪يلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ 46
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 47
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ 48
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ 49
فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ 50
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ
Andolsun o ardı ardına irsâl olunanlara;
1
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ
Şiddetle esip de savuranlara;
2
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ
Diriltip ayağa kaldıranlara;
3
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ
Seçip ayıranlara;
4
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراًۙ
Hatırlatıcıyı ilka edenlere (şuurda açığa çıkaran kuvveler. Mele-i Âlâ. Alûn melekler. "İlka" da, "likâ" da aynen "nefh" gibi derûndan zâhire ya da içten dışa doğru "şuurda" oluşan bir hâl, hissediştir. Ahfâ - Hafî {Sıfat tecellisi} - Sır {Esmâ tecellisi} - Ruh {Fuad - Esmâ mânâları yansıtıcısı} - Kalp {Şuur} - Nefs {Bilinç} sıralamasında, Ruh'tan kalbe yansımaları anlatır. "Halife - İnsan" bu mertebelerin tamamıdır ya da bu bütünlüğe "İnsan" adı verilmiştir; denebilir. Bundan yukarısının ise dile gelip anlatılması doğru değildir, denir. Allâhu âlem! A. H. )!
5
عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ
Özür (kabahati silmek için) yahut uyarı olmak üzere.
6
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ
Vadolunduğunuz (bâ's) mutlaka gerçekleşecektir!
7
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ
Yıldızlar silindiğinde (ışıkları görünmez olduğunda),
8
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ
Semâ yarıldığında,
9
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ
Dağlar savrulduğunda,
10
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ
Rasûller (-Nebiler değil-) yeni işlevleri için yerlerini aldıklarında.
11
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ
Hangi gün için ertelenmişlerdi?
12
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ
Ayırt edilme süreci için!
13
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ
Fasl (ayırt edilme) süreci nedir bilir misin?
14
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte (ölümle birlikte başlayacak ikinci yaşam sürecini) yalanlayanların vay hâline!
15
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ
Evvelkileri helâk etmedik mi?
16
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ
Sonra, ardı sıra gelenleri de onlara tâbi ederiz (onlar da helâk olurlar).
17
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ
İşte suçluları böyle yaparız!
18
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
19
اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ
Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
20
فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ
Onu güvenli bir mekânda (rahimde) oluşturduk;
21
اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ
Malûm bir kadere kadar!
22
فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
Böylece biz takdir ettik! Ne güzel takdir edenleriz!
23
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
24
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ
Arzı bir toplanma yeri kılmadık mı?
25
اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ
Diriler ve ölüler için!
26
وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ
Orada yüksek (haşmetli, azametli) sâbit dağlar oluşturduk ve size tatlı bir su içirdik.
27
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
28
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۚ
Haydi, yalanlamakta olduğunuza gidin!
29
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ
Haydi, üççatallı gölgeye gidin (Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım sizi, anlamında)!
30
لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ
Ne (ateşten) gölgelendirir ve ne de (renk renk) alevden kurtarır!
31
اِنَّهَا تَرْم۪ي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ
Muhakkak ki o saray gibi büyük kıvılcımlar atar!
32
كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌۜ
Sanki o (kıvılcımlar) sarı dev halatlar gibidir!
33
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
34
هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ
Bu, konuşamayacakları gündür.
35
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
Onlara izin de verilmez ki mazeret beyan etsinler!
36
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreci yalanlayanların vay hâline!
37
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّل۪ينَ
Bu ayırt etme sürecidir! Sizi ve öncekileri bir araya getirdik.
38
فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَك۪يدُونِ
Eğer bir hileniz varsa, hadi bana bir hile yapın!
39
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ۟
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
40
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ
Muhakkak ki müttekîler (korunmuşlar), gölgelerin ve kaynakların içindedirler.
41
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
Canlarının çektiklerinden meyvelerle!
42
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
"Yaptığınız çalışmalardan dolayı afiyetle yeyin ve için!"
43
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak'tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız!
44
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
45
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَل۪يلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ
"Yeyin ve azıcık keyif sürün (dünyada). . . Muhakkak ki siz suçlularsınız!"
46
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
47
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
Onlara (müşriklere): "Boyun eğin" denildiğinde, rükû etmezler!
48
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ
O süreçte yalanlayanların vay hâline!
49
فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
Artık Ondan (Kurân'ın verdiği bu büyük haberden) sonra hangi söze iman ederler?
50

Sureler

Mealler