|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ Muminler saadete ermislerdir. |
1 |
|
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ Onlar namazda husu icindedirler. |
2 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ Onlar bos seylerden yuz cevirirler. |
3 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ Onlar zekatlarini verirler. |
4 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ (5-6) Onlar, esleri ve cariyeleri disinda, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Dogrusu bunlar yerilemezler. |
5 |
|
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ (5-6) Onlar, esleri ve cariyeleri disinda, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Dogrusu bunlar yerilemezler. |
6 |
|
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ Bu sinirlari asmak isteyenler, iste bunlar asiri gidenlerdir. |
7 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ Onlar emanetlerini ve sozlerini yerine getirirler. |
8 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ Namazlarina riayet ederler. |
9 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ (10-11) iste onlar, temelli kalacaklari Firdevs cennetine varis olanlardir. |
10 |
|
اَلَّذ۪ينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ (10-11) iste onlar, temelli kalacaklari Firdevs cennetine varis olanlardir. |
11 |
|
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍۚ And olsun ki, insani suzme camurdan yarattik. |
12 |
|
ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۖ Sonra onu nutfe halinde saglam bir yere yerlestirdik. |
13 |
|
ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَاماً فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْماًۗ ثُمَّ اَنْشَأْنَاهُ خَلْقاً اٰخَرَۜ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَۜ Sonra nutfeyi kan pihtisina cevirdik, kan pihtisini bir cignemlik et yaptik, bir cignemlik etten kemikler yarattik, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu baska bir yaratik yaptik: Yaratanlarin en guzeli olan Allah ne uludur! |
14 |
|
ثُمَّ اِنَّكُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ لَمَيِّتُونَۜ Sizler, butun bunlardan sonra olursunuz. |
15 |
|
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ تُبْعَثُونَ suphesiz kiyamet gunu tekrar diriltilirsiniz. |
16 |
|
وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَٓائِقَۗ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِل۪ينَ And olsun ki, ustunuzde yedi tabaka yarattik. Biz, yarattigimizdan habersiz degiliz. |
17 |
|
وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍ فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ Gokten suyu olculu indirdik de, onu yerde durdurduk. suphesiz onu gidermeye de Kadiriz. |
18 |
|
فَاَنْشَأْنَا لَكُمْ بِه۪ جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍۢ لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ۬ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ (19-20) Onunla, icinde, yediginiz bircok meyvalar bulunan hurmalik ve uzum baglari, Turi Sina'da yetisen, yiyenlere, yag ve katik veren zeytin agacini var ettik. |
19 |
|
وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَٓاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْاٰكِل۪ينَ (19-20) Onunla, icinde, yediginiz bircok meyvalar bulunan hurmalik ve uzum baglari, Turi Sina'da yetisen, yiyenlere, yag ve katik veren zeytin agacini var ettik. |
20 |
|
وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِهَا وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ Ehli Hayvanlarda size ders vardir; onlardan cikan sutten size iciririz; onlarda daha bircok menfaatiniz vardir. Onlardan yersiniz. |
21 |
|
وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ۟ Hem onlarin ve hem de gemilerin uzerinde tasinirsiniz. * |
22 |
|
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ And olsun ki Nuh'u milletine gonderdik; onlara: «Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan baska tanriniz yoktur; sakinmaz misiniz?» dedi. |
23 |
|
فَقَالَ الْمَلَؤُا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ مَا هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۙ يُر۪يدُ اَنْ يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَاَنْزَلَ مَلٰٓئِكَةًۚ مَا سَمِعْنَا بِهٰذَا ف۪ٓي اٰبَٓائِنَا الْاَوَّل۪ينَۚ (24-25) Milletinin inkarci ileri gelenleri: «Bu, sizin gibi bir insandan baska birsey degildir. Sizden ustun olmak istiyor. Allah dilemis olsaydi melekler indirirdi. ilk atalarimizdan beri boyle birsey isitmedik. Bu adamda nedense biraz delilik var, bir sureye kadar onu gzetleyin» dediler. |
24 |
|
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ (24-25) Milletinin inkarci ileri gelenleri: «Bu, sizin gibi bir insandan baska birsey degildir. Sizden ustun olmak istiyor. Allah dilemis olsaydi melekler indirirdi. ilk atalarimizdan beri boyle birsey isitmedik. Bu adamda nedense biraz delilik var, bir sureye kadar onu gzetleyin» dediler. |
25 |
|
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي بِمَا كَذَّبُونِ Nuh: «Rabbim! Beni yalanlamalarina karsilik bana yardim et» dedi. |
26 |
|
فَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ اَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ فَاسْلُكْ ف۪يهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْۚ وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ Bunun uzerine ona soyle vahyettik: «Nezaretimiz altinda, sana bildirdigimiz gibi gemiyi yap; buyrugumuz gelip tandirdan sular kaynayinca her cinsten birer cifti ve aleyhine hukum verilmis olanin disinda kalan coluk cocugunu alip gemiye bindir. Haksizlik yapanlar icin Bana bas vurma, cunku onlar suda bogulacaklardir.» |
27 |
|
فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ Ey Nuh! Sen ve beraberindekiler gemiye yerlesince: «Bizi zalim milletten kurtaran Allah'a hamdolsun» de. |
28 |
|
وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلاً مُبَارَكاً وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ «ORabbim! Beni mubarek bir yere indir. Sen indirenlerin en iyisisin» de. |
29 |
|
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ وَاِنْ كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ Dogrusu bunlarda dersler vardir. Biz suphesiz insanlari denemekteyiz. |
30 |
|
ثُمَّ اَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْناً اٰخَر۪ينَۚ Bunlarin ardindan baska nesiller varettik. |
31 |
|
فَاَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ رَسُولاً مِنْهُمْ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ۟ Onlara aralarindan: «Allah"a kulluk edin, O'ndan baska tanriniz yoktur, sakinmaz misiniz?» diyen bir elci gonderdik. * |
32 |
|
وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَٓاءِ الْاٰخِرَةِ وَاَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ مَا هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۙ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ Onun, inkarci ve ahirete kavusmayi yalanlayan milletinin ileri gelenleri ki Biz onlara bu dunya hayatinda nimet vermistik soyle dediler: «Bu, yediginizden yiyen, ictiginizden icen sizin gibi bir insandan baska birsey degildir.» |
33 |
|
وَلَئِنْ اَطَعْتُمْ بَشَراً مِثْلَكُمْ اِنَّكُمْ اِذاً لَخَاسِرُونَ «endiniz gibi bir insana itaat ederseniz husrana ugrayacaginizda hic suphe yoktur.» |
34 |
|
اَيَعِدُكُمْ اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَاباً وَعِظَاماً اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ «ldugunuz, toprak ve kemik yigini oldugunuz zaman tekrar dirilmenizle sizi tehdit mi ediyor? |
35 |
|
هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَۖ «Oysa tehdit edildiginiz sey ne kadar, hem de ne kadar uzak!» |
36 |
|
اِنْ هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوث۪ينَۖ «Hayat ancak bu dunyadakidir. Oluruz ve yasariz; tekrar diriltilmeyiz.» |
37 |
|
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌۨ افْـتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِن۪ينَ «Bu, sadece Allah'a karsi yalan uyduranin biridir. Biz ona inanmayiz.» |
38 |
|
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي بِمَا كَذَّبُونِ O peygamber: «Rabbim! Beni yalanci saymalarina karsilik bana yardim et» dedi. |
39 |
|
قَالَ عَمَّا قَل۪يلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَۚ Allah da: «Az sonra pisman olacaklar» buyurdu. |
40 |
|
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُـثَٓاءًۚ فَبُعْداً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ Gercekten, onlari bir ciglik yakaladi ve onlari supruntu yigini haline getirdik. Haksizlik eden millet, rahmetden irak olsun! |
41 |
|
ثُمَّ اَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُوناً اٰخَر۪ينَۜ Ardlarindan baska nesiller varettik. |
42 |
|
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَۜ Hicbir ummet, kendi suresini ne cabuklastirabilir ve ne de geciktirebilir. |
43 |
|
ثُمَّ اَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَاۜ كُلَّمَا جَٓاءَ اُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَاَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضاً وَجَعَلْنَاهُمْ اَحَاد۪يثَۚ فَبُعْداً لِقَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ Sonra birbiri pesinden peygamberlerimizi gonderdik. Her ummete peygamberi geldikce onu yalanci saydilar. Onlari birbiri pesinden yok edip hepsini birer efsane yaptik. inanmayan millet, rahmetden irak olsun! |
44 |
|
ثُمَّ اَرْسَلْنَا مُوسٰى وَاَخَاهُ هٰرُونَ بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ (45-46) Sonra Musa ve kardesi Harun'u, Firavun ve erkanina mucizelerimiz ve apacik delille gonderdik. Buyukluk tasladilar. Zaten magrur bir topluluktular. |
45 |
|
اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَاسْتَكْـبَرُوا وَكَانُوا قَوْماً عَال۪ينَۚ (45-46) Sonra Musa ve kardesi Harun'u, Firavun ve erkanina mucizelerimiz ve apacik delille gonderdik. Buyukluk tasladilar. Zaten magrur bir topluluktular. |
46 |
|
فَقَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَۚ (47-48) Bu yuzden: «Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mi inanacagiz?» deyip onlari yalanci saydilar. Bu yuzden yok edildiler. |
47 |
|
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَك۪ينَ (47-48) Bu yuzden: «Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mi inanacagiz?» deyip onlari yalanci saydilar. Bu yuzden yok edildiler. |
48 |
|
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ And olsun ki Musa'ya, dogru yola girsinler diye Kitap verdik. |
49 |
|
وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُٓ اٰيَةً وَاٰوَيْنَاهُمَٓا اِلٰى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَع۪ينٍ۟ Meryem oglunu da, annesini de mucize kildik. Her ikisini de, pinari bulunan, oturmaya elverisli yuksek bir yere yerlestirdik. * |
50 |
|
يَٓا اَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحاًۜ اِنّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌۜ Ey Peygamberler! Temiz seylerden yiyin, yararli is isleyin; dogrusu Ben, yaptiginizi bilirim. |
51 |
|
وَاِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ suphesiz bu muslumanlik, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim; oyleyse Benden sakinin. |
52 |
|
فَـتَقَطَّـعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُراًۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ Ama insanlar din konusunda aralarinda boluk boluk oldular. Her boluk kendi tuttugu yoldan memnundur. |
53 |
|
فَذَرْهُمْ ف۪ي غَمْرَتِهِمْ حَتّٰى ح۪ينٍ Onlari bir sureye kadar sapikliklariyla basbasa birak. |
54 |
|
اَيَحْسَبُونَ اَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِه۪ مِنْ مَالٍ وَبَن۪ينَۙ (55-56) Kendilerine mal ve ogullar vermekle, iyiliklerde onlar icin acele ettigimizi mi zannederler? Hayir; farkinda degiller. |
55 |
|
نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ (55-56) Kendilerine mal ve ogullar vermekle, iyiliklerde onlar icin acele ettigimizi mi zannederler? Hayir; farkinda degiller. |
56 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۙ (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine es kosmayanlar, Rablerine donecekleri icin kalbleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri gecerler. |
57 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَۙ (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine es kosmayanlar, Rablerine donecekleri icin kalbleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri gecerler. |
58 |
|
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine es kosmayanlar, Rablerine donecekleri icin kalbleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri gecerler. |
59 |
|
وَالَّذ۪ينَ يُؤْتُونَ مَٓا اٰتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ اَنَّهُمْ اِلٰى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَۙ (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine es kosmayanlar, Rablerine donecekleri icin kalbleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri gecerler. |
60 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ (57-61) Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine es kosmayanlar, Rablerine donecekleri icin kalbleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler, o ugurda ileri gecerler. |
61 |
|
وَلَا نُكَلِّفُ نَفْساً اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ Biz herkese ancak gucunun yetecegi kadar yukleriz. Katimizda gercegi soyleyen bir kitap vardir; onlar haksizliga ugratilmazlar. |
62 |
|
بَلْ قُلُوبُهُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ مِنْ هٰذَا وَلَهُمْ اَعْمَالٌ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ Ama, kafirlerin kalbleri bundan habersizdir. Bundan baska da onlarin yapageldikleri isler de vardir. |
63 |
|
حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَۜ Sonunda simarik varliklarini azabla yakaladigimiz zaman feryat ederler. |
64 |
|
لَا تَجْـَٔرُوا الْيَوْمَ اِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ Onlara soyle deriz: «Bugun feryat etmeyin, dogrusu katimizdan bir yardim gormezsiniz.» |
65 |
|
قَدْ كَانَتْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ تَنْكِصُونَۙ (66-67) «Ayetlerim size okundugunda buyukluk taslayip, gece agziniza geleni soyleyerek ardiniza donuyordunuz.» |
66 |
|
مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ سَامِراً تَهْجُرُونَ (66-67) «Ayetlerim size okundugunda buyukluk taslayip, gece agziniza geleni soyleyerek ardiniza donuyordunuz.» |
67 |
|
اَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ اَمْ جَٓاءَهُمْ مَا لَمْ يَأْتِ اٰبَٓاءَهُمُ الْاَوَّل۪ينَۘ Soyleneni hic dusunmezler mi? Yoksa onlara, once gecmis atalarina gelmeyen bir sey mi geldi? |
68 |
|
اَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَۘ Veya peygamberlerini tanimadilar da; bu yuzden mi onu inkar ediyorlar? |
69 |
|
اَمْ يَقُولُونَ بِه۪ جِنَّةٌۜ بَلْ جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَاَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ Ya da: «Onda delilik var» diyorlar oyle mi? Hayir; onlara gercegi getirmistir, ama cogu ondan hoslanmamaktadir. |
70 |
|
وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ اَهْوَٓاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَنْ ذِكْرِهِمْ مُعْرِضُونَۜ Eger gercek onlarin heveslerine uysaydi, gokler, yer ve onlarda bulananlar bozulup giderdi. Onlara, kendilerine ogut veren bir sey getirdik; onlar ise ogutlerinden yuz cevirirler. |
71 |
|
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ خَرْجاً فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌۗ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ Yoksa sen onlardan bir ucret mi istiyorsun? Rabbinin ecri daha iyidir. O, rizik verenlerin en hayirlisidir. |
72 |
|
وَاِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ (73-74) Aslinda sen onlari dogru yola cagiriyorsun ama, ahirete inanmayanlar bu yoldan sapmaktadirlar. |
73 |
|
وَاِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ (73-74) Aslinda sen onlari dogru yola cagiriyorsun ama, ahirete inanmayanlar bu yoldan sapmaktadirlar. |
74 |
|
وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا ف۪ي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ Biz onlara acisak ve baslarindaki sikintiyi gidersek bile, azginliklari icinde bocalayip kalirlar. |
75 |
|
وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ And olsun ki, Biz onlari azabla yakalamistik, yine de Rablerine boyun egmemis ve yakarmamislardi. |
76 |
|
حَتّٰٓى اِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً ذَا عَذَابٍ شَد۪يدٍ اِذَا هُمْ ف۪يهِ مُبْلِسُونَ۟ Sonunda onlara siddetli bir azap kapisi actigimiz zaman umitsiz kaliverdiler.* |
77 |
|
وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ Oysa, sizin icin kulaklar, gozler ve kalbler vareden O'dur. Pek az sukrediyorsunuz. |
78 |
|
وَهُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Sizi yerde yaratip yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksiniz. |
79 |
|
وَهُوَ الَّذ۪ي يُحْـي۪ وَيُم۪يتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ Dirilten de, olduren de O'dur. Gece ile gunduzun birbiri ardindan gitmesi de O'nun emrine baglidir. Dusunmez misiniz? |
80 |
|
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْاَوَّلُونَ Hayir; yine de oncekilerin dediklerini derler. |
81 |
|
قَالُٓوا ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ (82-83) Oncekiler: «Olup toprak ve bir yigin kemik oldugumuzda mi diriltilecegiz? And olsun ki biz ve daha once de babalarimiz tehdit edilmisti; bu, oncekilerin masallarindan baska birsey degildir» demislerdi. |
82 |
|
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا هٰذَا مِنْ قَبْلُ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ (82-83) Oncekiler: «Olup toprak ve bir yigin kemik oldugumuzda mi diriltilecegiz? And olsun ki biz ve daha once de babalarimiz tehdit edilmisti; bu, oncekilerin masallarindan baska birsey degildir» demislerdi. |
83 |
|
قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ De ki: «Biliyorsaniz soyleyin, yer ve onda bulunanlar kimindir?» |
84 |
|
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ «Allah'indir diyecekler, «Oyleyse ders almaz misiniz?» de. |
85 |
|
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ «edi gogun de Rabbi, yuce arsin da Rabbi kimdir?» de. |
86 |
|
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ «Allah'tir» diyecekler! «Oyleyse O'na karsi gelmekten sakinmaz misiniz?» de. |
87 |
|
قُلْ مَنْ بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُج۪يرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ «iliyorsaniz soyleyin her seyin hukumranligi elinde olan, barindiran fakat himayeye muhtac olmayan kimdir?» |
88 |
|
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ «Allah'tir» diyecekler; «Oyleyse nasil aldaniyorsunuz» de. |
89 |
|
بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ Hayir; Biz onlara gercegi getirdik ama, onlar yalancidirlar. |
90 |
|
مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ اِذاً لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ Allah cocuk edinmemistir; O'nun yaninda hicbir tanri yoktur, olsaydi, her tanri kendi yarattigi ile beraber gider ve birbirinden ustun olmaga calisirlardi. Allah onlarin vasiflandirdiklarindan munezzehtir. |
91 |
|
عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟ O, gorulmeyeni de, goruleni de bilir. Kostuklari ortaklardan yucedir. * |
92 |
|
قُلْ رَبِّ اِمَّا تُرِيَنّ۪ي مَا يُوعَدُونَۙ (93-94) De ki: «Rabbim! Onlarin tehdit olunduklari seyi bana mutlaka gostereceksen, o zaman beni zalim milletin icinde bulundurma Yarabbi. |
93 |
|
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ (93-94) De ki: «Rabbim! Onlarin tehdit olunduklari seyi bana mutlaka gostereceksen, o zaman beni zalim milletin icinde bulundurma Yarabbi. |
94 |
|
وَاِنَّا عَلٰٓى اَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ Biz onlara vadettigimizi sana elbette gosterebiliriz. |
95 |
|
اِدْفَعْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ السَّيِّئَةَۜ نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ Kotulugu en iyi ile sav. Onlarin vasiflandirmalarini Biz daha iyi biliriz. |
96 |
|
وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ Ve de ki: "Ey Rabbim! Tüm kötü dürtülerin kışkırtmalarına karşı Sana sığınıyorum! |
97 |
|
وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ «ORabbim! Yanimda bulunmalarindan da Sana siginirim.» |
98 |
|
حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ Nihayet onlardan her birine ölüm gelib çatınca (tekrar tekrar şöyle) diyecekdir: «Rabbim, beni (dünyâye) geri gönder». |
99 |
|
لَعَلّ۪ٓي اَعْمَلُ صَالِحاً ف۪يمَا تَرَكْتُ كَلَّاۜ اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَٓائِلُهَاۜ وَمِنْ وَرَٓائِهِمْ بَرْزَخٌ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (99-100) Onlardan birine olum gelince: «Rabbim! Beni geri cevir, belki, yapmadan biraktigimi tamamlar, iyi is islerim» der. Hayir; bu soyledigi sadece kendi lafidir. Tekrar diriltilecekleri gune kadar arkalarinda geriye donmeketen onlari alikoyon bir engel vardir. |
100 |
|
فَاِذَا نُفِـخَ فِي الصُّورِ فَلَٓا اَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَٓاءَلُونَ Sura uflendigi zaman, o gun, aralarindaki soy yakinligi fayda vermez ve birbirlerine de birsey soramazlar. |
101 |
|
فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Tartilari agir gelenler, iste onlar kurtulusa ermis olanlardir. |
102 |
|
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ ف۪ي جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ Tartilari hafif gelenler, iste onlar, kendilerine yazik edendir, cehennemde temellidirler. |
103 |
|
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ Ates onlarin yuzlerini yalar, disleri siritip kalir. |
104 |
|
اَلَمْ تَكُنْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ Allah: «Ayetlerim size okunurken onlari yalanliyordunuz degil mi?» der. |
105 |
|
قَالُوا رَبَّـنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَٓالّ۪ينَ soyle derler: «Rabbimiz! Bizi bedbahtligimiz yenmisti; sapik bir millet olmustuk.» |
106 |
|
رَبَّـنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْهَا فَاِنْ عُدْنَا فَاِنَّا ظَالِمُونَ «ORabbimiz! Bizi buradan cikar, tekrar gunaha donersek, dogrusu zulmetmis oluruz.» |
107 |
|
قَالَ اخْسَؤُ۫ا ف۪يهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ (108-11) 1 Allah: «inin oradan! Benimle konusmayin. Kullarimdan bir topluluk: «Rabbimiz! inandik, artik bizi bagisla, bize aci. Sen aciyanlarin en iyisisin» diyordu. Siz ise, onlari alaya aliyordunuz. Bu yaptiklariniz size Beni anmayi unutturuyordu. Onlara hep guluyordunuz. Sabretmelerine karsilik bugun onlari mukafatlandirdim. Dogrusu onlar kurtulanlardir» der. |
108 |
|
اِنَّهُ كَانَ فَر۪يقٌ مِنْ عِبَاد۪ي يَقُولُونَ رَبَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَۚ (108-11) 1 Allah: «inin oradan! Benimle konusmayin. Kullarimdan bir topluluk: «Rabbimiz! inandik, artik bizi bagisla, bize aci. Sen aciyanlarin en iyisisin» diyordu. Siz ise, onlari alaya aliyordunuz. Bu yaptiklariniz size Beni anmayi unutturuyordu. Onlara hep guluyordunuz. Sabretmelerine karsilik bugun onlari mukafatlandirdim. Dogrusu onlar kurtulanlardir» der. |
109 |
|
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِياًّ حَتّٰٓى اَنْسَوْكُمْ ذِكْر۪ي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ (108-11) 1 Allah: «inin oradan! Benimle konusmayin. Kullarimdan bir topluluk: «Rabbimiz! inandik, artik bizi bagisla, bize aci. Sen aciyanlarin en iyisisin» diyordu. Siz ise, onlari alaya aliyordunuz. Bu yaptiklariniz size Beni anmayi unutturuyordu. Onlara hep guluyordunuz. Sabretmelerine karsilik bugun onlari mukafatlandirdim. Dogrusu onlar kurtulanlardir» der. |
110 |
|
اِنّ۪ي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُٓواۙ اَنَّهُمْ هُمُ الْفَٓائِزُونَ (108-11) 1 Allah: «inin oradan! Benimle konusmayin. Kullarimdan bir topluluk: «Rabbimiz! inandik, artik bizi bagisla, bize aci. Sen aciyanlarin en iyisisin» diyordu. Siz ise, onlari alaya aliyordunuz. Bu yaptiklariniz size Beni anmayi unutturuyordu. Onlara hep guluyordunuz. Sabretmelerine karsilik bugun onlari mukafatlandirdim. Dogrusu onlar kurtulanlardir» der. |
111 |
|
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْاَرْضِ عَدَدَ سِن۪ينَ Allah onlara yine: «Yeryuzunde kac yil kaldiniz» der. |
112 |
|
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً اَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَسْـَٔلِ الْعَٓادّ۪ينَ «Bir gun veya daha az bir sure kaldik, sayanlara sor» derler. |
113 |
|
قَالَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (114-11) 5 Allah' «Pek az kaldiniz, keski bilseydiniz! Sizi bosuna yarattigimizi ve Bize dondurulmeyeceginizi mi sandiniz?» der. |
114 |
|
اَفَحَسِبْتُمْ اَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثاً وَاَنَّكُمْ اِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ (114-11) 5 Allah' «Pek az kaldiniz, keski bilseydiniz! Sizi bosuna yarattigimizi ve Bize dondurulmeyeceginizi mi sandiniz?» der. |
115 |
|
فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَر۪يمِ Gercek hukumdar olan Allah yucedir. O'ndan baska tanri yoktur. O, yuce arsin Rabbidir. |
116 |
|
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۙ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِه۪ۙ فَاِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ Allah'la beraber, varligina hicbir delili olmadigi halde baska tanriya tapanin hesabini Rabbi gorecektir. Inkarcilar elbette kurtulamazlar. |
117 |
|
وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَ De ki: «Rabbim! Bagisla, merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayirlisisin."* |
118 |