|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
يَٓا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُۙ Ey örtüsüne bürünen kişi! |
1 |
|
قُمْ فَاَنْذِرْۙ Kalk da insanları uyar! |
2 |
|
وَرَبَّكَ فَـكَبِّرْۙ Rabbinin (Sahibinin) büyüklüğünü anlat! |
3 |
|
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ Elbiselerini temiz tut! |
4 |
|
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْۙ Pis şeylerden uzak dur! |
5 |
|
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُۙ Yaptığını çok görerek başa kakma! |
6 |
|
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْۜ Rabbinin(Sahibinin) rızası için sabırlı ol! |
7 |
|
فَاِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِۙ Sura üfürüldüğü gün... |
8 |
|
فَذٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَس۪يرٌۙ İşte o gün zor gündür. |
9 |
|
عَلَى الْـكَافِر۪ينَ غَيْرُ يَس۪يرٍ Hele kâfirler için; hiç de kolay olmayacak! |
10 |
|
ذَرْن۪ي وَمَنْ خَلَقْتُ وَح۪يداًۙ Tek olarak yarattığım o kişiyi[1*] bana bırak[2*]! |
11 |
|
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالاً مَمْدُوداًۙ Ona ardı arkası kesilmeyen malllar, |
12 |
|
وَبَن۪ينَ شُهُوداًۙ Yanından ayrılmayan oğullar[*] verdim. |
13 |
|
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يداًۙ Her şeyi önüne serdim. |
14 |
|
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۗ Hâlâ da artırmamı bekliyor! |
15 |
|
كَلَّاۜ اِنَّهُ كَانَ لِاٰيَاتِنَا عَن۪يداًۜ Asla! Çünkü o, ayetlerimiz karşısında inatçılık ediyor. |
16 |
|
سَاُرْهِقُهُ صَعُوداًۜ Onu dik yokuşa süreceğim. |
17 |
|
اِنَّهُ فَـكَّرَ وَقَدَّرَۙ O düşündü, ölçtü biçti. |
18 |
|
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ Kahrolasıca, ne biçim ölçtü biçti! |
19 |
|
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ Ah kahrolasıca, ne biçim ölçtü biçti! |
20 |
|
ثُمَّ نَظَرَۙ Şöyle bir bakındı. |
21 |
|
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَۙ Sonra kaşlarını çattı, suratını astı; |
22 |
|
ثُمَّ اَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَۙ Daha sonra geri döndü ve büyüklendi. |
23 |
|
فَقَالَ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُۙ Arkasından şöyle dedi: “Bu olsa olsa etkilenilen bir büyü olur!” |
24 |
|
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ "Bu, olsa olsa bir insan sözü olur!" |
25 |
|
سَاُصْل۪يهِ سَقَرَ Onu Sakar’da kızartacağım. |
26 |
|
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سَقَرُۜ Sakar nedir? Onu nereden bileceksin? (Öyleyse dinle!) |
27 |
|
لَا تُبْق۪ي وَلَا تَذَرُۚ O, ne yaşatır ne yok eder[*]! |
28 |
|
لَـوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِۚ İnsanın derisini kavurur! |
29 |
|
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ Onun üzerinde görevli on dokuz (melek) vardır. |
30 |
|
وَمَا جَعَلْنَٓا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰٓئِكَةًۖ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَـفَرُواۙ لِيَسْتَيْقِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا ا۪يمَاناً وَلَا يَرْتَابَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْـكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَۙ وَلِيَقُولَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْـكَافِرُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَـهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ وَمَا هِيَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ۟ O ateşi yönetme işinde meleklerden başkasına görev vermedik. Sayılarını da sırf kafirler için bir imtihan sebebi[*] yaptık. Böylece kendilerine kitap verilenler kesin kanaate varır; müminlerin güvenleri artar, kendilerine kitap verilenler ile müminler kuşkuya düşmezler. Kalplerinde hastalık olanlarla kafirler de “Allah bu örnekle ne demek istiyor?” derler. Allah, sapıklığı tercih edenin sapıklığını onaylar, doğru yolu tercih edeni de yola getirir. Allah’ın ordularını kendi dışında kimse bilmez. O (Kur’an), tüm insanlık için doğru bilgiden başkası değildir. |
31 |
|
كَلَّا وَالْقَمَرِۙ Hayır; Ay’ı[*], |
32 |
|
وَالَّيْلِ اِذْ اَدْبَرَۙ dönüp gittiğinde geceyi[*], |
33 |
|
وَالصُّبْحِ اِذَٓا اَسْفَرَۙ ağarırken tan yerini[*] iyi düşünün! |
34 |
|
اِنَّهَا لَاِحْدَى الْـكُبَرِۙ İyi anlayın ki Sakar, (Ahiretin) en büyüklerinden biridir; |
35 |
|
نَذ۪يراً لِلْبَشَرِۙ insanoğlu için uyarıdır. |
36 |
|
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَتَقَدَّمَ اَوْ يَتَاَخَّرَۜ İçinizden aşırılık yapmayı veya iyilikten geri kalmayı tercih edenler için uyarıdır. |
37 |
|
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَه۪ينَةٌۙ Herkes kendi yaptığına karşılık rehindir. |
38 |
|
اِلَّٓا اَصْحَابَ الْيَم۪ينِۜۛ Doğrulardan yana olanlar hali başkadır[*]. |
39 |
|
ف۪ي جَنَّاتٍۜۛ يَتَسَٓاءَلُونَۙ Onlar bahçelerde olur, sorup soruştururlar; |
40 |
|
عَنِ الْمُجْرِم۪ينَۙ suçlu olanları... |
41 |
|
مَا سَلَـكَكُمْ ف۪ي سَقَرَ Onlara, “Sizi Sakar’a sürükleyen ne oldu?” diye sorarlar. |
42 |
|
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلّ۪ينَۙ Onlar da, “Biz namaz kılan kişiler değildik.” derler. |
43 |
|
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْك۪ينَۙ “Yoksulları doyurmazdık. |
44 |
|
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَٓائِض۪ينَۙ Dünyaya dalanlarla dalar giderdik. |
45 |
|
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۙ Hesap günü konusunda da yalan söylerdik[*]. |
46 |
|
حَتّٰٓى اَتٰينَا الْيَق۪ينُۜ Sonunda ölüm geldi çattı.” derler. |
47 |
|
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِع۪ينَۜ Artık şefaatçilerinin şefaati onlara bir fayda vermez[*]. |
48 |
|
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِض۪ينَۙ Bunlar nelerine güveniyorlar da akıllarında tutmaları gereken bilgiden (Kur’an’dan)[*] yüz çeviriyorlar? |
49 |
|
كَاَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌۙ Ürkmüş eşekler gibi davranıyorlar, |
50 |
|
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍۜ aslandan ürküp kaçan eşeklere benziyorlar. |
51 |
|
بَلْ يُر۪يدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُؤْتٰى صُحُفاً مُنَشَّرَةًۙ Aslında onlardan her biri, kendine açık seçik sayfalar verilmesini ister. |
52 |
|
كَلَّاۜ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْاٰخِرَةَۜ Hayır (herkese sayfa verilmez)! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar. |
53 |
|
كَلَّٓا اِنَّهُ تَذْكِرَةٌۚ Hayır hayır, o (Kur’an) akılda tutulması gereken bilgidir. |
54 |
|
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۜ Öğrenmeyi tercih eden öğrenir. |
55 |
|
وَمَا يَذْكُرُونَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ هُوَ اَهْلُ التَّقْوٰى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ O bilgiyi aklından çıkarmayanlar, tercihlerinin doğruluğunu Allah’ın onayladıklarıdır[*]. Böylesi, Allah’tan çekinip korunan ve affedilmeyi hak eden kişidir. |
56 |