Sureler
Mealler
Önceki
Hadid Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Allah, kocası hakkında sana müracaat edip seninle tartışan ve halini Allah’a arzeden o hanımın sözlerini işitti (ve müracaatını kabul buyurdu). Allah, aranızda geçen konuşmayı işitiyordu. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, her şeyi hakkıyla görendir.
2 İçinizde hanımlarına zıhar yapanlar (onları boşama kasdıyla kendilerine “Annemin sırtı gibi ol!” diyenler) bilsinler ki, o kadınlar onların anneleri değildir. Onların anneleri, ancak kendilerini doğurmuş olan kadınlardır. Onlar, (zıhar ifade eden o sözü söylemekle) gerçekten (Şeriat’ın) reddettiği çirkin ve gerçek dışı bir söz söylemiş oluyorlar. Bununla birlikte Allah, affı da, bağışlaması da pek bol olandır.
3 Hanımlarına zıhar yaparak onlardan ayrılmaya kalkan ve sonra da söylediklerinden geri dönenlerin, onlarla temasta bulunmadan önce bir köle âzat etmeleri gerekir. Size emredilen budur; (hiçbir kaçamak yolu aramadan onu yerine getirmelisiniz). Allah, işlediğiniz her şeyden hakkıyla haberdardır.
4 Buna imkân bulamayan kimse, hanımlarıyla temasta bulunmadan önce, hiç ara vermeden iki ay oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyenin yapması gereken ise, altmış yoksulu (günde iki öğün üzerinden) doyurmaktır. Böyle yapın ki, (her hükmünün doğru olduğu konusunda) Allah’a ve (size yaptığı her tebliğde sadık olduğu hususunda) Rasûlü’ne tam inanıp itimat etmiş olasınız. Bunlar, Allah’ın koymuş bulunduğu sınırlardır. (Bu sınırları tanımayan, kabul etmeyen) kâfirler için ise pek acı bir azap vardır.
5 (Söz konusu sınırları gözetme hususunda) Allah’a ve Rasûlü’ne karşı çıkanlar, kendilerinden önce aynı şekilde davrananlar nasıl (dünyada) yüzüstü edilmişlerse, aynı şekilde yüzüstü edilirler. Hiç kuşkusuz Biz, apaçık âyetler, (her iki dünyada saadetiniz için apaçık kaideler) indirmekteyiz. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
6 (O azabın geleceği) gün Allah onların hepsini diriltip kabirlerinden çıkaracak ve (dünyada iken) işlediklerini kendilerine bildirip, onları sorguya çekecektir. Kendileri unutmuş da olsalar, Allah, onların yaptıklarını tek tek kaydettirmiştir. Allah, her şey üzerinde hakkıyla şâhittir.
7 Farkında değil misin ki, Allah göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Üç kişi gizli bir görüşme için bir araya gelecek olsa veya fısıldaşsa mutlaka dördüncüleri Allah’tır, beş kişi bir araya gelecek olsa veya fısıldaşsa altıncıları Allah’tır. Bundan daha az veya daha çok sayıda kişi her nerede bir araya gelirse gelsin, ne fısıldaşırsa fısıldaşsın, Allah mutlaka yanlarındadır. Sonra, işledikleri her şeyi Kıyamet Günü onlara tek tek bildirir ve bunlardan dolayı onları sorguya çeker. Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla bilir.
8 Bakmaz mısın kulis yapmaktan ve gizli toplantılar tertip etmekten men edilenlere: men edildikleri şeyi nasıl da tekrar tekrar yapıyor ve (hem de) günah olduğu besbelli fiiller, başkalarına düşmanlık, hakka tecavüz ve Rasûl’e itaatsizlik hususunda kulisler yapıyor, gizli toplantılar düzenliyorlar. Senin yanına vardıklarında da, seni Allah’ın sana öğretmediği ve seni selâmlamadığı bir selâmla selâmlıyor ve kendi kendilerine, alaylı alaylı, “(Madem Muhammed bir peygamberse) Allah şu söylediğimizden dolayı bize bir ceza verse ya!” diyorlar. İçinde yanıp kavrulmak üzere girecekleri Cehennem yeter onlara! Ne fena bir âkıbet, ne kötü bir son durak!
9 Ey iman edenler! (Eğer belli bir maksatla aranızda gizli konuşacak, gizli toplantılar tertip edecek olursanız), günah olduğu besbelli fiiller, başkalarına düşmanlık, hakka tecavüz ve Rasûl’e itaatsizlik hususunda fısıldaşmayın ve gizli toplantılar yapmayın. Ancak iyilik ve takva üzerinde bir araya gelin ve konuşun. Bir gün huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gönülden saygı besleyin ve isyandan kaçının.
10 (Meşrû konularda olmayan) kulis ve toplantılar, mü’minleri üzmek için şeytanın telkin ettiği davranışlardır. Şu da var ki, Allah’ın izni olmadıkça şeytan onlara hiçbir şekilde zarar veremez. Bu bakımdan, Allah’a dayanıp güvensin mü’minler.
11 Ey iman edenler! Toplantılarınızda (birbirinize veya yeni gelen birine) “Yer açıverin!” dendiğinde yer açın ki, Allah da (rahmetinde ve Cennet’te) size bir yer versin. “Artık kalkın, dağılın!” dendiğinde de kalkıp dağılıverin ki, Allah da içinizden hakkıyla iman etmiş olanların makamını bir derece, kendilerine (bilhassa dinî konularda) ilim verilmiş olanların makamlarını ise derecelerle yükseltsin. Allah, yaptığınız her şeyden hakkıyla haberdardır.
12 Ey iman edenler! Rasûl’le başbaşa görüşmek istediğinizde, bu hususî görüşmenizden önce (muhtaçlara) bir sadaka verin. Bu, hakkınızda hem hayırlı, hem de kalbî saffet, samimiyet ve temizlik açısından daha uygun olandır. Ama buna imkân bulamazsanız, elbette Allah, hata ve günahları bağışlamada pek cömerttir, (bilhassa mü’ minlere karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
13 Hususî görüşmeniz öncesinde sadaka vermek size ağır mı geldi? Bunu yapamadığınıza, Allah da (engin rahmetiyle) sizi bağışlayıp, artık bundan muaf tuttuğuna göre, namazı bütün şartlarına riayet ederek, vaktinde ve aksatmadan kılın, zekâtı tam verin, Allah’a ve Rasûlü’ne daima itaat içinde olun. Allah, yaptığınız her şeyden hakkıyla haberdardır.
14 Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinip işlerine vekil kılanları (münafıklar) görmez misin? Onlar ne sizdendir, ne de diğerlerindendir. (Böyleyken, sizden olduklarına dair) bile bile yalan yere emin etmektedirler.
15 Allah, onlar için çetin bir azap hazırlamıştır. Ne de fena şeyler yapıyorlar!
16 Yeminlerini, (yaptıkları kötülükleri ve kötü niyetlerini örtmek için) siper edinip, insanları Allah’ın yolundan uzaklaştırmaktadırlar. Alçaltıcı bir azap vardır onlar için.
17 Allah karşısında onların malları da çocukları da kendilerine asla fayda vermeyecektir. Ateş’in yoldaşlarıdır onlar. Orada sonsuzca kalacaklardır.
18 Allah’ın hepsini diriltip hesaba çekeceği gün, şimdi nasıl (Müslüman olduklarına dair) size yemin ediyorlarsa, o gün de aynı şekilde Allah’a yemin edeceklerdir. Yeminleriyle bir yere varacaklarını, bir şey elde edeceklerini sanmaktadırlar. İyi bilin ki onlar, ancak ve ancak yalancıdırlar.
19 Şeytan onları hükmü altına almış ve onlara Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur. O (pek değersiz yaratıklar) şeytanın takımıdır. Bilin ki, şeytanın takımıdır kaybetmeye mahkûm ve her zaman kayıpta olanlar.
20 Gerçek şu ki, Allah’a ve Rasûlü’ne karşı duranlar, onlardır en zelil ve en alçak derekede olanlarla aynı safı paylaşanlar.
21 Allah, “Her zaman ve her durumda elbette Ben galip gelirim, Ben ve rasûllerim.” diye hükmetmiştir. Hiç şüphesiz Allah, mutlak kuvvet sahibidir, her işte üstün ve mutlak galiptir.
22 Allah’a ve Âhiret Günü’ne iman eden bir topluluğu, Allah’a ve Rasûlü’ne karşı duran hiç kimse ile, isterse o kimseler babaları veya çocukları veya kardeşleri veya sülâleleri olsun, karşılıklı sevgi ve dostluk içinde görmezsin. Allah, o topluluk fertlerinin kalblerine imanı nakşetmiştir ve onları Kendi katından bir ruhla desteklemektedir. Onları, içlerinde sonsuzca kalmak üzere, (ağaçlarının arasından ve köşklerinin) altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar. İşte o (kutlu) insanlar Allah’ın tarafında olanlardır. Bilin ki, Allah’ın tarafında yer alanlar, gerçek kurtuluşa ve mazhariyete ermiş olanlardır.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّت۪ي تُجَادِلُكَ ف۪ي زَوْجِهَا وَتَشْتَك۪ٓي اِلَى اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ 1
اَلَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَٓائِهِمْ مَا هُنَّ اُمَّهَاتِهِمْۜ اِنْ اُمَّهَاتُهُمْ اِلَّا الّٰٓئ۪ وَلَدْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَراً مِنَ الْقَوْلِ وَزُوراًۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ 2
وَالَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَـتَحْر۪يرُ رَقَـبَةٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۜ ذٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِه۪ۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 3
فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۚ فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَاِطْعَامُ سِتّ۪ينَ مِسْك۪يناًۜ ذٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 4
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌۚ 5
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اَحْصٰيهُ اللّٰهُ وَنَسُوهُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ۟ 6
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوٰى ثَلٰثَةٍ اِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ اِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَٓا اَدْنٰى مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْثَرَ اِلَّا هُوَ مَعَهُمْ اَيْنَ مَا كَانُواۚ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 7
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوٰى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِۘ وَاِذَا جَٓاؤُ۫كَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللّٰهُۙ وَيَقُولُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللّٰهُ بِمَا نَقُولُۜ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمَص۪يرُ 8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 9
اِنَّمَا النَّجْوٰى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيْسَ بِضَٓارِّهِمْ شَيْـٔاً اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ 10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللّٰهُ لَكُمْۚ وَاِذَا ق۪يلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۙ وَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ 11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَةًۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لَـكُمْ وَاَطْهَرُۜ فَاِنْ لَمْ تَجِدُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 12
ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟ 13
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ تَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَا مِنْهُمْۙ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْـكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ 14
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداًۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 15
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ 16
لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ 17
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ عَلٰى شَيْءٍۜ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ 18
اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰيهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ 19
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْاَذَلّ۪ينَ 20
كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ 21
لَا تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَٓادُّونَ مَنْ حَٓادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ اَوْ اَبْنَٓاءَهُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَش۪يرَتَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَتَبَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْا۪يمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُۜ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 22
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
قَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّت۪ي تُجَادِلُكَ ف۪ي زَوْجِهَا وَتَشْتَك۪ٓي اِلَى اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ
Allah, kocası hakkında sana müracaat edip seninle tartışan ve halini Allah’a arzeden o hanımın sözlerini işitti (ve müracaatını kabul buyurdu). Allah, aranızda geçen konuşmayı işitiyordu. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, her şeyi hakkıyla görendir.
1
اَلَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَٓائِهِمْ مَا هُنَّ اُمَّهَاتِهِمْۜ اِنْ اُمَّهَاتُهُمْ اِلَّا الّٰٓئ۪ وَلَدْنَهُمْۜ وَاِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَراً مِنَ الْقَوْلِ وَزُوراًۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
İçinizde hanımlarına zıhar yapanlar (onları boşama kasdıyla kendilerine “Annemin sırtı gibi ol!” diyenler) bilsinler ki, o kadınlar onların anneleri değildir. Onların anneleri, ancak kendilerini doğurmuş olan kadınlardır. Onlar, (zıhar ifade eden o sözü söylemekle) gerçekten (Şeriat’ın) reddettiği çirkin ve gerçek dışı bir söz söylemiş oluyorlar. Bununla birlikte Allah, affı da, bağışlaması da pek bol olandır.
2
وَالَّذ۪ينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَـتَحْر۪يرُ رَقَـبَةٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۜ ذٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِه۪ۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Hanımlarına zıhar yaparak onlardan ayrılmaya kalkan ve sonra da söylediklerinden geri dönenlerin, onlarla temasta bulunmadan önce bir köle âzat etmeleri gerekir. Size emredilen budur; (hiçbir kaçamak yolu aramadan onu yerine getirmelisiniz). Allah, işlediğiniz her şeyden hakkıyla haberdardır.
3
فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَتَمَٓاسَّاۚ فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَاِطْعَامُ سِتّ۪ينَ مِسْك۪يناًۜ ذٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Buna imkân bulamayan kimse, hanımlarıyla temasta bulunmadan önce, hiç ara vermeden iki ay oruç tutmalıdır. Buna gücü yetmeyenin yapması gereken ise, altmış yoksulu (günde iki öğün üzerinden) doyurmaktır. Böyle yapın ki, (her hükmünün doğru olduğu konusunda) Allah’a ve (size yaptığı her tebliğde sadık olduğu hususunda) Rasûlü’ne tam inanıp itimat etmiş olasınız. Bunlar, Allah’ın koymuş bulunduğu sınırlardır. (Bu sınırları tanımayan, kabul etmeyen) kâfirler için ise pek acı bir azap vardır.
4
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَقَدْ اَنْزَلْـنَٓا اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ مُه۪ينٌۚ
(Söz konusu sınırları gözetme hususunda) Allah’a ve Rasûlü’ne karşı çıkanlar, kendilerinden önce aynı şekilde davrananlar nasıl (dünyada) yüzüstü edilmişlerse, aynı şekilde yüzüstü edilirler. Hiç kuşkusuz Biz, apaçık âyetler, (her iki dünyada saadetiniz için apaçık kaideler) indirmekteyiz. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
5
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اَحْصٰيهُ اللّٰهُ وَنَسُوهُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ۟
(O azabın geleceği) gün Allah onların hepsini diriltip kabirlerinden çıkaracak ve (dünyada iken) işlediklerini kendilerine bildirip, onları sorguya çekecektir. Kendileri unutmuş da olsalar, Allah, onların yaptıklarını tek tek kaydettirmiştir. Allah, her şey üzerinde hakkıyla şâhittir.
6
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوٰى ثَلٰثَةٍ اِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ اِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَٓا اَدْنٰى مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْثَرَ اِلَّا هُوَ مَعَهُمْ اَيْنَ مَا كَانُواۚ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Farkında değil misin ki, Allah göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Üç kişi gizli bir görüşme için bir araya gelecek olsa veya fısıldaşsa mutlaka dördüncüleri Allah’tır, beş kişi bir araya gelecek olsa veya fısıldaşsa altıncıları Allah’tır. Bundan daha az veya daha çok sayıda kişi her nerede bir araya gelirse gelsin, ne fısıldaşırsa fısıldaşsın, Allah mutlaka yanlarındadır. Sonra, işledikleri her şeyi Kıyamet Günü onlara tek tek bildirir ve bunlardan dolayı onları sorguya çeker. Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla bilir.
7
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوٰى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِۘ وَاِذَا جَٓاؤُ۫كَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللّٰهُۙ وَيَقُولُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللّٰهُ بِمَا نَقُولُۜ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Bakmaz mısın kulis yapmaktan ve gizli toplantılar tertip etmekten men edilenlere: men edildikleri şeyi nasıl da tekrar tekrar yapıyor ve (hem de) günah olduğu besbelli fiiller, başkalarına düşmanlık, hakka tecavüz ve Rasûl’e itaatsizlik hususunda kulisler yapıyor, gizli toplantılar düzenliyorlar. Senin yanına vardıklarında da, seni Allah’ın sana öğretmediği ve seni selâmlamadığı bir selâmla selâmlıyor ve kendi kendilerine, alaylı alaylı, “(Madem Muhammed bir peygamberse) Allah şu söylediğimizden dolayı bize bir ceza verse ya!” diyorlar. İçinde yanıp kavrulmak üzere girecekleri Cehennem yeter onlara! Ne fena bir âkıbet, ne kötü bir son durak!
8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّـذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Ey iman edenler! (Eğer belli bir maksatla aranızda gizli konuşacak, gizli toplantılar tertip edecek olursanız), günah olduğu besbelli fiiller, başkalarına düşmanlık, hakka tecavüz ve Rasûl’e itaatsizlik hususunda fısıldaşmayın ve gizli toplantılar yapmayın. Ancak iyilik ve takva üzerinde bir araya gelin ve konuşun. Bir gün huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gönülden saygı besleyin ve isyandan kaçının.
9
اِنَّمَا النَّجْوٰى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَيْسَ بِضَٓارِّهِمْ شَيْـٔاً اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
(Meşrû konularda olmayan) kulis ve toplantılar, mü’minleri üzmek için şeytanın telkin ettiği davranışlardır. Şu da var ki, Allah’ın izni olmadıkça şeytan onlara hiçbir şekilde zarar veremez. Bu bakımdan, Allah’a dayanıp güvensin mü’minler.
10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللّٰهُ لَكُمْۚ وَاِذَا ق۪يلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۙ وَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ
Ey iman edenler! Toplantılarınızda (birbirinize veya yeni gelen birine) “Yer açıverin!” dendiğinde yer açın ki, Allah da (rahmetinde ve Cennet’te) size bir yer versin. “Artık kalkın, dağılın!” dendiğinde de kalkıp dağılıverin ki, Allah da içinizden hakkıyla iman etmiş olanların makamını bir derece, kendilerine (bilhassa dinî konularda) ilim verilmiş olanların makamlarını ise derecelerle yükseltsin. Allah, yaptığınız her şeyden hakkıyla haberdardır.
11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَةًۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لَـكُمْ وَاَطْهَرُۜ فَاِنْ لَمْ تَجِدُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! Rasûl’le başbaşa görüşmek istediğinizde, bu hususî görüşmenizden önce (muhtaçlara) bir sadaka verin. Bu, hakkınızda hem hayırlı, hem de kalbî saffet, samimiyet ve temizlik açısından daha uygun olandır. Ama buna imkân bulamazsanız, elbette Allah, hata ve günahları bağışlamada pek cömerttir, (bilhassa mü’ minlere karşı) hususî rahmet ve merhameti pek bol olandır.
12
ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟
Hususî görüşmeniz öncesinde sadaka vermek size ağır mı geldi? Bunu yapamadığınıza, Allah da (engin rahmetiyle) sizi bağışlayıp, artık bundan muaf tuttuğuna göre, namazı bütün şartlarına riayet ederek, vaktinde ve aksatmadan kılın, zekâtı tam verin, Allah’a ve Rasûlü’ne daima itaat içinde olun. Allah, yaptığınız her şeyden hakkıyla haberdardır.
13
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ تَوَلَّوْا قَوْماً غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَا مِنْهُمْۙ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْـكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinip işlerine vekil kılanları (münafıklar) görmez misin? Onlar ne sizdendir, ne de diğerlerindendir. (Böyleyken, sizden olduklarına dair) bile bile yalan yere emin etmektedirler.
14
اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ عَذَاباً شَد۪يداًۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Allah, onlar için çetin bir azap hazırlamıştır. Ne de fena şeyler yapıyorlar!
15
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ
Yeminlerini, (yaptıkları kötülükleri ve kötü niyetlerini örtmek için) siper edinip, insanları Allah’ın yolundan uzaklaştırmaktadırlar. Alçaltıcı bir azap vardır onlar için.
16
لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Allah karşısında onların malları da çocukları da kendilerine asla fayda vermeyecektir. Ateş’in yoldaşlarıdır onlar. Orada sonsuzca kalacaklardır.
17
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاً فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ عَلٰى شَيْءٍۜ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ
Allah’ın hepsini diriltip hesaba çekeceği gün, şimdi nasıl (Müslüman olduklarına dair) size yemin ediyorlarsa, o gün de aynı şekilde Allah’a yemin edeceklerdir. Yeminleriyle bir yere varacaklarını, bir şey elde edeceklerini sanmaktadırlar. İyi bilin ki onlar, ancak ve ancak yalancıdırlar.
18
اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰيهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Şeytan onları hükmü altına almış ve onlara Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur. O (pek değersiz yaratıklar) şeytanın takımıdır. Bilin ki, şeytanın takımıdır kaybetmeye mahkûm ve her zaman kayıpta olanlar.
19
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحَٓادُّونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْاَذَلّ۪ينَ
Gerçek şu ki, Allah’a ve Rasûlü’ne karşı duranlar, onlardır en zelil ve en alçak derekede olanlarla aynı safı paylaşanlar.
20
كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ
Allah, “Her zaman ve her durumda elbette Ben galip gelirim, Ben ve rasûllerim.” diye hükmetmiştir. Hiç şüphesiz Allah, mutlak kuvvet sahibidir, her işte üstün ve mutlak galiptir.
21
لَا تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَٓادُّونَ مَنْ حَٓادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ اَوْ اَبْنَٓاءَهُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَش۪يرَتَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ كَتَبَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْا۪يمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُۜ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ حِزْبُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Allah’a ve Âhiret Günü’ne iman eden bir topluluğu, Allah’a ve Rasûlü’ne karşı duran hiç kimse ile, isterse o kimseler babaları veya çocukları veya kardeşleri veya sülâleleri olsun, karşılıklı sevgi ve dostluk içinde görmezsin. Allah, o topluluk fertlerinin kalblerine imanı nakşetmiştir ve onları Kendi katından bir ruhla desteklemektedir. Onları, içlerinde sonsuzca kalmak üzere, (ağaçlarının arasından ve köşklerinin) altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar. İşte o (kutlu) insanlar Allah’ın tarafında olanlardır. Bilin ki, Allah’ın tarafında yer alanlar, gerçek kurtuluşa ve mazhariyete ermiş olanlardır.
22

Sureler

Mealler
Haşr Suresi
Sonraki