|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
الٓمٓ۠ Elif, Lam, Mim. |
1 |
|
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ İşte bu, hikmetli kitabın ayetleri. |
2 |
|
هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ İyiler için yol gösterici ve rahmettir. |
3 |
|
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler ve onlar ahirete yakinen inananlardır. |
4 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ İşte onlar, Rab’lerinin doğru yolu üzerindedirler, dolayısıyla kurtuluşa ereceklerdir. |
5 |
|
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَر۪ي لَهْوَ الْحَد۪يثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُواًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ İnsanlardan öyleleri var ki, bilgisiz oldukları halde sadece Allah yolundan saptırmak için boş sözleri satın alırlar ve onu eğlence edinirler. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır. |
6 |
|
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِراً كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ ف۪ٓي اُذُنَيْهِ وَقْراًۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ Ayetlerimiz ona okunduğu zaman, sanki işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklenerek yüzçevirir. Ona acı bir azap müjdele. |
7 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّع۪يمِۙ İman edenler ve doğruları yapanlara gelince, onlar için de nimet cennetleri vardır. |
8 |
|
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقاًّۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ Orada ebedi kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. O, güçlüdür, hakimdir. |
9 |
|
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ Gördüğünüz gibi, gökleri direksiz yaratmış, yeryüzünde de, sizi sarsar diye köklü dağlar koymuştur. Orada her çeşit canlıyı yaydı. Gökten su indirip, onunla orada her çift güzel bitkiler yetiştirdik. |
10 |
|
هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟ -Bu, Allah’ın yaratmasıdır. Ondan başkasının ne yarattığını bana gösterin! - Hayır! (gösteremezler) Zalimler, açık bir sapıklık içindedirler. |
11 |
|
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ Allah’a şükretsin diye Lokman’a hikmet vermiştik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder; Kim de nankörlük ederse, şüphesiz Allah’ın ihtiyacı yoktur, hamde layıktır. |
12 |
|
وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: -Yavrucuğum, Allah’a şirk koşma, çünkü şirk çok büyük bir zulümdür. |
13 |
|
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ İnsana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu sıkıntıdan sıkıntıya düşerek karnında taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yılı buldu. Şükret bana ve anne ve babana. Bana’dır dönüş! |
14 |
|
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًۘ وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Eğer seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi, bana ortak koşman için zorlarlarsa sakın onlara itaat etme, onlarla dünyada hoşca geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz yine banadır. Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. |
15 |
|
يَا بُنَيَّ اِنَّـهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ (Lokman:) -Yavrucuğum, bir hardal tanesi ağırlığınca bir şey yapsan, büyük bir kayanın içinde veya göklerde veya yerin dibinde bile olsa, Allah onu ortaya çıkarır. Allah’ın lütfu boldur, herşeyden haberdardır. |
16 |
|
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ Yavrucuğum, namazını kıl, iyiliği emret, kötülüğü engelle, başına gelene sabırlı ol. Çünkü bunlar, yapılması gereken işlerdir. |
17 |
|
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ Halktan yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek çalımlı yürüme! Çünkü Allah, övünen ve büyükleneni sevmez. |
18 |
|
وَاقْصِدْ ف۪ي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟ Yürüyüşünde tabii ol.. Sesini kıs, çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır. |
19 |
|
اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ Allah’ın göklerde ve yerdekileri hizmetinize sunduğunu görmüyor musunuz? Size açık ve gizli nimetlerini bolca vermiştir. Ama insanlardan bazı kimseler ilme dayanmadan, yol gösterici ve aydınlatıcı kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp dururlar. |
20 |
|
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ Onlara: -Allah’ın indirdiğine uyun, denilince: -Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Ya şeytan onları çılgın azaba çağırıyor idiyse? |
21 |
|
وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ Kim, iyi bir kimse olarak kendini Allah’a teslim ederse, sağlam bir kulpa yapışmış olur. Her işin sonu Allah’a varır. |
22 |
|
وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ Kim de inkar ederse, onun inkarı seni üzmesin. Onların dönüşü banadır. Ne yaptıklarını onlara haber vereceğim. Şüphesiz Allah, kalblerin özünü bilir. |
23 |
|
نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلاً ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ Onları biraz geçindiririz. Sonra da onları şiddetli bir azaba uğratırız. |
24 |
|
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Eğer onlara: -Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, -Allah, derler. De ki: -Hamd Allah içindir. Fakat çokları bilmez. |
25 |
|
لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan ve hamde layık olandır. |
26 |
|
وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem ve denizler de mürekkep olsa, arkasından bunlara yedi deniz daha eklense, yine de Allah’ın sözleri tükenmezdi. Nitekim Allah, güçlüdür, hakimdir. |
27 |
|
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ Sizin yaratılışınız da, tekrar diriltilmeniz de, ancak tek bir kişininki gibidir. Kuşkusuz Allah, her şeyi işitir ve görür. |
28 |
|
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze, gündüzü de geceye katıyor? Güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunmuştur. Her biri belli bir süreye doğru akıp gider. Allah, ne yaptığınızdan haberdardır. |
29 |
|
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ۟ Bu, Allah’ın hak ve O’ndan başka yalvardıklarının batıl olduğunu gösterir. Ki Allah, yüce O’dur, büyük O’dur. |
30 |
|
اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ Size ayetlerinden göstermek için, Allah’ın nimetiyle gemilerin denizde akıp gittiğini görmüyor musun? İşte bunda tüm sabredenler ve şükredenler için işaretler vardır. |
31 |
|
وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ Onları dağlar gibi dalgalar sardığı zaman, dini tamamen Allah’a tahsis ederek O’na dua ederler. Ama kurtulup, karaya ayak bastıklarında, içlerinden bazısı orta yolu tutar. Ayetlerimizi gaddar ve nankör olanlardan başkası bile bile inkar etmez. |
32 |
|
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْماً لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـٔاًۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ -Ey insanlar, Rabbiniz’den korkun, babanın evladı, evladın da babası için hiç bir şey ödeyemeyeceği o gün de kendinizi koruyun. Allah‘ın vaadi şüphesiz gerçektir. Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın, aldatıcı da sizi Allah ile aldatmasın! |
33 |
|
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَداًۜ وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ Kıyamet anının bilgisi O’nun katındadır. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Allah, her şeyi bilen ve haberdar olandır. |
34 |