Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kâf. Andolsun şanlı, şerefli Kur'ân'a.
2 İçlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar. O Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler: “Bu ne tuhaf şey!” dediler.
3 “Ölüp bir yığın toprak olduktan sonra mı tekrar dirileceğiz? Bu gerçekleşmesi mümkün ve muhtemel olmayan bir dönüştür.”
4 Biz toprağın onların bedenlerinden neyi çürütüp yok ettiğini iyi biliriz. Çünkü katımızda, herşeyi zapteden ve koruyan bir kitap vardır.
5 Hayır, gerçek olan Kur'ân onlara gelince, yalanladılar da şimdi onlar her yönden, darmadağınık ve perişan bir haldedirler.
6 Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl kurduk ve yıldızlarla nasıl süsledik, onda bir delik ve yarık da yoktur.
7 Ve yeryüzünü de genişletip yaydık, üzerine sağlam dağlar yerleştirdik ve o yeryüzünde gözler, gönüller açan güzelim bitkileri, çift çift bitirdik.
8 Bütün bunları meydana getirmemiz Allah'a dönüp O'na sığınan her kulun, gönül gözünü açmak ve ona ibret, öğüt vermek içindir.
9 Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.
10 Salkım salkım meyveleriyle uzun hurma ağaçları bitirdik.
11 Kullara rızık olması için ve o su ile ölü bir memlekete can verdik. İşte insanın ölümden sonra, yeniden kabirden çıkışı da böyle olacaktır.
12 Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi de yalanlamıştı.
13 Âd, Firavun ve Lût'un kavmi de,
14 Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da, helak olmayı hak ettiler.
15 İlk yaratma ile yorulup, aciz mi kaldık ki, yeniden yaratamayalım? Hayır, onlar bu yeni yaratılıştan şüphe içindedirler.
16 Gerçek şu ki, insanı yaratan biziz. Benliğinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz ve biz ona şahdamarından daha yakınız.
17 Çünkü insanın sağında ve solunda oturan, denetleyip tesbit eden ve yazan bir melek vardır.
18 İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.
19 Ölüm baygınlığı gerçek olarak gelip çattı mı, ona işte bu senin kaçıp durduğun şeydir denilir.
20 Sûra üfürüldü mü, işte o bir uyarının gerçek olacağı gündür.
21 O kıyamet günü her can; mahşer yerine, biri alıp gideceği yere götüren, biri de şahit olan iki melek ile beraber gelir.
22 Allah buyuracak: “Gerçekten sen, bu günün geleceğini ummazdın. Artık bugün senden perdeyi kaldırıverdik, o nedenle bugün, gözün oldukça keskindir.”
23 Beraberindeki onu sevketmekle görevli arkadaşı melek: “İşte bu onun amellerini yansıtan defter, yanımda hazırdır” der.
24 “Ey iki görevli melek! Haydi ikiniz atın cehenneme, her inatçı Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden nankörü,
25 hayra engel olan saldırgan şüpheciyi.
26 O ki, Allah ile beraber başka ilahlar edindi, bundan dolayı ikiniz birden onu çetin bir azaba atın.”
27 Arkadaşı olan şeytan dedi ki: “Rabbimiz, ben onu azdırmadım. Fakat onun kendisi sapıklığın kuyusuna dalmıştı.”
28 Ve Allah: “Benim önümde çekişmeyin ey günahkarlar! Çünkü ben sizi, bu hesap gününe karşı uyarmıştım” diyecek.
29 “Benim verdiğim hüküm asla değişmez ve ben kullarıma da asla haksızlık etmem.”
30 O gün cehenneme: “Doldun mu?” diyeceğiz. O da: “Daha fazlası var mı?” diyecek.
31 O gün cennet, yolunu yordamını Allah'ın kitabıyla bulanlara yaklaştırılacak. Zaten o cennet onlar için hiç de uzak değildir.
32 “Gönülden Allah'a yönelip dönen ve İslâm'ın hükümlerini koruyan, siz müslümanlara vaat olunan yerdir bu” denilecek.
33 Görmediği halde Rahman'a karşı, içi titreyerek korku duyan ve içten Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelen içindir.
34 Bu cennete huzur içinde girin, bu ebedi hayatın başladığı gündür.
35 Onlar orada herşeye sahip olacaklar, ama bilsinler ki, katımızdan daha fazlası da var.
36 Bu inkârcılardan önce, nice nesilleri helak etmiştik ki, onlar kuvvetçe bunlardan daha üstün ve çetin idiler, şehirleri imar etmek üzere veya ölümden kaçmak üzere, nice ülkeleri işgal etmişlerdi. Böyle iken sığınacak bir yer mi buldular?
37 İşte sağlam bir kalbi olup da, huzur içinde kulak veren için, bunda gerçekten önemli bir mesaj vardır.
38 Andolsun gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri altı devre ve altı zamanda yarattık ve bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
39 Ey Muhammed! O inkârcı sapıkların dediklerine sabret. Güneş doğmadan ve batmadan önce, Rabbinin sınırsız şanını tüm övgüleriyle yücelt.
40 Gecenin bir bölümünde ve namazların sonunda da, O'nun şanını yücelt.
41 İsrafil'in herkesin duyabileceği bir yakınlıkta, mahşer için yapacağı çağrıya kulak verin.
42 O gün tüm insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bu ölümden sonra diriltilip tekrar yeni bir hayata çıkacakları gündür.
43 Hayat veren ve ölümü gerçekleştiren biziz, dönüşünüz de bizedir.
44 O gün yeryüzü yarılır, onlar da oradan çıkıp, mahşer yerine çarçabuk koşarlar. Bu bize göre pek kolay bir toplayıştır.
45 Biz o inkârcıların ne dediklerini daha iyi biliriz. Senin onları zorla yola getirmeye de gücün yetmez. Ama sen yine de, benim uyarımdan korkanlara, bu Kur'ân vasıtasıyla hatırlatmada bulun.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ 1
بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْـكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ 2
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباًۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ 3
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ 4
بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ 5
اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ 6
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ 7
تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ 8
وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكاً فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ 9
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ 10
رِزْقاً لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ 11
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ 12
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ 13
وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ 14
اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟ 15
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ 16
اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ 17
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ 18
وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ 19
وَنُفِـخَ فِي الصُّورِۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ 20
وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ 21
لَقَدْ كُنْتَ ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَـكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ 22
وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ 23
اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ 24
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُر۪يبٍۙ 25
اَلَّذ۪ي جَعَلَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَاَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّد۪يدِ 26
قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ 27
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ اِلَيْكُمْ بِالْوَع۪يدِ 28
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟ 29
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ 30
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ 31
هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ 32
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ 33
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ 34
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ ف۪يهَا وَلَدَيْنَا مَز۪يدٌ 35
وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشاً فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ 36
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ 37
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ 38
فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ 39
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ 40
وَاسْتَمِــعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ 41
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ 42
اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ 43
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعاًۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ 44
نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ 45
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ
Kâf. Andolsun şanlı, şerefli Kur'ân'a.
1
بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْـكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ
İçlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar. O Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler: “Bu ne tuhaf şey!” dediler.
2
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباًۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ
“Ölüp bir yığın toprak olduktan sonra mı tekrar dirileceğiz? Bu gerçekleşmesi mümkün ve muhtemel olmayan bir dönüştür.”
3
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ
Biz toprağın onların bedenlerinden neyi çürütüp yok ettiğini iyi biliriz. Çünkü katımızda, herşeyi zapteden ve koruyan bir kitap vardır.
4
بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ
Hayır, gerçek olan Kur'ân onlara gelince, yalanladılar da şimdi onlar her yönden, darmadağınık ve perişan bir haldedirler.
5
اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl kurduk ve yıldızlarla nasıl süsledik, onda bir delik ve yarık da yoktur.
6
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ
Ve yeryüzünü de genişletip yaydık, üzerine sağlam dağlar yerleştirdik ve o yeryüzünde gözler, gönüller açan güzelim bitkileri, çift çift bitirdik.
7
تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ
Bütün bunları meydana getirmemiz Allah'a dönüp O'na sığınan her kulun, gönül gözünü açmak ve ona ibret, öğüt vermek içindir.
8
وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكاً فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ
Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneli ekinler bitirdik.
9
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ
Salkım salkım meyveleriyle uzun hurma ağaçları bitirdik.
10
رِزْقاً لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ
Kullara rızık olması için ve o su ile ölü bir memlekete can verdik. İşte insanın ölümden sonra, yeniden kabirden çıkışı da böyle olacaktır.
11
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ
Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi de yalanlamıştı.
12
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ
Âd, Firavun ve Lût'un kavmi de,
13
وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ
Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da, helak olmayı hak ettiler.
14
اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟
İlk yaratma ile yorulup, aciz mi kaldık ki, yeniden yaratamayalım? Hayır, onlar bu yeni yaratılıştan şüphe içindedirler.
15
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ
Gerçek şu ki, insanı yaratan biziz. Benliğinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz ve biz ona şahdamarından daha yakınız.
16
اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ
Çünkü insanın sağında ve solunda oturan, denetleyip tesbit eden ve yazan bir melek vardır.
17
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ
İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.
18
وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ
Ölüm baygınlığı gerçek olarak gelip çattı mı, ona işte bu senin kaçıp durduğun şeydir denilir.
19
وَنُفِـخَ فِي الصُّورِۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ
Sûra üfürüldü mü, işte o bir uyarının gerçek olacağı gündür.
20
وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ
O kıyamet günü her can; mahşer yerine, biri alıp gideceği yere götüren, biri de şahit olan iki melek ile beraber gelir.
21
لَقَدْ كُنْتَ ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَـكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ
Allah buyuracak: “Gerçekten sen, bu günün geleceğini ummazdın. Artık bugün senden perdeyi kaldırıverdik, o nedenle bugün, gözün oldukça keskindir.”
22
وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ
Beraberindeki onu sevketmekle görevli arkadaşı melek: “İşte bu onun amellerini yansıtan defter, yanımda hazırdır” der.
23
اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ
“Ey iki görevli melek! Haydi ikiniz atın cehenneme, her inatçı Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden nankörü,
24
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُر۪يبٍۙ
hayra engel olan saldırgan şüpheciyi.
25
اَلَّذ۪ي جَعَلَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَاَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّد۪يدِ
O ki, Allah ile beraber başka ilahlar edindi, bundan dolayı ikiniz birden onu çetin bir azaba atın.”
26
قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ
Arkadaşı olan şeytan dedi ki: “Rabbimiz, ben onu azdırmadım. Fakat onun kendisi sapıklığın kuyusuna dalmıştı.”
27
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ اِلَيْكُمْ بِالْوَع۪يدِ
Ve Allah: “Benim önümde çekişmeyin ey günahkarlar! Çünkü ben sizi, bu hesap gününe karşı uyarmıştım” diyecek.
28
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟
“Benim verdiğim hüküm asla değişmez ve ben kullarıma da asla haksızlık etmem.”
29
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ
O gün cehenneme: “Doldun mu?” diyeceğiz. O da: “Daha fazlası var mı?” diyecek.
30
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ
O gün cennet, yolunu yordamını Allah'ın kitabıyla bulanlara yaklaştırılacak. Zaten o cennet onlar için hiç de uzak değildir.
31
هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ
“Gönülden Allah'a yönelip dönen ve İslâm'ın hükümlerini koruyan, siz müslümanlara vaat olunan yerdir bu” denilecek.
32
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ
Görmediği halde Rahman'a karşı, içi titreyerek korku duyan ve içten Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelen içindir.
33
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
Bu cennete huzur içinde girin, bu ebedi hayatın başladığı gündür.
34
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ ف۪يهَا وَلَدَيْنَا مَز۪يدٌ
Onlar orada herşeye sahip olacaklar, ama bilsinler ki, katımızdan daha fazlası da var.
35
وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشاً فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ
Bu inkârcılardan önce, nice nesilleri helak etmiştik ki, onlar kuvvetçe bunlardan daha üstün ve çetin idiler, şehirleri imar etmek üzere veya ölümden kaçmak üzere, nice ülkeleri işgal etmişlerdi. Böyle iken sığınacak bir yer mi buldular?
36
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ
İşte sağlam bir kalbi olup da, huzur içinde kulak veren için, bunda gerçekten önemli bir mesaj vardır.
37
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
Andolsun gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri altı devre ve altı zamanda yarattık ve bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
38
فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ
Ey Muhammed! O inkârcı sapıkların dediklerine sabret. Güneş doğmadan ve batmadan önce, Rabbinin sınırsız şanını tüm övgüleriyle yücelt.
39
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ
Gecenin bir bölümünde ve namazların sonunda da, O'nun şanını yücelt.
40
وَاسْتَمِــعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ
İsrafil'in herkesin duyabileceği bir yakınlıkta, mahşer için yapacağı çağrıya kulak verin.
41
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
O gün tüm insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bu ölümden sonra diriltilip tekrar yeni bir hayata çıkacakları gündür.
42
اِنَّا نَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ
Hayat veren ve ölümü gerçekleştiren biziz, dönüşünüz de bizedir.
43
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعاًۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ
O gün yeryüzü yarılır, onlar da oradan çıkıp, mahşer yerine çarçabuk koşarlar. Bu bize göre pek kolay bir toplayıştır.
44
نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ
Biz o inkârcıların ne dediklerini daha iyi biliriz. Senin onları zorla yola getirmeye de gücün yetmez. Ama sen yine de, benim uyarımdan korkanlara, bu Kur'ân vasıtasıyla hatırlatmada bulun.
45

Sureler

Mealler