|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ ح۪ينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْـٔاً مَذْكُوراً Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?! |
1 |
|
اِنَّا خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ اَمْشَاجٍۗ نَبْتَل۪يهِ فَجَعَلْنَاهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً Çünkü Biz insanı bir takım katkılarla karıştırılmış bir nutfeden yarattık; onu evire çevire deneyelim diye de onu işiten ve gören bir varlık yaptık. |
2 |
|
اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِراً وَاِمَّا كَفُوراً Muhakkak Biz ona (doğru) yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör kafir! |
3 |
|
اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ وَاَغْلَالاً وَسَع۪يراً Çünkü Biz, kafirler için zincirler, tomruklar, bir de çılgın ateş hazırladık! |
4 |
|
اِنَّ الْاَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُوراًۚ Haberiniz olsun iyiler, kalkışı kafur öten dolu bir kadehten içeceklerdir. |
5 |
|
عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللّٰهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْج۪يراً Allah'ın kullarının içtiği bir çeşme ki güzel yollar açarak onu akıtırlar da akıtırlar. |
6 |
|
يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْماً كَانَ شَرُّهُ مُسْتَط۪يراً Adaklarını yerine getirirler ve şerri salgın olan günden korkarlar. |
7 |
|
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلٰى حُبِّه۪ مِسْك۪يناً وَيَت۪يماً وَاَس۪يراً Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirir. |
8 |
|
اِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللّٰهِ لَا نُر۪يدُ مِنْكُمْ جَزَٓاءً وَلَا شُكُوراً Size sadece Allah rızası için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık isteriz ne de bir teşekkür! |
9 |
|
اِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْماً عَبُوساً قَمْطَر۪يراً Çünkü biz Rabbimizden korkarız, bir suratsız kara günden! (derler.) |
10 |
|
فَوَقٰيهُمُ اللّٰهُ شَرَّ ذٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقّٰيهُمْ نَضْرَةً وَسُرُوراًۚ Allah da onları o günün şerrinden korur ve kendilerini bir parlaklık ve bir sevince erdirir. |
11 |
|
وَجَزٰيهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَر۪يراًۙ Sabretmelerine karşılık onlara bir cennet ve ipek verir. |
12 |
|
مُتَّكِـ۪ٔينَ ف۪يهَا عَلَى الْاَرَٓائِكِۚ لَا يَرَوْنَ ف۪يهَا شَمْساً وَلَا زَمْهَر۪يراًۚ Orada koltuklar üzerine yaslanmışlardır. Orada ne güneş görürler, ne de şiddetli soğuk; |
13 |
|
وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْل۪يلاً üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış ve devşirimleri (meyveleri) de bol bol önlerine konmuştur. |
14 |
|
وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِاٰنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَاَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَار۪يرَاۙ Gümüş kaplar ve billur küplerle çevrelerinde dolaşılır, |
15 |
|
قَوَار۪يرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْد۪يراً gümüşten billurlar (ki hizmetçiler) onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır. |
16 |
|
وَيُسْقَوْنَ ف۪يهَا كَأْساً كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَب۪يلاًۚ Ve orada katkısı zencefil olan bir kadeh sürülür. |
17 |
|
عَيْناً ف۪يهَا تُسَمّٰى سَلْسَب۪يلاً Selsebil denilen bir çeşme. |
18 |
|
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۚ اِذَا رَاَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤ۬اً مَنْثُوراً Etraflarında daima genç çocuklar dolaşır; görünce onları saçılmış inciler sanırsın. |
19 |
|
وَاِذَا رَاَيْتَ ثَمَّ رَاَيْتَ نَع۪يماً وَمُلْـكاً كَب۪يراً Gördüğün zaman orada bol bir nimet ve büyük bir saltanat görürsün. |
20 |
|
عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَاِسْتَبْرَقٌۘ وَحُلُّٓوا اَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍۚ وَسَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ شَرَاباً طَهُوراً Üstlerinde ince ipekten ve kalın atlastan yemyeşil elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içki sunmaktadır. |
21 |
|
اِنَّ هٰذَا كَانَ لَـكُمْ جَزَٓاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُوراً۟ İşte bu, sizin bir mükafatınızdı, çalışmanız mükafat ile karşılandı. |
22 |
|
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ تَنْز۪يلاًۚ Gerçekten Kur'an'ı Biz sana aşama aşama indirdik. |
23 |
|
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِماً اَوْ كَفُوراًۚ O halde Rabbinin hükmünü vermesi için de sabret. Onlardan bir günahkara veya nanköre itaat etme! |
24 |
|
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَاَص۪يلاًۚ Rabbinin ismini hem (sabah) erken, hem de ikindi üstü an! |
25 |
|
وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً Gecenin bir kısmında O'na secde et ve uzun bir gece O'nu tesbih et! |
26 |
|
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْماً ثَق۪يلاً Çünkü onlar peşini (geçici dünyayı) severler ve önlerindeki ağır bir günü (kıyameti) bırakırlar. |
27 |
|
نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَٓا اَسْرَهُمْۚ وَاِذَا شِئْنَا بَدَّلْـنَٓا اَمْثَالَهُمْ تَبْد۪يلاً Onları Biz yarattık, kundaklarını da Biz bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz. |
28 |
|
اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً İşte bu bir öğüttür, dileyen Rabbine bir yol tutar! |
29 |
|
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۗ Şu da var: Allah dilemedikçe, hiçbirşey dileyemezsiniz; çünkü herşeyi bilen, hikmet sahibi ancak Allah'tır. |
30 |
|
يُدْخِلُ مَنْ يَشَٓاءُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ وَالظَّالِم۪ينَ اَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً O dilediğini rahmeti içine kor; zalimlere ise acı bir azap hazırlamıştır. |
31 |