Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ha, Mim.
2 Apaçık Kitab hakkı için,
3 Biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik; çünkü Biz uyarıcı gönderiyorduk.
4 Bir gece ki, her hikmetli iş onda ayırt edilir.
5 Tarafımızdan (gelen) emir; çünkü Biz peygamber gönderiyorduk,
6 Rabbinden bir rahmet olarak; gerçekten O öyle işiten, öyle bilendir.
7 O, göklerin, yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir, kesin inanıyorsanız.
8 O'ndan başka tanrı yoktur. Hem diriltir, hem de öldürür; hem sizin Rabbiniz, hem de önceki atalarınızın Rabbidir.
9 Fakat onlar şüphe içinde oynuyorlar.
10 O halde o göğün açık bir duman ile geleceği günü gözetle
11 ki insanları saracaktır; bu acı bir azaptır.
12 «Ey Rabbimiz, bizden bu azabı aç; çünkü biz inanıyoruz.» diyecekler.
13 Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir peygamber geldi de,
14 sonra ondan döndüler. «Bu öğretilmiş bir delidir.» dediler.
15 Biz o azabı biraz açacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
16 Ama (kendilerini) o büyük şiddetle sıkıvereceğimiz gün, muhakkak Biz intikam alacağız.
17 Andolsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini fitneye düşürdük; onlara da şöyle söyleyen değerli bir peygamber gelmişti:
18 Allah'ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim.
19 ve Allah'a karşı baş kaldırmayın; çünkü ben size açık bir delil ile geliyorum.
20 ve haberiniz olsun ki ben, sizin beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize sığınmışımdır.
21 Eğer bana iman etmezseniz, bari ben(im çevrem)den çekilin!»
22 Sonra: «Bak bunlar suçlu bir kavimdir!» diyerek Rabbine dua etti.
23 (Rabbi): «Hemen kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip edileceksiniz.
24 Denizi açık bırak, Çünkü onlar ordu halinde gelip boğulacaklar.» buyurdu.
25 (onlar) neler bırakmışlardı; ne bahçeler; ne pınarlar;
26 ne çiftlikler, ne güzel makam
27 ve içinde sefa sürdükleri ne nimet ve refah...
28 Evet öyle (oldu) ve onları hep başka bir topluluğa miras kıldık!
29 Sonuçta ne gök ağladı üzerlerine, ne yer; ne de kendilerine bir mühlet verildi.
30 Andolsun ki, İsrail oğullarını o horlayıcı azaptan kurtarmıştık
31 Firavun'dan, çünkü o haddi aşanlardan bir üstündü.
32 Andolsun ki Biz onları bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiştik.
33 Ve onlara mucizelerden içinde apaçık bir imtihan bulunan nimetler vermiştik.
34 Fakat şu (beriki) kafirler diyorlar ki:
35 «ilk ölümümüzden başka birşey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz.
36 Haydi getirin babalarımızı, doğru (söyleyen kimseler) iseniz.»
37 Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan öncekiler mi? Onların hepsini helak ettik, çünkü suçlu idiler.
38 Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri oyunculukla yaratmadık.
39 ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.
40 Haberiniz olsun ki, o ayırım günü hepinizin belirlenmiş vaktidir.
41 O gün yarın yara, dostun dosta hiçbir faydası olmaz ve bir taraftan yardım da görmezler.
42 Ancak Allah'ın rahmetiyle yarlığadığı (merhamet ettiği) başka. Çünkü O, öyle güçlü, öyle merhametlidir.
43 şüphesiz zakkum ağacı,
44 Çok vebal yüklenenin yemeğidir.
45 Pota gibi karınlarında kaynar,
46 Kaynar suyun kaynaması gibi.
47 Onu tutun da yaka paça, doğru cehennemin ortasına sürükleyin.
48 Sonra da başına kaynar su azabından dökün.
49 Tat bakalım (azabı)! Çünkü sen çok güçlü ve şerefli idin, deyin.
50 İşte o sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur.
51 Kötülükten sakınanlar (müttakiler) elbette emin bir makamdadırlar;
52 cennetlerde, pınar başlarında,
53 ince ve kalın ipekten elbiseler giyerek karşı karşıya (otururlar).
54 Evet böyle (olacak); hem onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
55 Orada güvenler içinde her çeşit yemişi isteyip getirtirler.
56 ilk ölümden başka ölüm tatmazlar, (Allah) onları o cehennem azabından korumuştur.
57 (Bunların) hepsi Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir), işte budur ancak büyük kurtuluş.
58 Biz onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, gerek ki iyi düşünsünler.
59 O halde gözet, çünkü onlar da gözetiyorlar.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ 2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ 3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ 4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ 5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ 6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ 10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ 11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ 12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ 13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ 14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ 15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ 16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ 17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ 19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ 20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ 21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ 22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ 23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ 24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ 27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ 28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ 29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ 30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ 31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ 33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ 34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ 35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ 37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ 41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ 43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ 44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ 45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ 46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ 47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ 48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ 49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ 50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ 51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ 53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ 54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ 55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ 56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ 59
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Ha, Mim.
1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Apaçık Kitab hakkı için,
2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
Biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik; çünkü Biz uyarıcı gönderiyorduk.
3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ
Bir gece ki, her hikmetli iş onda ayırt edilir.
4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ
Tarafımızdan (gelen) emir; çünkü Biz peygamber gönderiyorduk,
5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ
Rabbinden bir rahmet olarak; gerçekten O öyle işiten, öyle bilendir.
6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
O, göklerin, yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir, kesin inanıyorsanız.
7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
O'ndan başka tanrı yoktur. Hem diriltir, hem de öldürür; hem sizin Rabbiniz, hem de önceki atalarınızın Rabbidir.
8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Fakat onlar şüphe içinde oynuyorlar.
9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
O halde o göğün açık bir duman ile geleceği günü gözetle
10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
ki insanları saracaktır; bu acı bir azaptır.
11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
«Ey Rabbimiz, bizden bu azabı aç; çünkü biz inanıyoruz.» diyecekler.
12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir peygamber geldi de,
13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
sonra ondan döndüler. «Bu öğretilmiş bir delidir.» dediler.
14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ
Biz o azabı biraz açacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz.
15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Ama (kendilerini) o büyük şiddetle sıkıvereceğimiz gün, muhakkak Biz intikam alacağız.
16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ
Andolsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini fitneye düşürdük; onlara da şöyle söyleyen değerli bir peygamber gelmişti:
17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
Allah'ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim.
18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ
ve Allah'a karşı baş kaldırmayın; çünkü ben size açık bir delil ile geliyorum.
19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ
ve haberiniz olsun ki ben, sizin beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize sığınmışımdır.
20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ
Eğer bana iman etmezseniz, bari ben(im çevrem)den çekilin!»
21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Sonra: «Bak bunlar suçlu bir kavimdir!» diyerek Rabbine dua etti.
22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
(Rabbi): «Hemen kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip edileceksiniz.
23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
Denizi açık bırak, Çünkü onlar ordu halinde gelip boğulacaklar.» buyurdu.
24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
(onlar) neler bırakmışlardı; ne bahçeler; ne pınarlar;
25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
ne çiftlikler, ne güzel makam
26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ
ve içinde sefa sürdükleri ne nimet ve refah...
27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ
Evet öyle (oldu) ve onları hep başka bir topluluğa miras kıldık!
28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Sonuçta ne gök ağladı üzerlerine, ne yer; ne de kendilerine bir mühlet verildi.
29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ
Andolsun ki, İsrail oğullarını o horlayıcı azaptan kurtarmıştık
30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
Firavun'dan, çünkü o haddi aşanlardan bir üstündü.
31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
Andolsun ki Biz onları bilerek bütün milletler üzerine seçip tercih etmiştik.
32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ
Ve onlara mucizelerden içinde apaçık bir imtihan bulunan nimetler vermiştik.
33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ
Fakat şu (beriki) kafirler diyorlar ki:
34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
«ilk ölümümüzden başka birşey yoktur. Biz yeniden diriltilecek değiliz.
35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Haydi getirin babalarımızı, doğru (söyleyen kimseler) iseniz.»
36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ
Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan öncekiler mi? Onların hepsini helak ettik, çünkü suçlu idiler.
37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri oyunculukla yaratmadık.
38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.
39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Haberiniz olsun ki, o ayırım günü hepinizin belirlenmiş vaktidir.
40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ
O gün yarın yara, dostun dosta hiçbir faydası olmaz ve bir taraftan yardım da görmezler.
41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ancak Allah'ın rahmetiyle yarlığadığı (merhamet ettiği) başka. Çünkü O, öyle güçlü, öyle merhametlidir.
42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
şüphesiz zakkum ağacı,
43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ
Çok vebal yüklenenin yemeğidir.
44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ
Pota gibi karınlarında kaynar,
45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ
Kaynar suyun kaynaması gibi.
46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ
Onu tutun da yaka paça, doğru cehennemin ortasına sürükleyin.
47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ
Sonra da başına kaynar su azabından dökün.
48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
Tat bakalım (azabı)! Çünkü sen çok güçlü ve şerefli idin, deyin.
49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ
İşte o sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur.
50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ
Kötülükten sakınanlar (müttakiler) elbette emin bir makamdadırlar;
51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
cennetlerde, pınar başlarında,
52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ
ince ve kalın ipekten elbiseler giyerek karşı karşıya (otururlar).
53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ
Evet böyle (olacak); hem onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ
Orada güvenler içinde her çeşit yemişi isteyip getirtirler.
55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ
ilk ölümden başka ölüm tatmazlar, (Allah) onları o cehennem azabından korumuştur.
56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
(Bunların) hepsi Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir), işte budur ancak büyük kurtuluş.
57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Biz onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, gerek ki iyi düşünsünler.
58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ
O halde gözet, çünkü onlar da gözetiyorlar.
59

Sureler

Mealler