Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 HH. M.
2 Apaçık olan bu kitaba andolsun.
3 Biz uyarmak için onu kutlu bir gecede indirdik.
4 Onda tüm bilgelik işleri belirlenir.
5 Katımızdan bir buyruktur; biz elçiler göndeririz.
6 Rabbinden bir rahmet olarak. O İşitendir, Bilendir.
7 Göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Kesin bir inanca sahipseniz...
8 O'ndan başka tanrı yoktur. Yaşatır ve öldürür. Sizin de, önceki atalarınızın da Rabbidir.
9 Doğrusu, onlar bir kuşku içinde oynamaktadırlar.
10 Göğün apaçık bir dumanı getireceği günü gözetle.
11 İnsanları çepeçevre saracaktır; bu acı bir azaptır.
12 'Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır; biz inanıyoruz.'
13 Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
14 Sonra ondan yüz çevirdiler ve, 'Öğrenim görmüş bir deli!' dediler.
15 Biz azabı birazcık kaldıracağız; ama siz yine döneceksiniz.
16 Asıl o büyük yakalama ile yakaladığımızda öc alırız.
17 Onlardan önce Firavun'un halkını sınamıştık; onlara şerefli bir elçi gitmişti:
18 'Ey ALLAH'ın kulları, bana kulak verin. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.'
19 'ALLAH'a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delille gelmiş bulunuyorum.'
20 'Sizin beni taşlamanızdan, benim Rabbime ve sizin Rabbinize sığınıyorum.'
21 'Bana inanmıyorsanız, bari beni yalnız bırakın.'
22 Ve, 'Bunlar suçlu bir topluluk,'diye Rabbine yalvardı.
23 'Kullarımla geceleyin yola çık. Siz izleniyorsunuz.'
24 'Denizi yarılmış olarak terket. Onlar boğulmaya mahkum bir ordudur.'
25 Onlar geride neler bırakmışlardı: Bahçeler, pınarlar,
26 Ekinler ve yüksek makamlar,
27 Ve içinde sefa sürdükleri nice nimetler...
28 Böylece hepsini başka bir topluluğa miras bıraktık.
29 Ne gök ve ne de yer onlara ağladı; ertelenmediler de.
30 İsrailoğullarını alçaltıcı zulümden kurtarmıştık;
31 Firavun'dan. O, azgın bir diktatör idi.
32 Tüm halkın arasından özellikle onları seçtik.
33 Ve onlara, açık bir sınav olarak mucizeler verdik.
34 Şunlar da diyorlar ki:
35 'Sadece bir kez ölürüz; dirilecek değiliz.'
36 'Doğru sözlüler iseniz, atalarımızı geri getirin.'
37 Onlar mı, yoksa Tubba' halkı ve onlardan öncekiler mi daha iyidir? Suçlu oldukları için onları yok etmiştik.
38 Biz, gökler, yer ve aralarındakileri oyun eğlence için yaratmadık.
39 Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
40 Hepsi Karar Günü topluca buluşacaklardır.
41 O gün dost, dostunu hiç bir şeyden koruyamaz ve yardım da görmezler.
42 Yalnız ALLAH'ın merhamet ettikleri hariç. O Üstündür, Rahimdir.
43 Elbette, zakkum ağacı
44 Günahkarın yiyeceğidir.
45 Derişik asit gibi ve midelerde kaynayacaktır
46 Sıcak suyun kaynaması gibi.
47 Onu yakalayın ve cehennemin ortasına sürükleyin.
48 Sonra başına kaynar su azabından dökün.
49 'Tad bakalım; sen çok üstün ve şerefliydin!'
50 'Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir.'
51 Erdemli olanlar ise güvenlikli bir makamdadırlar.
52 Bahçeler ve pınarlar içerisinde.
53 İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar.
54 Bu böyledir; onlara güzel eşler vermişizdir.
55 Tam bir güvenlik içinde her meyveyi isterler.
56 Orada, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Onları cehennem azabından korumuştur.
57 Rabbinin bir lütfu olarak. İşte büyük zafer budur.
58 Öğüt alsınlar diye senin dilinle onu kolaylaştırdık.
59 Öyleyse bekle; onlar da beklemektedirler.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ 2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ 3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ 4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ 5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ 6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ 10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ 11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ 12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ 13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ 14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ 15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ 16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ 17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ 19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ 20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ 21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ 22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ 23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ 24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ 27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ 28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ 29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ 30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ 31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ 33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ 34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ 35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ 37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ 41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ 43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ 44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ 45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ 46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ 47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ 48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ 49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ 50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ 51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ 53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ 54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ 55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ 56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ 59
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
HH. M.
1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
Apaçık olan bu kitaba andolsun.
2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
Biz uyarmak için onu kutlu bir gecede indirdik.
3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ
Onda tüm bilgelik işleri belirlenir.
4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ
Katımızdan bir buyruktur; biz elçiler göndeririz.
5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ
Rabbinden bir rahmet olarak. O İşitendir, Bilendir.
6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
Göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Kesin bir inanca sahipseniz...
7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
O'ndan başka tanrı yoktur. Yaşatır ve öldürür. Sizin de, önceki atalarınızın da Rabbidir.
8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Doğrusu, onlar bir kuşku içinde oynamaktadırlar.
9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
Göğün apaçık bir dumanı getireceği günü gözetle.
10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
İnsanları çepeçevre saracaktır; bu acı bir azaptır.
11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
'Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır; biz inanıyoruz.'
12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.
13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
Sonra ondan yüz çevirdiler ve, 'Öğrenim görmüş bir deli!' dediler.
14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ
Biz azabı birazcık kaldıracağız; ama siz yine döneceksiniz.
15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Asıl o büyük yakalama ile yakaladığımızda öc alırız.
16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ
Onlardan önce Firavun'un halkını sınamıştık; onlara şerefli bir elçi gitmişti:
17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
'Ey ALLAH'ın kulları, bana kulak verin. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.'
18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ
'ALLAH'a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delille gelmiş bulunuyorum.'
19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ
'Sizin beni taşlamanızdan, benim Rabbime ve sizin Rabbinize sığınıyorum.'
20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ
'Bana inanmıyorsanız, bari beni yalnız bırakın.'
21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Ve, 'Bunlar suçlu bir topluluk,'diye Rabbine yalvardı.
22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
'Kullarımla geceleyin yola çık. Siz izleniyorsunuz.'
23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
'Denizi yarılmış olarak terket. Onlar boğulmaya mahkum bir ordudur.'
24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Onlar geride neler bırakmışlardı: Bahçeler, pınarlar,
25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
Ekinler ve yüksek makamlar,
26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ
Ve içinde sefa sürdükleri nice nimetler...
27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ
Böylece hepsini başka bir topluluğa miras bıraktık.
28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Ne gök ve ne de yer onlara ağladı; ertelenmediler de.
29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ
İsrailoğullarını alçaltıcı zulümden kurtarmıştık;
30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
Firavun'dan. O, azgın bir diktatör idi.
31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
Tüm halkın arasından özellikle onları seçtik.
32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ
Ve onlara, açık bir sınav olarak mucizeler verdik.
33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ
Şunlar da diyorlar ki:
34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
'Sadece bir kez ölürüz; dirilecek değiliz.'
35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
'Doğru sözlüler iseniz, atalarımızı geri getirin.'
36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ
Onlar mı, yoksa Tubba' halkı ve onlardan öncekiler mi daha iyidir? Suçlu oldukları için onları yok etmiştik.
37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Biz, gökler, yer ve aralarındakileri oyun eğlence için yaratmadık.
38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler.
39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Hepsi Karar Günü topluca buluşacaklardır.
40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ
O gün dost, dostunu hiç bir şeyden koruyamaz ve yardım da görmezler.
41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Yalnız ALLAH'ın merhamet ettikleri hariç. O Üstündür, Rahimdir.
42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
Elbette, zakkum ağacı
43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ
Günahkarın yiyeceğidir.
44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ
Derişik asit gibi ve midelerde kaynayacaktır
45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ
Sıcak suyun kaynaması gibi.
46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ
Onu yakalayın ve cehennemin ortasına sürükleyin.
47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ
Sonra başına kaynar su azabından dökün.
48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
'Tad bakalım; sen çok üstün ve şerefliydin!'
49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ
'Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir.'
50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ
Erdemli olanlar ise güvenlikli bir makamdadırlar.
51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
Bahçeler ve pınarlar içerisinde.
52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ
İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar.
53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ
Bu böyledir; onlara güzel eşler vermişizdir.
54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ
Tam bir güvenlik içinde her meyveyi isterler.
55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ
Orada, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Onları cehennem azabından korumuştur.
56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Rabbinin bir lütfu olarak. İşte büyük zafer budur.
57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Öğüt alsınlar diye senin dilinle onu kolaylaştırdık.
58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ
Öyleyse bekle; onlar da beklemektedirler.
59

Sureler

Mealler