|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰناً عَجَباًۙ Deki "Yabancı (üç ila on kişi) bir topluluğun (Kur'an'ı) dinlediği bana vahiyle bildirildi." Dinledikten sonra "Bizi şaşkınlık içinde bırakan bir okumayı dinledik." |
1 |
|
يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَداًۙ "Doğru ile yanlış olanı ayıran bir anlayışa iletiyor. Bizde ona inandık ve Rabbimize hiçbir kimseyi ortak koşmayacağız." |
2 |
|
وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداًۙ "Elbetteki O Rabbimizin şanı çok yüce olup, eş ve çocuk edinmemiştir." |
3 |
|
وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطاًۙ "İçimizdeki beyinsizler, Allah'ın ortakları olduğunu söylüyorlardı." |
4 |
|
وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ "Biz tanıdığımız (ins) ve tanımadığımız yabancı (cinlerin) kimselerin Allah adına, kesinlikle yalan söylemeyeceklerini zannediyorduk." |
5 |
|
وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ "O tanıdığımız bir takım adamlar, yabancı toplumlardan birtakım adamlardan yardım isteyip onlara sığınıyorlardı ve onlarda sığınanların azgınlıklarını artırıyordu." |
6 |
|
وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ Onlarda aynen sizin zannettiğiniz gibi, Allah'ın hiçbir kimseyi diriltmeyeceğini zannediyorlardı. |
7 |
|
وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَد۪يداً وَشُهُباًۙ Biz göğe yöneldiğimizde, gökyüzünü çok güçlü bekçiler ve ateş parçaları ile doldurulmuş bulduk. |
8 |
|
وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَاباً رَصَداًۙ Gökyüzünü dinlemek için en yüksek tepelere oturmuştuk. Sonra kim göğü dinlemişse, o an onu takip eden ateş parçaları (kayan meteorlar) bulmuştur. |
9 |
|
وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَداًۙ Şurası bir gerçektir ki, yeryüzünde olanlar için bir şer mi? dilendi, yoksa Rableri onlara doğru yolu mu? göstermeyi diledi, biz bilmeyiz. |
10 |
|
وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَداًۙ Bizim içimizden doğru ve faydalı işler yapanlar olduğu gibi, bundan başka farklı yollarda olanlarda var. |
11 |
|
وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَباًۙ Biz kesinlikle yer yüzünde Allah'ı aciz bırakamayacağımızı ve kaçmakla da (bize vereceği iyi veya kötü şeyleri) engelleyemeyeceğimizi anladık. |
12 |
|
وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْساً وَلَا رَهَقاًۙ Biz her ne zaman Kur'an'ı işittiysek, Şüphesiz ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, yaptıklarının eksiltileceğinden ve (haksızlığa uğramaktan) korkmaz. |
13 |
|
وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً Bizim içimizden Allah'a teslim olmuşlar olduğu gibi ve Allah'a başkalarını denk tutanlarda var. Kim Rabbine teslim olmuşsa, işte onlar doğru olanı tercih edenlerdir. |
14 |
|
وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَباًۙ Allah'a başkalarını eşit, denk tutanlar, cehenneme odun olacaklar. |
15 |
|
وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ Onlar keşke dosdoğru bir yol takip etselerdi, o zaman onlara o gün, bol sulardan içirirdik. |
16 |
|
لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداًۙ Biz onları yeryüzünde deniyoruz. Kim Rabbinin gönderdiği öğütten (Kur'an dan) yüz çevirirse, onu sürekli artan bir azaba sokarız. |
17 |
|
وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ Bütün secde edilen yerler Allah'a aittir. Sakın ola ki Allah dan başka birisine yalvarıp dua etme. |
18 |
|
وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟ Şüphesiz ki Allah'ın kulu, ne zaman dua etmek için kalksa, İnkar edenler hemen başına üşüşürler. |
19 |
|
قُلْ اِنَّمَٓا اَدْعُوا رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِه۪ٓ اَحَداً Deki "Ben yalnızca Rabbime dua ederim. Ben O na hiçbir kimseyi ortak koşmam." |
20 |
|
قُلْ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا رَشَداً Deki "Ben size ne bir zarar vermeye, nede sizi doğru yola iletme gücüne sahip değilim." |
21 |
|
قُلْ اِنّ۪ي لَنْ يُج۪يرَن۪ي مِنَ اللّٰهِ اَحَدٌ وَلَنْ اَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداًۙ Deki " Eğer Allah'a ortak koşsaydım, Allah'a karşı hiçbir kimse beni koruyamazdı ve ben Allah dan başka da sığınacak bir yer bulamazdım. |
22 |
|
اِلَّا بَلَاغاً مِنَ اللّٰهِ وَرِسَالَاتِه۪ۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ Yalnızca beni Allah dan gelen açıklamalar ve onun gönderdiği ayetler kurtarır. Kim Allah'a ve O nun elçisine isyan edip baş kaldırırsa, elbetteki onun için sürekli kalacağı cehennem ateşi var. |
23 |
|
حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ اَضْعَفُ نَاصِراً وَاَقَلُّ عَدَداً Onlar kendilerine vaat edileni gördüklerinde, kimin yardımcı olarak daha zayıf ve sayıca az olduğunu öğrenecekler. |
24 |
|
قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً Deki "Size vaat edilen hesap günü yakınmıdır? Ben bilmem. Yahut Rabbim o günü uzatmış mıdır? Onu da bilmem." |
25 |
|
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَداًۙ Allah bilinmeyenleri (gabi) bilendir. O gayb bilgisini hiçbir kimseye açıklamaz. |
26 |
|
اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَداًۙ Ancak razı olduğu elçisine gaybını bildirir. Sonra o elçinin önünde ve arkasında sürekli bir gözetleyici takip eder. |
27 |
|
لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً Rablerinin verdiği görevleri tebliğ etmişler mi? Bilmesi içindir. Rabbin, elçilerin yanında bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi tek tek saymıştır. |
28 |