|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِۙ Burçlarla dolu gökyüzüne yemin ederim. |
1 |
|
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِۙ Va’d olunan ve tehdit edilen, hesaba çekileceğiniz güne yemin ederim. |
2 |
|
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍۜ Muhammed’e, peygamberlere, meleklere, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir, örnek önderlere, müslümanlara zulmeden zâlimlerin aleyhinde şahitlik yapanlara, denetlenen ümmetlere ve insanlara, delilleri, şâhitleri ortaya konarak, uğradıkları zulmün hesabı sorulacak olan mü’minlere yemin ederim. |
3 |
|
قُتِلَ اَصْحَابُ الْاُخْدُودِۙ Hendek kazıp mü’minleri hendeklere atarak zulüm ve işkence edenler kahrolsun. |
4 |
|
اَلنَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِۙ Yığın yığın odunlarla ateş yıkıp işkence edenler kahrolsun. |
5 |
|
اِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌۙ Ateşin etrafında oturuyorlar, işkence edecekleri mü’minleri ateşin kenarında tutuyorlardı. |
6 |
|
وَهُمْ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ شُهُودٌۜ Dinlerinden döndürmek için acımasızca şuurlu ve kâmil mü’minlere yaptıkları işkence ve zulmü de seyrediyorlardı, yaptıkları işkence ve zulüm sebebiyle kendi aleyhlerine şâhitlik de edecekler. |
7 |
|
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ اِلَّٓا اَنْ يُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِۙ Kudretli, hükümran, övgüye ve şükre lâyık Allah’a iman ettikleri için, yalnız bunun için onları, zulüm ve işkence yaparak cezalandırdılar. |
8 |
|
اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌۜ O, göklerin ve yerin mülkü, hükümranlığı kendisine ait olan Allah’tır. Allah açık-gizli onların yaptıkları her şeye şâhittir, onları cezalandıracaktır. |
9 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِۜ Şuurlu, kâmil mü’min erkeklerin ve şuurlu kâmil mü’min kadınların temel hak ve hürriyetlerini engelleyerek, baskı, zulüm ve işkence yapan güç ve iktidar sahiplerine, sonra da bundan vazgeçip Allah’a itaate yönelmeyenlere, tevbe etmeyenlere cehennem azâbı vardır. Onlara cehennemin en harlı yeri ayrılmıştır. |
10 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْـكَب۪يرُۜ İman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere de altından ırmaklar akan cennet konakları vardır. İşte bu büyük mutluluktur. |
11 |
|
اِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَد۪يدٌۜ Rabbinin sarsarak yakalayıp cezalandırması çok şiddetlidir. |
12 |
|
اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ İlk yaratan, aralıksız yaratmaya devam eden ve ölümden sonra yeniden hayat veren yine O’dur. |
13 |
|
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُۙ Kullarını koruma kalkanına alan, çok bağışlayan ve çok seven de O’dur. |
14 |
|
ذُوالْعَرْشِ الْمَج۪يدُۙ Yüce Arş’ın, sınırsız kudret ve iktidar makamının sahibidir. |
15 |
|
فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ Allah dilediği kanunları koyuyor, her an iradesinin tecellisini hakkıyla icraya devam ediyor. |
16 |
|
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْجُنُودِۙ Allah’a, emirlerine, peygamberlerine âsi olan diktatörlerin, ilâhî kanunları tanımayan askerî erkânın emrindeki günahkâr orduların nasıl yok olup gittiğinin haberleri sana geldi mi? |
17 |
|
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَۜ Yok edilen Firavun ve Semûd’un ordularının askerî erkânının haberleri sana geldi mi? |
18 |
|
بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي تَكْذ۪يبٍۙ Asıl inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, Kurân’ı ve peygamberi yalanlama içinde bocaladıklarının haberi sana geldi mi? |
19 |
|
وَاللّٰهُ مِنْ وَرَٓائِهِمْ مُح۪يطٌۚ Hâlâ, Allah’ın ablukası altında olduklarının farkında değiller mi? |
20 |
|
بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَج۪يدٌۙ Onların söyledikleri doğru değil! O şerefli, bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, okunan; şeytandan, değiştirilmekten, tahrif edilmekten korunan Kur’ân’dır. |
21 |
|
ف۪ي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ Allah katında muhafaza edilen levhada, Levh-i Mahfuz’da yazılıdır. |
22 |