|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِۙ Andolsun takım yıldızlarla dolu olan göğe, |
1 |
|
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِۙ vadedilen kıyamet gününe. |
2 |
|
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍۜ Kıyamet günü hazır olanlara ve o gün görülecek acaip şeylere veya peygambere ve ümmetine veya son peygamberin ümmetine ve diğer ümmetlere veya peygamberlerden her biri ve ümmetlerine andolsun ki; |
3 |
|
قُتِلَ اَصْحَابُ الْاُخْدُودِۙ Kahrolsun yerde hendekler kazıp müslümanları yakmak için ateş yakanlar. |
4 |
|
اَلنَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِۙ Öylesine ateş ki, alev alev yanar. |
5 |
|
اِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌۙ Hani o zalimler ateşin başında oturup, |
6 |
|
وَهُمْ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ شُهُودٌۜ mü'minlere yaptıkları azap ve işkenceyi seyrederlerdi. |
7 |
|
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ اِلَّٓا اَنْ يُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِۙ O mü'minlerden ancak güçlü ve övgüye layık olan Allah'a inanıyorlar diye intikam alıyorlardı. |
8 |
|
اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌۜ O Allah ki, göklerin ve yerin hakimiyeti, saltanat ve idaresi O'nundur ve O Allah herşeye şahittir. |
9 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِۜ O kimseler ki inanan erkek ve kadınlara dinlerinden dönmeleri için işkencede bulundular, sonra da bu yaptıklarından dolayı tevbe etmediler. Onlar için cehennem azabı vardır ve çok yakıcı azap onlar içindir. |
10 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْـكَب۪يرُۜ Şüphesiz ki iman edip doğru dürüst işler işleyenlere, içerisinden ırmaklar akan cennetler vardır. En büyük kurtuluş da budur. |
11 |
|
اِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَد۪يدٌۜ Şüphesiz Rabbinin yakalaması son derece çetindir. |
12 |
|
اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ O'dur insanı yoktan var eden ve sonra yeniden hayata getiren. |
13 |
|
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُۙ O mü'min kullarının günahlarını bağışlayan ve kendisine itaat eden dostlarını çok sevendir. |
14 |
|
ذُوالْعَرْشِ الْمَج۪يدُۙ Arşın sahibi olup yüceler yücesidir. |
15 |
|
فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ Her istediğini yapabilen O'dur. |
16 |
|
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْجُنُودِۙ Günahkar orduların kıssasından haberin var mı? |
17 |
|
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَۜ Firavun ve Semûd kavmi nasıl da yok olup gittiler. |
18 |
|
بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي تَكْذ۪يبٍۙ Doğrusu Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler zaten yalanlamaya dalmışlardır. |
19 |
|
وَاللّٰهُ مِنْ وَرَٓائِهِمْ مُح۪يطٌۚ Allah yaptıkları işin ardından onları çepeçevre kuşatmıştır yani onlar her an Allah'ın gücü kapsamındadırlar. |
20 |
|
بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَج۪يدٌۙ Daha doğrusu inkârcıların yalanladıkları o kitap çok şerefli bir Kur'ân'dır. |
21 |
|
ف۪ي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ Kaybolmayan korunmuş iyi muhafaza edilen bir levhadadır. |
22 |