|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ Yemin ederim bu kente! |
1 |
|
وَاَنْتَ حِلٌّ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ Sen de bu kentte oturmaktasın. |
2 |
|
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَۙ Yemin ederim babaya ve çocuğuna! |
3 |
|
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ي كَبَدٍۜ Gerçek şu ki; Biz insanı, bir zorluk (anne karnı) içinde yarattık. |
4 |
|
اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ O(insan), hiç kimsenin kendisine asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? |
5 |
|
يَقُولُ اَهْلَكْتُ مَالاً لُبَداًۜ O: ”yığın yığın mal telef ettim!” diyor. |
6 |
|
اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ Zannediyor mu ki, hiç kimse onu görmemiştir. |
7 |
|
اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ Onun için, iki göz var etmedik mi? |
8 |
|
وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِۙ Bir dil ve iki dudak? |
9 |
|
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ Ona, iki tepe (iyilik ve kötülük yolunu) gösterdik! |
10 |
|
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ Ama o, sarp yokuşu aşamadı. |
11 |
|
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ Sarp yokuşun ne olduğunu, bilir misin? |
12 |
|
فَكُّ رَقَبَةٍۙ O, bir kimseyi esaretten kurtarmak |
13 |
|
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ Ya da yokluk gününde yedirmektir; |
14 |
|
يَت۪يماً ذَا مَقْرَبَةٍۙ Yakınlığı olan bir yetime |
15 |
|
اَوْ مِسْك۪يناً ذَا مَتْرَبَةٍۜ Veya toprağa uzanıp (çaresiz) kalmış olan (yabancı) bir yoksula! |
16 |
|
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ Sonra da iman edenlerden, sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. |
17 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ Işte bunlar, kitabı sağından verilenler/merhametin arkadaşlarıdır! |
18 |
|
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ Ayetlerimizi inkâr edenler ise onlar, kitabı solundan verilenler/merhametsizliğin arkadaşlarıdır! |
19 |
|
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ Üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır! |
20 |