Sureler
Mealler
Önceki
Secde Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey Nebi! Allah dan sakınıp korun. Doğruları inkar edenlere ve ikiyüzlü davrananlara itaat etme. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü verendir.
2 Rabbinden sana vahyolunana uy. Elbette ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.
3 Allah'a güvenip dayan, yalnızca güvenip dayanmaya yeterli olan Allah dır.
4 Allah, hiçbir adamın göğsünde iki kalp yaratmamış olup, eşim bana annem gibidir diye yemin ettiğiniz için, eşlerinizi de annelerinizin yerine koymamış ve aynı şekilde evlatlıklarınızı da sizin öz oğullarınızla bir tutmamıştır. Bunlar sizin ağzınızla söylediğiniz sözleriniz olup (Allah katında hiçbir hüküm ifade etmez), Ancak Allah'ın söyledikleri gerçeğin kendisidir. Doğru yola ileten yalnızca O dur.
5 Evlatlıklarınızı babalarına nisbet ederek çağırın. Allah'ın katında böyle çağırmanız daha adildir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dayanışma içinde olduğunuz kimselerdir. Eğer bilmeyerek (çağrılarınızda) bir hata yaparsanız sizin için vebal yoktur. Ancak kalplerinizin onayladığı şekilde kasıtlı olarak yaptığınız yanlışlıklarınızdan (çirkin lakap takmaktan) sorumlusunuz. Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
6 Peygamber, inananların kendi nefislerinden daha öncelikli (olmalı) dır. Onun eşleri de inananların anneleri hükmündedirler. Yakın akrabaların bir kısmı Allah'ın kitabına göre, inananlardan ve muhacirlerden daha yakın ve önceliklidir. Ancak örflerinize uygun olarak aranızda dayanışma için yaptığınız anlaşmalara göre davranabilirsiniz. Bu Allah'ın kitabında yazılı olarak hükümlendirilmiştir.
7 Biz peygamberlerden, senden, Nuh dan, İbrahim den, Musa dan ve Meryem'in oğlu İsa dan güçlü ve sağlam söz almıştık. Çok ağır sorumluluk aldık.
8 Doğru sözlü olanların doğrularını sorgulamak ve doğruları reddedip inkar edenlere de acıklı bir azap hazırlamak için.
9 Ey İman edenler! Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın. Hani sizin üzerinize bir ordu gelmişti de, sonra biz onların üzerine rüzgar ve sizin görmediğiniz bir ordu göndermiştik. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı görendir.
10 O ordu sizin üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözleriniz yerinden fırlamış, canlarınız (kalpleriniz) boğazınıza düğümlenmiş ve Allah hakkında (olumsuz) zanlar beslemeye başlamıştınız.
11 (Allah'ın size yardımını geciktirmesi) Gerçek inananların şiddetli bir sarsıntı ile sarsılarak imtihan edilmesi içindir.
12 İki yüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar "Allah ve Elçisinin vaat ettikleri yalnızca bir aldatmacadan ibarettir" dediler.
13 Münafıklardan bir gurup, Medinelilere "Ey Yesripliler (Medineliler)! Burası sizin için savaşılacak yer değil, geri dönün" dediler. Medinelilerden bir gurup peygamberden evleri açık ve müdafaasız kalmadığı halde "Evlerimiz açık kaldı" diye izin istiyorlardı. Amaçları yalnızca savaştan kaçmak.
14 Şehrin her tarafından düşman onların üzerine gelip şehri kuşatsa (girse) ve onlardan şehrin içinde kargaşa çıkarmalarını istese, hemen bunu yaparlardı. Ancak o yerde kalmaları da kolay olmazdı.
15 Fakat onlar daha önceden, arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah ile antlaşma yapmışlardı. Allah ile yapılan antlaşmalar sorumluluktur.
16 Deki "Eğer ölümden veyahut öldürülmekten kaçarsanız Kaçmak size fayda vermez. Ancak sizden pek azınız yaşatılırsınız"
17 Deki "Eğer Allah size bir kötülük istese, veya bir rahmet dilese, Allah dan başka sizi koruyabilecek kim vardır?" Onlar için Allah dan başka, ne bir sahip çıkanları, nede bir yardımcıları vardır.
18 Allah, sizden savaş için size katılmayı önleyenleri, biliyor. Kardeşlerine "Bize gelin" diyorlar. Onlardan pek azı hariç sıkıntıya gelemiyorlar.
19 Size (savaşa gitmemeniz için) baskı yapıyorlar. Onlara korku (ölüm korkusu) geldiğinde, ölümün kendisini üzerinde hissettirdiği kimsenin bakışları gibi, gözleri korkudan dönmüş bir halde sana baktıklarını görürsün. Onlardan korku gidince, sivri dillerini, hayrı engellemek için sizin aleyhinizde kullanıp dururlar. İşte onlar iman etmemiş oldukları için, Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.
20 (İki yüzlüler) Savaş için ittifak yapanların gitmediklerini zannediyorlardı. İttifak edenler (savaş meydanına) geldiklerinde, (o iki yüzlüler) savaştan uzak çölde, bedevilerin arasında olmayı ve sizinle ilgili haberleri oralardan almayı isterlerdi. Zaten onlar savaşırken sizin içinizde olsalardı, pek azı hariç, sizinle birlikte savaşmazlardı (kaçarlardı).
21 Allah'ın elçisinde, Allah'a kavuşmayı umanlar, ahiret gününe inananlar ve Allah'ı çokça zikredenler için, alınacak güzel örnekler var.
22 İnananlar kendileriyle savaşmak için ittifak kurmuş ordu ile karşı karşıya geldiklerinde "Bu Allah'ın ve Elçisinin bize vaat etmiş olduğu karşılaşabileceğimiz savaş. Allah ve Elçisi doğruyu söylemiştir" derler. Bu durum onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırır.
23 İnananlardan bir takım adamlar, Allah ile yaptıkları sözleşmelere uydular. Onlardan yaptıkları sözleşmeyi hemen uygulayanlar olduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan, sözleşmeyi yerine getirmek için bekleyenler var.
24 Allah dilerse, sözleşmelerine uyanların doğru davranışlarının karşılığını vermesi için ve ikiyüzlü davrananlara da azap etmesi için (onları deniyor), veyahut yaptığı hataları bağışlıyor. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
25 Allah, inkar edenlerin başarıya ulaşmalarını, öfkeleriyle birlikte önledi. Allah kuvvet ve güç sahibi olduğu için, savaşta inananlara kafi gelmiştir.
26 Sizinle savaşırken, Allah'a ortak koşanları destekleyen ehli kitaptan olanları, bulundukları sağlam kalelerden çıkarmış ve onların kalplerine şüphe düşürmüş olduğu için, bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
27 Allah onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklarına sizi mirasçı yapmıştır. Allah her şeye gücü yetendir.
28 Ey Haberci (peygamber)! Eşlerine deki "Eğer dünya hayatının süslerini istiyorsanız, size yaşamanız için gerekli olan şeyleri vereyim ve sizi güzel bir şekilde (kavgasız, gürültüsüz) boşayayım."
29 "Eğer Allah'ı, O nunun elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, şunu bilin ki Allah, sizden güzel davranıp iyilik yapan kadınlara, büyük mükafaatlar hazırlamıştır."
30 Ey Habercinin (Nebi'nin) eşleri! Sizden kim açık bir edepsizlik yaparsa, ona iki misli azapla muamele edilir. Bu Allah için çok kolaydır.
31 Siz kadınlardan kim Allah ve elçisine samimi, içten gelerek inanırda, doğru ve yararlı işler yaparsa, yaptıklarının karşılığını iki defa vereceğiz ve ayrıca onun için çok değerli rızıklar hazırlamışızdır.
32 Ey peygamberin eşleri! Sizler, kadınlardan herhangi bir kadın gibi öyle sıradan kadınlar değilsiniz. Eğer (yabancı bir erkekle konuşmak zorunda kaldığınızda) korunmak isterseniz, sözü yumuşak ( edalı) söylemeyin ki, kalbinde hastalık olan birisi başka bir şey ummasın. Sözü uygun bir şekilde söyleyin.
33 Evlerinizde ağırbaşlı oturun. Daha önceki cahiliye adetlerinde ki, kadınların ziynetlerini gösterdikleri gibi çekici süs yerlerinizi göstermeyin. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve onun elçisine itaat edin. Ancak Allah sizden ve peygamberin ev halkından cahiliye döneminde kalan pislikleri gidermek ve sizi kirlerden temizlemek istiyor.
34 Evlerinizde size okunan Allah'ın ayetlerini ve hükümlerini hatırlayın. Şüphesiz ki Allah (kullarına) çok şefkatli ve yaptıklarından haberdardır.
35 Allah' a teslim olmuş erkekler ve teslim olmuş kadınlar, inanmış erkekler ve inanmış kadınlar, samimi olarak itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, (Allah'ın ayetlerini) doğrulayan erkekler ve doğrulayan kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerin koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkekler ve çokça anan kadınlar, Allah onlar için bağışlanma ve büyük mükafaatlar hazırlamıştır.
36 İnanan bir erkek ve inanan bir kadın için, Allah ve O nun Elçisi bir işte hüküm verdiğinde, artık onun için (o hükme teslim olmaktan başka) o işinde seçim hakkı yoktur. Kim Allah ve elçisine isyan ederse, açıkça sapıtmış olur.
37 Allah'ın kendisine nimet verdiği ve seninde ona nimet verdiğin kimseye "Allah dan sakın, eşini boşama" derken, insanlardan korkarak Allah'ın nefsinde olanı açıklamasından korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkulmaya daha çok layık olandır. Zeyd eşinden boşanma arzusunu gerçekleştirince, İnananların, eşlerini kendi istekleriyle boşadıklarında, evlatlıklarının eşleriyle evlenebilecekleri hukukunda onlar için bir zorluk olmasın diye, onun boşadığı eşinin seninle evlenmesine hüküm verdik. Allah'ın (evlatlıkların eşleriyle ilgili) emri böyle olmuştur.
38 Allah'ın verdiği hükümleri, peygamberin kendi hayatında bizzat uygulamasında, o peygamberin sorumluluğu yoktur. Bu emir, Allah'ın geçmiş toplumlarda ki değişmez uygulaması (sünneti) dir. Allah'ın emri planlanıp kesinleşmiş bir emirdir.
39 Allah dan korkarak, Allah'ın mesajlarını insanlara ulaştıranlar, Allah dan başka hiçbir kimseden korkmayanlardır. Allah hesap sorucu olarak yeter.
40 Muhammed, sizden herhangi birisinin babası değildir. O, yalnızca Allah'ın elçisi ve habercilerin (peygamberlerin) sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
41 Ey iman edenler! Allah'ı çokça anıp hatırlayın.
42 Sabah akşam O nun şanını yüceltip bütün noksan sıfatlarından arındırın.
43 O Allah ki sizi karanlıklardan aydınlıklara çıkarmak için size, melekleri ile yardım edendir (salat edendir). O inananlara çok merhametlidir.
44 Meleklerin inananları selam ile karşılamaları o günkü övgüleridir. Ve inananlar için büyük mükafaatlar hazırlanmıştır.
45 Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
46 İzni ile Allah'a davet edici ve onların yollarını aydınlatıcı bir elçi olarak (gönderdik).
47 Allah tarafından inananlar için hazırlanmış, büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
48 İnkar edenlere ve ikiyüzlülere itaat etme. Onların sana yaptıkları eziyetlere de aldırış etme ve yalnızca Allah'a güvenip dayan. Allah güvenip dayanmak için yeter.
49 Ey İman edenler! İnanan kadınlarla evlendiğinizde, onlarla evlilik ilişkisine girmeden boşarsanız, kadınlar için belirlenen iddet günlerini (dört ay on günü) saymanıza gerek yoktur. O kadınları güzel bir biçimde (haklarını çiğnemeden, eziyet etmeden) bırakın.
50 Ey Nebi! Evlilik antlaşması gereği, ücretlerini verdiğin kadınlar ve Allah'ın savaş ganimeti olarak bağışladığı mallar, amcalarının ve halalarının kızları, dayılarının ve teyzelerinin kızları, seninle beraber hicret eden ve kendi isteği ile seninle evlenmek isteyen ve diğer inanan erkeklerin dışında, özellikle peygamberinde evlenmek istediği inanan kadınlar sana helal kılındı. Sana bir zorluk olmasın diye, inanan erkeklere eşleri ve sahip oldukları cariyelerle ilgili yükümlülükleri bildirdik. Allah bağışlayan ve merhametli olandır.
51 Seninle evlenmeyi isteyen kadınlardan dilediğinle evlenmeyi düşünebilirsin ve dilediğini de koruman altına alıp barındırabilirsin. Seninle evlenmek isteyen kadınların evlenme isteklerini geri çevirmende senin için bir sorumluluk yoktur. Bu (senin onlarla ilgili vereceğin kararın) onların sevinip hoşnut olmaları, üzülmemeleri, kadınlara verdiklerinin hepsine razı olmaları bakımından daha uygundur. Allah kalplerinizde olanları bilir. Allah her şeyi bilen ve kullarına çok şefkatli olandır.
52 Artık bundan sonra kadınlarla evlenmek, ve güzellikleri hoşuna gitse de onları değiştirmek sana helal değildir. Ancak sahip olduğun cariyelerle evlenebilirsin. Allah her şeyi gözetip denetleyendir.
53 Ey iman edenler! Yemek için izin verilmedikçe peygamberin evine girmeyin ve hazırlanmasını beklemeyin. Ancak yemeğe davet edildiğinizde, peygamberin evine girin ve yemeği yediğiniz zamanda dağılın, onun evinde sohbete dalmayın. Böyle yapmanız peygamberi üzüyor ve bunu size söylemekten de çekiniyor. Allah ise gerçekleri söylemekten asla çekinmez. Peygamberin eşlerinden bir ihtiyaç isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu sizin ve peygamber eşlerinin kalplerinin daha temiz kalması içindir. Böylece peygamberi üzmemiş olursunuz. Bundan böyle ebedi olarak peygamberin eşleriyle evlenmeniz yasaklanmıştır. Bu (Nebinin eşleriyle evlenmek istemeniz) Allah katında büyük günahtır.
54 Bir şeyi açığa vursanız da veya o şeyi gizleseniz de, şüphesiz Allah her şeyi bilendir.
55 Peygamber eşleri için babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar ve sahip oldukları kölelerle perde arkasından görüşmelerine gerek yoktur. Bunların dışında Allah dan korunup sakınsınlar. Zira Allah her şeye şahittir.
56 Allah ve melekleri peygambere yardım ediyor, destekliyorlar. Ey inananlar sizde peygambere yardım edip, destekleyin ve onun getirdiklerine tam bir teslimiyetle teslim olun.
57 Allah'a ve onun elçisine eziyet edenlere Allah, dünya ve ahirette lanet ediyor ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
58 İnanan erkeklere ve inanan kadınlara hak etmedikleri halde eziyet edenler, apaçık bir günah ve iftira suçunu yüklenmişlerdir.
59 Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve inanan erkeklerin kadınlarına, (dışarı çıktıklarında) dışarıda giydikleri elbiselerini üzerilerine almalarını söyle. Bu onların tanınmaları ve eziyet görmemeleri için daha uygundur. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
60 İki yüzlüler, kalplerinde hastalık olan ve şehirlerde dedi kodu yayanlar, eğer bu tutumlarından vazgeçmezlerse, seni onların başlarına bela ederiz ve onların pek azı hariç, sana komşuluk edip orada kalamazlar.
61 Onlar (Allah tarafından) lanetlenmiş olanlardır. Onları her nerede bulursanız yakalayın ve öldürün.
62 Bu Allah'ın daha önceki yaşamış olanlara emrettiği değişmez yasasıdır. Allah'ın yasalarında asla bir değişiklik bulamazsın.
63 İnsanlar sana kıyamet saatinden soruyorlar. Onlara deki "Kıyamet saatinin bilgisi Allah'ın yanındadır. Sen onun ne zaman olacağını nerden bileceksin? Belki de yakındır."
64 Allah, (kıyamet saatini) inkar edenlere lanet etmiş ve onlar için ateş hazırlamıştır.
65 Ateşin içinde sürekli kalıp, kendileri için ne bir koruyucu ve nede bir yardımcı bulacaklardır.
66 Ateşin içerisinde yüzleri değişecek ve "Yazıklar olsun bize, keşke Allah'a ve elçiye itaat etmiş olsaydık" diyecekler.
67 "Rabbimiz! Biz, liderlerimiz ve toplumun büyüklerine uyduk. Onlar bizi yanlış bir yola saptırdılar."
68 "Rabbimiz! Onlara azabı iki misli ver ve onlara büyük bir lanetle lanet et" derler.
69 Ey İman edenler! Musa'ya eziyet edenler gibi sizde (Muhammed'e) eziyet edenlerden olmayın. Allah Musa'yı, onların söylediklerinden temizlemişti. Musa Allah'ın katında seçkin bir kuldu.
70 Ey İman edenler! Allah dan sakınıp korunun ve sözü doğru olarak söyleyin ki.
71 Yaptıklarınızı düzeltsin ve hatalarınızı size bağışlasın. Kim Allah'a ve O nun elçisine itaat ederse, gerçekten büyük kurtuluşa ermişlerdir.
73 Böylece Allah İki yüzlü erkeklerle iki yüzlü kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklerle, ortak koşan kadınlara azap etsin ve inanan erkeklerle, inanan kadınların da tövbelerini kabul etsin. Allah bağışlayan ve kullarına acıyandır.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ 1
وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ 2
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 3
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ 4
اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 5
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفاًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً 6
وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ 7
لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً اَل۪يماً۟ 8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً وَجُنُوداً لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراًۚ 9
اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا 10
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَد۪يداً 11
وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اِلَّا غُرُوراً 12
وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَاراً 13
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يراً 14
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لاً 15
قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذاً لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلاً 16
قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءاً اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً 17
قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ 18
اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 19
يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلاً۟ 20
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ 21
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَاناً وَتَسْل۪يماًۜ 22
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ 23
لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ 24
وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْراًۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِياًّ عَز۪يزاًۚ 25
وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقاً تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقاًۚ 26
وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟ 27
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً 28
وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْراً عَظ۪يماً 29
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً 30
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحاً نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقاً كَر۪يماً 31
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلاً مَعْرُوفاًۚ 32
وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يراًۚ 33
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفاً خَب۪يراً۟ 34
اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً 35
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً 36
وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً 37
مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراًۙ 38
اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً 39
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟ 40
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراًۙ 41
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً 42
هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً 43
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً 44
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ 45
وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِـاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً 46
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً 47
وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً 48
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً 49
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰـت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 50
تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُــْٔـو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً 51
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟ 52
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْـي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْـي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَداًۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْـدَ اللّٰهِ عَظ۪يـماً 53
اِنْ تُبْدُوا شَيْـٔاً اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً 54
لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً 55
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً 56
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً 57
وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟ 58
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 59
لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلاًۚۛ 60
مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلاً 61
سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً 62
يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يباً 63
اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يراًۙ 64
خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۚ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۚ 65
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا 66
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا 67
رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَب۪يراً۟ 68
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهاً 69
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ 70
يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً 71
اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ 72
لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً 73
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ
Ey Nebi! Allah dan sakınıp korun. Doğruları inkar edenlere ve ikiyüzlü davrananlara itaat etme. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü verendir.
1
وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ
Rabbinden sana vahyolunana uy. Elbette ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.
2
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
Allah'a güvenip dayan, yalnızca güvenip dayanmaya yeterli olan Allah dır.
3
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ
Allah, hiçbir adamın göğsünde iki kalp yaratmamış olup, eşim bana annem gibidir diye yemin ettiğiniz için, eşlerinizi de annelerinizin yerine koymamış ve aynı şekilde evlatlıklarınızı da sizin öz oğullarınızla bir tutmamıştır. Bunlar sizin ağzınızla söylediğiniz sözleriniz olup (Allah katında hiçbir hüküm ifade etmez), Ancak Allah'ın söyledikleri gerçeğin kendisidir. Doğru yola ileten yalnızca O dur.
4
اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
Evlatlıklarınızı babalarına nisbet ederek çağırın. Allah'ın katında böyle çağırmanız daha adildir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dayanışma içinde olduğunuz kimselerdir. Eğer bilmeyerek (çağrılarınızda) bir hata yaparsanız sizin için vebal yoktur. Ancak kalplerinizin onayladığı şekilde kasıtlı olarak yaptığınız yanlışlıklarınızdan (çirkin lakap takmaktan) sorumlusunuz. Allah bağışlayıcı ve merhametli olandır.
5
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفاًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً
Peygamber, inananların kendi nefislerinden daha öncelikli (olmalı) dır. Onun eşleri de inananların anneleri hükmündedirler. Yakın akrabaların bir kısmı Allah'ın kitabına göre, inananlardan ve muhacirlerden daha yakın ve önceliklidir. Ancak örflerinize uygun olarak aranızda dayanışma için yaptığınız anlaşmalara göre davranabilirsiniz. Bu Allah'ın kitabında yazılı olarak hükümlendirilmiştir.
6
وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ
Biz peygamberlerden, senden, Nuh dan, İbrahim den, Musa dan ve Meryem'in oğlu İsa dan güçlü ve sağlam söz almıştık. Çok ağır sorumluluk aldık.
7
لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً اَل۪يماً۟
Doğru sözlü olanların doğrularını sorgulamak ve doğruları reddedip inkar edenlere de acıklı bir azap hazırlamak için.
8
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً وَجُنُوداً لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراًۚ
Ey İman edenler! Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın. Hani sizin üzerinize bir ordu gelmişti de, sonra biz onların üzerine rüzgar ve sizin görmediğiniz bir ordu göndermiştik. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı görendir.
9
اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا
O ordu sizin üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözleriniz yerinden fırlamış, canlarınız (kalpleriniz) boğazınıza düğümlenmiş ve Allah hakkında (olumsuz) zanlar beslemeye başlamıştınız.
10
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَد۪يداً
(Allah'ın size yardımını geciktirmesi) Gerçek inananların şiddetli bir sarsıntı ile sarsılarak imtihan edilmesi içindir.
11
وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اِلَّا غُرُوراً
İki yüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar "Allah ve Elçisinin vaat ettikleri yalnızca bir aldatmacadan ibarettir" dediler.
12
وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَاراً
Münafıklardan bir gurup, Medinelilere "Ey Yesripliler (Medineliler)! Burası sizin için savaşılacak yer değil, geri dönün" dediler. Medinelilerden bir gurup peygamberden evleri açık ve müdafaasız kalmadığı halde "Evlerimiz açık kaldı" diye izin istiyorlardı. Amaçları yalnızca savaştan kaçmak.
13
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يراً
Şehrin her tarafından düşman onların üzerine gelip şehri kuşatsa (girse) ve onlardan şehrin içinde kargaşa çıkarmalarını istese, hemen bunu yaparlardı. Ancak o yerde kalmaları da kolay olmazdı.
14
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لاً
Fakat onlar daha önceden, arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah ile antlaşma yapmışlardı. Allah ile yapılan antlaşmalar sorumluluktur.
15
قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذاً لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلاً
Deki "Eğer ölümden veyahut öldürülmekten kaçarsanız Kaçmak size fayda vermez. Ancak sizden pek azınız yaşatılırsınız"
16
قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءاً اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً
Deki "Eğer Allah size bir kötülük istese, veya bir rahmet dilese, Allah dan başka sizi koruyabilecek kim vardır?" Onlar için Allah dan başka, ne bir sahip çıkanları, nede bir yardımcıları vardır.
17
قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ
Allah, sizden savaş için size katılmayı önleyenleri, biliyor. Kardeşlerine "Bize gelin" diyorlar. Onlardan pek azı hariç sıkıntıya gelemiyorlar.
18
اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Size (savaşa gitmemeniz için) baskı yapıyorlar. Onlara korku (ölüm korkusu) geldiğinde, ölümün kendisini üzerinde hissettirdiği kimsenin bakışları gibi, gözleri korkudan dönmüş bir halde sana baktıklarını görürsün. Onlardan korku gidince, sivri dillerini, hayrı engellemek için sizin aleyhinizde kullanıp dururlar. İşte onlar iman etmemiş oldukları için, Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.
19
يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلاً۟
(İki yüzlüler) Savaş için ittifak yapanların gitmediklerini zannediyorlardı. İttifak edenler (savaş meydanına) geldiklerinde, (o iki yüzlüler) savaştan uzak çölde, bedevilerin arasında olmayı ve sizinle ilgili haberleri oralardan almayı isterlerdi. Zaten onlar savaşırken sizin içinizde olsalardı, pek azı hariç, sizinle birlikte savaşmazlardı (kaçarlardı).
20
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ
Allah'ın elçisinde, Allah'a kavuşmayı umanlar, ahiret gününe inananlar ve Allah'ı çokça zikredenler için, alınacak güzel örnekler var.
21
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَاناً وَتَسْل۪يماًۜ
İnananlar kendileriyle savaşmak için ittifak kurmuş ordu ile karşı karşıya geldiklerinde "Bu Allah'ın ve Elçisinin bize vaat etmiş olduğu karşılaşabileceğimiz savaş. Allah ve Elçisi doğruyu söylemiştir" derler. Bu durum onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırır.
22
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ
İnananlardan bir takım adamlar, Allah ile yaptıkları sözleşmelere uydular. Onlardan yaptıkları sözleşmeyi hemen uygulayanlar olduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan, sözleşmeyi yerine getirmek için bekleyenler var.
23
لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ
Allah dilerse, sözleşmelerine uyanların doğru davranışlarının karşılığını vermesi için ve ikiyüzlü davrananlara da azap etmesi için (onları deniyor), veyahut yaptığı hataları bağışlıyor. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
24
وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْراًۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِياًّ عَز۪يزاًۚ
Allah, inkar edenlerin başarıya ulaşmalarını, öfkeleriyle birlikte önledi. Allah kuvvet ve güç sahibi olduğu için, savaşta inananlara kafi gelmiştir.
25
وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقاً تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقاًۚ
Sizinle savaşırken, Allah'a ortak koşanları destekleyen ehli kitaptan olanları, bulundukları sağlam kalelerden çıkarmış ve onların kalplerine şüphe düşürmüş olduğu için, bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
26
وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟
Allah onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklarına sizi mirasçı yapmıştır. Allah her şeye gücü yetendir.
27
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً
Ey Haberci (peygamber)! Eşlerine deki "Eğer dünya hayatının süslerini istiyorsanız, size yaşamanız için gerekli olan şeyleri vereyim ve sizi güzel bir şekilde (kavgasız, gürültüsüz) boşayayım."
28
وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْراً عَظ۪يماً
"Eğer Allah'ı, O nunun elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, şunu bilin ki Allah, sizden güzel davranıp iyilik yapan kadınlara, büyük mükafaatlar hazırlamıştır."
29
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً
Ey Habercinin (Nebi'nin) eşleri! Sizden kim açık bir edepsizlik yaparsa, ona iki misli azapla muamele edilir. Bu Allah için çok kolaydır.
30
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحاً نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقاً كَر۪يماً
Siz kadınlardan kim Allah ve elçisine samimi, içten gelerek inanırda, doğru ve yararlı işler yaparsa, yaptıklarının karşılığını iki defa vereceğiz ve ayrıca onun için çok değerli rızıklar hazırlamışızdır.
31
يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلاً مَعْرُوفاًۚ
Ey peygamberin eşleri! Sizler, kadınlardan herhangi bir kadın gibi öyle sıradan kadınlar değilsiniz. Eğer (yabancı bir erkekle konuşmak zorunda kaldığınızda) korunmak isterseniz, sözü yumuşak ( edalı) söylemeyin ki, kalbinde hastalık olan birisi başka bir şey ummasın. Sözü uygun bir şekilde söyleyin.
32
وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يراًۚ
Evlerinizde ağırbaşlı oturun. Daha önceki cahiliye adetlerinde ki, kadınların ziynetlerini gösterdikleri gibi çekici süs yerlerinizi göstermeyin. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve onun elçisine itaat edin. Ancak Allah sizden ve peygamberin ev halkından cahiliye döneminde kalan pislikleri gidermek ve sizi kirlerden temizlemek istiyor.
33
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفاً خَب۪يراً۟
Evlerinizde size okunan Allah'ın ayetlerini ve hükümlerini hatırlayın. Şüphesiz ki Allah (kullarına) çok şefkatli ve yaptıklarından haberdardır.
34
اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً
Allah' a teslim olmuş erkekler ve teslim olmuş kadınlar, inanmış erkekler ve inanmış kadınlar, samimi olarak itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, (Allah'ın ayetlerini) doğrulayan erkekler ve doğrulayan kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerin koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkekler ve çokça anan kadınlar, Allah onlar için bağışlanma ve büyük mükafaatlar hazırlamıştır.
35
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً
İnanan bir erkek ve inanan bir kadın için, Allah ve O nun Elçisi bir işte hüküm verdiğinde, artık onun için (o hükme teslim olmaktan başka) o işinde seçim hakkı yoktur. Kim Allah ve elçisine isyan ederse, açıkça sapıtmış olur.
36
وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً
Allah'ın kendisine nimet verdiği ve seninde ona nimet verdiğin kimseye "Allah dan sakın, eşini boşama" derken, insanlardan korkarak Allah'ın nefsinde olanı açıklamasından korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkulmaya daha çok layık olandır. Zeyd eşinden boşanma arzusunu gerçekleştirince, İnananların, eşlerini kendi istekleriyle boşadıklarında, evlatlıklarının eşleriyle evlenebilecekleri hukukunda onlar için bir zorluk olmasın diye, onun boşadığı eşinin seninle evlenmesine hüküm verdik. Allah'ın (evlatlıkların eşleriyle ilgili) emri böyle olmuştur.
37
مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراًۙ
Allah'ın verdiği hükümleri, peygamberin kendi hayatında bizzat uygulamasında, o peygamberin sorumluluğu yoktur. Bu emir, Allah'ın geçmiş toplumlarda ki değişmez uygulaması (sünneti) dir. Allah'ın emri planlanıp kesinleşmiş bir emirdir.
38
اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً
Allah dan korkarak, Allah'ın mesajlarını insanlara ulaştıranlar, Allah dan başka hiçbir kimseden korkmayanlardır. Allah hesap sorucu olarak yeter.
39
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟
Muhammed, sizden herhangi birisinin babası değildir. O, yalnızca Allah'ın elçisi ve habercilerin (peygamberlerin) sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.
40
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراًۙ
Ey iman edenler! Allah'ı çokça anıp hatırlayın.
41
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً
Sabah akşam O nun şanını yüceltip bütün noksan sıfatlarından arındırın.
42
هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً
O Allah ki sizi karanlıklardan aydınlıklara çıkarmak için size, melekleri ile yardım edendir (salat edendir). O inananlara çok merhametlidir.
43
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً
Meleklerin inananları selam ile karşılamaları o günkü övgüleridir. Ve inananlar için büyük mükafaatlar hazırlanmıştır.
44
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ
Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
45
وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِـاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً
İzni ile Allah'a davet edici ve onların yollarını aydınlatıcı bir elçi olarak (gönderdik).
46
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً
Allah tarafından inananlar için hazırlanmış, büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
47
وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً
İnkar edenlere ve ikiyüzlülere itaat etme. Onların sana yaptıkları eziyetlere de aldırış etme ve yalnızca Allah'a güvenip dayan. Allah güvenip dayanmak için yeter.
48
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً
Ey İman edenler! İnanan kadınlarla evlendiğinizde, onlarla evlilik ilişkisine girmeden boşarsanız, kadınlar için belirlenen iddet günlerini (dört ay on günü) saymanıza gerek yoktur. O kadınları güzel bir biçimde (haklarını çiğnemeden, eziyet etmeden) bırakın.
49
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰـت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
Ey Nebi! Evlilik antlaşması gereği, ücretlerini verdiğin kadınlar ve Allah'ın savaş ganimeti olarak bağışladığı mallar, amcalarının ve halalarının kızları, dayılarının ve teyzelerinin kızları, seninle beraber hicret eden ve kendi isteği ile seninle evlenmek isteyen ve diğer inanan erkeklerin dışında, özellikle peygamberinde evlenmek istediği inanan kadınlar sana helal kılındı. Sana bir zorluk olmasın diye, inanan erkeklere eşleri ve sahip oldukları cariyelerle ilgili yükümlülükleri bildirdik. Allah bağışlayan ve merhametli olandır.
50
تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُــْٔـو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً
Seninle evlenmeyi isteyen kadınlardan dilediğinle evlenmeyi düşünebilirsin ve dilediğini de koruman altına alıp barındırabilirsin. Seninle evlenmek isteyen kadınların evlenme isteklerini geri çevirmende senin için bir sorumluluk yoktur. Bu (senin onlarla ilgili vereceğin kararın) onların sevinip hoşnut olmaları, üzülmemeleri, kadınlara verdiklerinin hepsine razı olmaları bakımından daha uygundur. Allah kalplerinizde olanları bilir. Allah her şeyi bilen ve kullarına çok şefkatli olandır.
51
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟
Artık bundan sonra kadınlarla evlenmek, ve güzellikleri hoşuna gitse de onları değiştirmek sana helal değildir. Ancak sahip olduğun cariyelerle evlenebilirsin. Allah her şeyi gözetip denetleyendir.
52
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْـي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْـي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَداًۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْـدَ اللّٰهِ عَظ۪يـماً
Ey iman edenler! Yemek için izin verilmedikçe peygamberin evine girmeyin ve hazırlanmasını beklemeyin. Ancak yemeğe davet edildiğinizde, peygamberin evine girin ve yemeği yediğiniz zamanda dağılın, onun evinde sohbete dalmayın. Böyle yapmanız peygamberi üzüyor ve bunu size söylemekten de çekiniyor. Allah ise gerçekleri söylemekten asla çekinmez. Peygamberin eşlerinden bir ihtiyaç isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu sizin ve peygamber eşlerinin kalplerinin daha temiz kalması içindir. Böylece peygamberi üzmemiş olursunuz. Bundan böyle ebedi olarak peygamberin eşleriyle evlenmeniz yasaklanmıştır. Bu (Nebinin eşleriyle evlenmek istemeniz) Allah katında büyük günahtır.
53
اِنْ تُبْدُوا شَيْـٔاً اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً
Bir şeyi açığa vursanız da veya o şeyi gizleseniz de, şüphesiz Allah her şeyi bilendir.
54
لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً
Peygamber eşleri için babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar ve sahip oldukları kölelerle perde arkasından görüşmelerine gerek yoktur. Bunların dışında Allah dan korunup sakınsınlar. Zira Allah her şeye şahittir.
55
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
Allah ve melekleri peygambere yardım ediyor, destekliyorlar. Ey inananlar sizde peygambere yardım edip, destekleyin ve onun getirdiklerine tam bir teslimiyetle teslim olun.
56
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً
Allah'a ve onun elçisine eziyet edenlere Allah, dünya ve ahirette lanet ediyor ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
57
وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
İnanan erkeklere ve inanan kadınlara hak etmedikleri halde eziyet edenler, apaçık bir günah ve iftira suçunu yüklenmişlerdir.
58
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve inanan erkeklerin kadınlarına, (dışarı çıktıklarında) dışarıda giydikleri elbiselerini üzerilerine almalarını söyle. Bu onların tanınmaları ve eziyet görmemeleri için daha uygundur. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
59
لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلاًۚۛ
İki yüzlüler, kalplerinde hastalık olan ve şehirlerde dedi kodu yayanlar, eğer bu tutumlarından vazgeçmezlerse, seni onların başlarına bela ederiz ve onların pek azı hariç, sana komşuluk edip orada kalamazlar.
60
مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلاً
Onlar (Allah tarafından) lanetlenmiş olanlardır. Onları her nerede bulursanız yakalayın ve öldürün.
61
سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً
Bu Allah'ın daha önceki yaşamış olanlara emrettiği değişmez yasasıdır. Allah'ın yasalarında asla bir değişiklik bulamazsın.
62
يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يباً
İnsanlar sana kıyamet saatinden soruyorlar. Onlara deki "Kıyamet saatinin bilgisi Allah'ın yanındadır. Sen onun ne zaman olacağını nerden bileceksin? Belki de yakındır."
63
اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يراًۙ
Allah, (kıyamet saatini) inkar edenlere lanet etmiş ve onlar için ateş hazırlamıştır.
64
خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۚ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۚ
Ateşin içinde sürekli kalıp, kendileri için ne bir koruyucu ve nede bir yardımcı bulacaklardır.
65
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا
Ateşin içerisinde yüzleri değişecek ve "Yazıklar olsun bize, keşke Allah'a ve elçiye itaat etmiş olsaydık" diyecekler.
66
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا
"Rabbimiz! Biz, liderlerimiz ve toplumun büyüklerine uyduk. Onlar bizi yanlış bir yola saptırdılar."
67
رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَب۪يراً۟
"Rabbimiz! Onlara azabı iki misli ver ve onlara büyük bir lanetle lanet et" derler.
68
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهاً
Ey İman edenler! Musa'ya eziyet edenler gibi sizde (Muhammed'e) eziyet edenlerden olmayın. Allah Musa'yı, onların söylediklerinden temizlemişti. Musa Allah'ın katında seçkin bir kuldu.
69
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ
Ey İman edenler! Allah dan sakınıp korunun ve sözü doğru olarak söyleyin ki.
70
يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً
Yaptıklarınızı düzeltsin ve hatalarınızı size bağışlasın. Kim Allah'a ve O nun elçisine itaat ederse, gerçekten büyük kurtuluşa ermişlerdir.
71
اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ
Böylece Allah İki yüzlü erkeklerle iki yüzlü kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklerle, ortak koşan kadınlara azap etsin ve inanan erkeklerle, inanan kadınların da tövbelerini kabul etsin. Allah bağışlayan ve kullarına acıyandır.
72
لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined offset: 72

Filename: views/sure_view.php

Line Number: 347

Backtrace:

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/views/sure_view.php
Line: 347
Function: _error_handler

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/libraries/Template.php
Line: 222
Function: view

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/uygulama/controllers/Sureler.php
Line: 83
Function: render

File: /home/kuranikerimmeali/domains/kuranikerimmeali.net/public_html/index.php
Line: 315
Function: require_once

73

Sureler

Mealler